Piyasadaki siyasi yorumlar

CUMHURBAŞKANLIĞI seçimlerine ilişkin tartışmalar için "artık kabak tadı verdi"deniyor ama hiç kimse de "kimin cumhurbaşkanı olacağı" tartışmalarından kendisini alamıyor. Biz dahil olayı izlemeye çalışan bir çok kişi, son günlerde "ortada kalmayı" tercih etmeye başladı.

Son olarak da "Kadın cumhurbaşkanı formülü" ortaya çıktı ve Edibe Sözen, Nimet Çubukçu ve Tülay Tuğcu’nun isimleri geçmeye başladı... Piyasalar çok uzun zamandır, "Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına adaylığını koymayacağı" senaryosuna oynuyordu. Piyasaların bu tahminine dayanak oluşturan argüman ise "Erdoğan’ın makul olanı yapıp, aday olmayacağı" düşüncesiydi. Bizce son günlerde ihtimal düşmüş gözükse de, hala Erdoğan’ın adaylığını koyma ihtimali var. Ancak adaylığını koymadığı takdirde, "adaylığını koymadı" yerine, "adaylıktan vaçgeçti" demek daha doğru olacak. Demek istediğimiz o ki; "makul olanı yapmak için adaylıktan vazgeçti"yerine, "sonu kötü olacağı anlatıldığı için adaylıktan vazgeçti" denmeli.... Bir ara eski senaryosundan şüpheye düşen piyasa oyuncuları, Erdoğan’ın adaylığını koymayıp, bir kadın cumhurbaşkanı ya da eşinin başı açık bir AKP’liyi yukarı çıkaracağı konusunda, son günlerde yine yüksek sesle tahminlerini dillendirir oldular. Piyasalar bununla da kalmıyor, Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası yapılacak genel seçimlere ilişkin senaryolarını de çeşitlendirmeye başladılar. Şimdiden bazı piyasa oyuncularının çıkıp, "Eğer Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanlığına adaylığını koymazsa, AKP yine çoğunluğa sahip olacak oy oranına ulaşır" dediklerini gözlüyoruz. Bizce de Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olacağı formüle kıyasla, Erdoğan’ın AKP’nin başında kalacağı bir formülle, Partisi genel seçimlerde daha fazla oy alacaktır. Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarına göre, sonradan bunu ölçme olanağımız olacağını sanmıyoruz ama liderlik açısından daha avantajlı bir seçim yaşayacağı da kesin. Ancak biz bu piyasa oyuncuları gibi düşünmüyoruz. Daha doğrusu Erdoğan Cumhurbaşkanlığına çıkmasa da, genel seçimlerde daha fazla oy alabilmesi için, seçimlere ancak kadro ve vitrin değişikliği ile gitmesi gerekecektir. Yani daha merkez sağa yakın duran adaylarla seçime girerse, daha fazla oy alabilir. Çünkü ANAP-DYP birlikteliği tüm kaşımalara rağmen, seçimlere kadar bir şekilde olacak gibi gözüküyor. Dolayısıyla AKP’nin merkez sağdan oy alabilmesi, biraz da göstereceği adaylara bağlı olacak.

KOALİSYONDAN KORKULMAMALI

Piyasa oyuncularından bazıları, AKP’nin Erdoğan’ın liderliğinde seçime girmesi halinde yüzde 40’a yaklaşan oy oranına sahip olacaklarını söylüyorlar. Peki, kaç parti TBMM’ye giriyor diye sorduğumuzda ise AKP, CHP ve MHP’yi sayıp, ANAP-DYP bütünleşmesinin bile yüzde 10’lik barajı aşmayacağı, dolayısıyla 3 partinin gireceğini tahmin ediyorlar.

ANAP-DYP bütünleşmesi, özellikle merkez sağda yeniden toparlanma görüntüsü vereceği için, bizce barajı aşacaktır. Yanısıra buna DSP, Genç Parti gibi eklemlenmeler de dahil olursa, bizce AKP’nin oylarında büyük erozyon yaratıp, bu birliktelik epeyce oy alabilir. Yani birleşme TBMM’de en az 4 parti demektir ve yüzde 35- 40 oy bile çoğunluğa yetmeyebilir. Piyasaların iyimser siyasi yorumunun ardında "AKP’nin iktidarda devam edip, ekonomideki olumlu gidişatın sürmesi niyeti" yatıyor. Bazı AKP’ye yakın veya, "AKP’deki ekonomi yöneticilerine her istediğini yaptıran" Avrupa’da mukim piyasa oyuncularının bu şekilde düşünmeleri, daha doğrusu niyetlerinin bu şekilde oluşması doğal sayılmalı. Ancak iş aleminin büyük çoğunluğu, ekonomi yönetimi AKP’de kalsa dahi, bundan sonra kritik, devlette kadrolaşmanın tehlikeli olabileceği kurumların başka partiye geçmesini istiyorlar. Cumhurbaşkanı kim olursa olsun, bunun olması gerektiği görüşündeler. Bizce piyasalar diğer partilerin hükümet olma ihtimali konusunda aşırı tedirginlik içinde. Ekonomi politikalarının devamı konusunda koalisyondan korkulmaması lazım. Partilerin de seçimlerden önce bu konuda turlar yapıp, iç ve dış piyasalara güven vermeleri gerekiyor.
Yazarın Tüm Yazıları