Reformlarda geri adım ve milletvekili transferleri
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
MİLLETVEKİLİ transferleri yine başladı. AKP’nin bu kadar fazla milletvekiline sahipken, neden CHP’li iki milletvekilini transfer ettiği, önümüzdeki günlerde daha yoğun tartışılacak.
AKP’nin bu transferlerden sağlayacağı en somut fayda, ‘Anayasa değiştirecek çoğunluğu elde etmesi’ gibi gözüküyor.
Milletvekili transferleri konusunda, Kıbrıs seçimleri sırasında en ağır sözleri söyleyen AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın, neden böyle bir girişimde bulunduğunu önümüzdeki günlerde anlayacağız. Erdoğan’ın kafasında ‘2B Yasası’ veya başka anayasal çoğunluk isteyen af yasalarını çıkarmak mı var, yoksa toplumun çeşitli kesimleriyle çatışmayı göze alıp, başka ‘tehlikeli anayasa değişikliklerine’ mi gidecek, bunları herhalde önümüzdeki günlerde, en açık biçimde de, TBMM yeniden açıldığında göreceğiz.
Transferle ilgili CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın çok ciddi ve doğru ise vahim iddiaları oldu. Maliye’nin, bu iş için kullanıldığını iddia etti.
Transferler nedeniyle, daha önce CHP’den AKP’ye geçen 2 milletvekili hakkında da, ‘devlet ihaleleri verildi’ yönündeki ciddi iddialar, yine gündeme geldi.
Bu aşamada dikkat çekmek istediğimiz unsur; siyasetçinin rant dağıtma mekanizmasını hálá elinde bulundurma niyetinde olduğu ve bunu hak görüp, bu konuda kendi yetkisi dışına çıkan işleri bile yeniden geri almak istemesi...
Uygulanan ekonomik programı, diğerlerinden ayıran en önemli özelliklerin yapısal tedbirler olduğunu ve ‘ileriye dönük ekonomik istikrarı sağlayabilmek için kara delikleri, suistimal ve yolsuzlukları önlemeyi amaçlayan tedbirler içerdiği ve bu nedenle ekonomik programın uygulanmasıyla birlikte siyaset etme biçiminin değişeceğini’ hep söyledik, yazdık...
YÜCE DİVAN'A BAKIN
İşte bu iki milletvekilinin transferi ve ortaya atılan iddialar, son dönemde neden bazı reformlardan geri adım atılmak istendiğini, neden bağımsız kurumlara karşı çıkıldığını, neden bazı alanların devlet elinden çıkarılıp piyasaya açılmasını engellemeye, bu konuda daha önce atılan olumlu adımların geri alınmasına çalışıldığını açıkca gösteriyor.
Birileri, ekonomik alanda ellerinde bulunan yetkileri bırakmak istemiyor. Birileri; ‘kendi zenginini yaratma’ tavrında ısrar ediyor. Birileri; ‘Nema dağıtma mekanizmasını elinde tutmak’ olarak özetlenen eski yönetim tarzına geri dönüp, buradan siyasi rant elde etmeye çalışıyor...
İşte bu nedenle ihale yasasının tümüyle değiştirilip, ‘istediğine, istediği zamanda, istediği işi verme’ uygulamasına geri dönülmek, doğalgaz ve elektriğin piyasaya açılıp, uluslararası rekabet kurallarına tabi olması yerine devletin elinde bulunan tekeli kaybetmeyerek buralardaki rantı siyasetçinin dağıtmaya devam etmesi sağlanmaya çalışılıyor.
Son dönemde ekonomik reformlardan geri dönüşü sağlamaya dönük çabaları, ‘düzenleyici kurumlar’ın etkinliğinin azaltılıp, düzenleme ve denetlemeyi yeniden bakanlıklara alma niyetini,-aksini söyleye söyleye- devletin ekonomideki rolünün yeniden artırılmasına dönük girişimleri, işte bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor.
Yani reformlarda geriye gidişle, milletvekili transferlerini birlikte değerlendirmek lazım... Peki, varılmak istenen, bu birbirini tamamlayan ekonomi-siyaset tablosu, bize ne getirir?
Her şeyden önce, ‘AB’ye aday olmanın ne demek olduğunun, bedellerinin’ çok iyi anlamak gerekecek. AB’ye üye olmanın sadece siyasi özgürlüklerin artması demek olmadığını, ekonomik ve siyasi özgürlüklerin birlikte gitmesi gerektiğini, devletin ekonomiden elini çekip düzenleyici kurumların etkisinin giderek artması gerektiğini herkes anlamak zorunda.
Yoksa ne olur? Yine başkaları, hem de sert biçimde, oturur anlatırlar...
Ekonomiden elini çekmek istemeyenler bir şeyi daha iyi anlamalı: TBMM’den çıkan Yüce Divan kararları, siyasetçinin elinin ekonomide olması nedeniyle çıkan, o eski sistemin doğal sonucu olan kararlardı...