DÜN akşam itibariyle 2008 yılı bütçe ve programı TBMM’ye verildi.
Her yıl bu dönemlerde bizler, bütün dikkatimizi bütçe ve program dengelerine verip, bu dengelerin getirip götüreceklerini tartışmaya, nasıl bir ekonomik iklim oluşacağına kafa yorardık.
Ancak bu kez Ankara’nın gündemi TBMM’de dün kabul edilen, sınır ötesi hareket için Hükümete yetki veren tezkere idi. Bütçe ve program çalışmaları, çok bariz biçimde tezkere tartışmalarının gölgesinde kaldı.
Bütçe ve program dengeleri için daha dün Ankara’da bürokrasi koridorlarında yoğun bir telaş yaşanıyordu. Son dakikaya kadar Maliye koridorlarında dolaşıp, bütçesini bilmeyen kamu kurumları yöneticileri bulunduğunu söyleyebiliriz. Yani IMF’le son dakikaya kadar müzakereler devam etti ve detaylı denge rakamları için bugünü beklemek zorunda kaldık.
Tezkere tartışmaları ise sadece siyasilerin değil, ekonomideki tüm aktörlerin çok yakından izlediği bir konu oldu. Tezkerenin kabulü konusunda dün TBMM’ye gelmeden önce artık bir tereddüt kalmamıştı ama tezkere sonucunda olabilecekler konusunda hala görüşler muhtelif.
Piyasa açısından bakacak olursak; tezkerenin TBMM’den geçeceğinin zaten önceden satın alındığını ve mevcut fiyatların içinde bunun bulunduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Buna karşılık, piyasalar için artık önemli olan, dikkatle izleyecekleri husus;yetkinin kullanılıp kullanılmayacağı, kullanılırsa nasıl bir operasyonda kullanılacağı olacak.
Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Haşimi dün Ankara’dan ayrılırken "İstediğim sonucu aldım" demekle neyi kastetti, Hükümet yetkilileri tarafından nasıl ikna edildi, bilmiyoruz. Şu kadarını söyleyelim ki; bu açıklamadan da yola çıkılarak, dün itibariyle Ankara’da "yetkinin alınmasının kullanılacağı anlamına gelmediği" yorumları, daha sık dile getirilir oldu.
AKP Hükümetinin bu tezkereyi, belki de sık sık yaptırdığı anketlerde çıkan bariz sonuçlara bakarak, zorunlu kaldığı için, iç politikaya ilişkin baskıları yumuşatmak için TBMM’den geçirmek zorunda kaldığı, artık biliniyor. Ancak sonuçlar bu niyete uygun gelişmeyebilir. Yani; eğer yakın geçmişte yaşadığımız gibi PKK’nın asker ve sivillere yönelik saldırıları devam ederse, bu tezkerenin kullanımı konusunda kamuoyunda büyük bir baskı oluşacaktır. Dolayısıyla Hükümet ne kadar istemese de, bu tezkerenin verdiği yetkiyi kullanmak zorunda kalabilir. Çünkü tezkere ile birlikte bir anlamda sınır ötesi harekat için yola çıkılmış oldu.
BİRKAÇ PKK’LI TESLİM EDİLİRSE
Sınır ötesi yapılacak harekat geniş çaplı bir harekat mı olur, tek tek nokta operasyonları mı yapılır, şimdilik bilinmiyor. Şurası kesin ki; herkes gibi piyasalar da, bundan sonra yaşanacak PKK eylemlerini çok dikkatle izleyecekler. Çünkü piyasalar da biliyor ki; PKK’nın eylemleri Hükümetin aldığı yetkiyi kullanmaya yaklaşması anlamına gelecek.
Özet olarak piyasalar tezkereyi satın aldı ama bu tezkerenin verdiği yetkinin kullanılıp, sınır ötesi hareket yapılacağını henüz satın almadı.
Bu nedenle sınır ötesi yetkisinin kullanılmasını beraberinde getirebilecek terör eylemleri de, uluslararası piyasalardaki gelişmeler, içeride mali disiplinle ilgili gelişmeler ve veriler gibi, piyasa oyuncularının ajandalarına alıp dikkatle izleyeceği konular arasına girmiş sayılır.
Tek tek yapılacak operasyonların, çok sınırlı sınır ötesi girişlerin, piyasaları çok olumsuz etkileyeceğini tahmin etmiyoruz. Ancak çatışmaların yoğunlaşması, PKK ile sınırlı kalmayıp, Kuzey Irak’taki güçler ve ABD güçleriyle çatışma ihtimali, piyasalardaki paniği artıracaktır. Dolayısıyla faiz ve döviz başta olmak üzere, piyasalar bundan çok olumsuz etkilenir.
Ancak örneğin; Kasım başında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Bush’la yapacağı görüşme öncesi veya sonrasında, Türkiye’ye "PKK üst yönetiminden birkaç kişinin teslim edilmesi" gibi bir jest yaptığı takdirde, sınır ötesi harekat ihtimalini sıfırlanıp, piyasaların yeniden coşmasına neden olacaktır.
Böyle bir şey olur mu derseniz; bizce bundan sonra artık her şey olabilir...
Şurası gerçek ki; Hükümetin çok hassas yönetmesi gereken bir karar alındı...