Paylaş
Geçen hafta alınan sözleşmeli personelin kadrolu yapılmasına ilişkin kararın giderek genişlediği, sonunda kadrolu kapsamına alınacak personelin 100 bini aşacağı anlaşılıyor. Bununla birlikte sosyal yardım kapsamında verilen çeşitli aylık yardımların da yine artmaya başladığını görüyoruz.
Şimdilik “Hükümet seçim ekonomisi uygulamaya başladı” demek için, erken olabilir. Ancak Ankara’da; hem alışık olduğumuz siyasi tavır, hem de son günlerde hükümet partisinden gelen duyumlar, önümüzdeki süreçte, fazlaca maliyetine bakılmadan, çeşitli kesimlere verilecek yardımların artırılacağını gösteriyor.
Piyasa uzmanlarının da ilk kez, mali disiplin konusunda tedirgin olmaya başladıklarını görüyoruz. Daha önceki seçim dönemlerinde de bu tür bütçe üzerinde artı maliyetler ortaya çıkmış, kısmen seçim ekonomisi uygulamaları görülmüş ama her seferinde ekonomi yönetimi mali disiplini korumayı başarmıştı. İşte bu deneyim nedeniyle piyasa uzmanları hükümetin sonunda mali disiplini koruyacak önlemleri alacağına inanma eğiliminde. Yani harcamalar artsa da makro dengeleri bozmayacak ölçüde kalmasına alışkınlar.
Ancak bu kez durumun son 10 yıllık deneyime kıyasla biraz daha farklı olduğunu da düşünmeye başladılar. Hükümetin siyasi çatışma havasını yumuşatmak yerine sertleştirmeye devam etmesi, Gezi Parkı nedeniyle başlayan olayların dozu azalsa da sürmesi, çözüm sürecini olumsuz etkileyecek belirtiler, piyasa uzmanlarında siyasi çalkantının durulmayacağı beklentisini oluşturuyor.
2014 Mart’ında yapılacak yerel seçimlerde İstanbul, Ankara gibi simge belediye başkanlıklarını kaybetmemek için hükümetin elinden gelen her şeyi yapacağı, dolayısıyla harcamaların aşırı artmasının bu kez gündeme gelebileceği konuşuluyor. Üstüne üstlük yerel seçimlerin ardından cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerin, 2 yıl boyunca sürecek bir seçim ekonomisi uygulamasının gelecek olması, mali dengelerin bu kez bozulabileceği korkusunu yaratıyor. İşte bu nedenle başlayan harcama artışları bu kez piyasayı tedirgin ediyor.
DIŞ KAYNAK AZALINCA
Böylesine bir seçim sürecine girdiğimizde, makro dengeler açısından, küresel konjonktür de bu kez umut vermiyor. Harcamaları ve büyümeyi artırırken şimdiye kadar yardımcı olan dış kaynak da artık olmayacak. Sıcak paraya dayalı bir ekonomik büyüme içinde seçimler de yaşanmışken, önümüzdeki dönemde hükümetin böyle bir imkânı da bulunmayacak.
Gezi protestolarına denk gelen küresel likiditedeki tedirginliğin, piyasayı nasıl olumsuz etkilediğini her birlikte gördük. Geçen hafta içinde FED’den gelen açıklamalar, likiditenin çekilmesi konusunda sürenin biraz uzayacağına işaret ettiği için piyasa biraz rahatladı. Ancak herkes biliyor ki; artık en geç yeni yılda FED piyasaya verdiği artı paranın miktarında azaltmaya gidecek ve bizim gibi gelişmekte olan ülkeler bundan olumsuz etkilenecek. İşte dış talebin azalıp, büyüme hedefleri için mecburen içtalebe ağırlık verilen bu dönemde, belirlenen büyüme hedeflerine ulaşmak daha da zorlaşacak. Seçim sürecinde hükümetin büyümeyi artırmak için içtalebi daha da körüklemesi, bunun için geniş kesimlere verilen paraların artırılması sürpriz olmamalı. Şimdiye kadar oy kazanmak için politikacıların olmadık harcama kararları aldıklarını, bir şekilde oyları azalınca, seçim öncesi bu harcamaları hesapsız biçimde artırıp ekonomiyi zora soktuklarını unutmadık...
Paylaş