Paylaş
Bir ara piyasa sakinleşse de, son günlerde TL’nin değer kaybının devam ettiği, Hazine bonosu faizlerinun yükseldiği gözleniyor. Üstüne üstlük Hazine bonosu piyasalarında likiditenin giderek azaldığı dolayısıyla bu piyasanın daha da kötüleştiği görülüyor.
Piyasa oyuncularına sorduğumuzda, yaşanan bu tedirginliğin asıl nedeninin ekonomi yönetime duyulan güvensizlik olduğunu gördük. Yabancıların Hazine kağıdından çıkma kararı aldığının anlaşıldığını ama hemen satıp çıkmak imkanı bulamadıklarını kaydeden bankacılar, yabancıların bu kararı almasında Merkez Bankası’na karşı oluşan güvensizliğin baş rolü oynadığını söylüyorlar.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın isteğiyle Başbakan Erdoğan başkanlığında yapılan ekonomi zirvesinin kilit rol oynadığını kaydeden bir bankacı, “Bu zirvenin ertesi sabahı Merkez Bankası faiz artırabileceğini açıklayınca, Merkez Bankası’nın kararlarını siyasi otoriteye onaylattığı ortaya çıktı” şeklinde konuştu. Buna rağmen Hükümetin düşük faiz artırımı talebi bilinirken Merkez Bankası daha yüksek bir artırım kararı verseydi yine de durumun biraz kurtarılabileceğini hatırlatan aynı bankacı, “Ancak yapılan artırım oranının da Hükümetin isteği doğrultusunda yapılan bir artırım olduğu anlaşıldı” dedi.
İşte yabancıların Merkez Bankası’na olan güveninin, bu zirve ve sonrası alınan kararlarla zayıfladığı yönünde ortak bir kanaat var. Şimdiye kadar, Babacan’ın da etkisiyle, Merkez Bankası’nın piyasaya güven veren adımlar attığını ve buna güvenildiğini kaydeden bankacılar, yabancıların bu olayla birlikte ekonomide gerekli olan kararların alınamaması tehlikesi gördüklerini söylüyorlar.
Hazine kağıdı piyasasında fiyatı oluşturanın yabancı bankalar, likiditeyi sağlayanın ise yerli bankalar olduğunu hatırlatan bir başka bankacı ise, “Son dönemde yerli bankalar bu piyasada işlem yapma konusunda çekimser davrandıkları için likidite de kurudu” dedi. Bunun ise istedikleri zaman işlem yapabilecekleri bir piyasa bulamayacaklarını düşündükleri için, yabancı yatırımcıları iyice tedirgin ettiği kaydediliyor.
BDDK ve SPK’NIN SORUŞTURMALARI
Yerli bankaların Hazine kağıdındaki işlemlerini azaltmalarının altında ise BDDK ve SPK gibi kurumların başlattığı soruşturmaların yattığı söyleniyor. Sürekli alım-satım yaparak hem piyasayı canlı tutup yabancıları çeken, hem de küçük marjlarla karını artırmaya çalışan yerli bankaların, Gezi protestoları sonrası “faiz lobisi” adı altında açılan bu soruşturmalar nedeniyle işlem yapmak istemedikleri ve bu piyasadan uzak durmaya çalıştıkları belirtiliyor.
Yani likidite sorununun altından da yine bir güven sorunu çıkıyor. Bankacılar, BDDK ve SPK yönetimlerinin normalde bu tür soruşturmalarla piyasayı tedirgin edeceklerini bildiklerini ama siyasi otoriteye tümüyle bağımlı kararlar aldıkları görüldüğü için bu kurumların yönetimlerine olan güvenin azaldığını söylüyorlar.
Bankacılar bu kurumların yönetimlerinin piyasayı bildiklerini ama buna rağmen böyle bir yola gitmiş olmalarının, hatta çıkıp kamuoyunda bu soruşturmaları savunmalarının, piyasada büyük hayal kırıklığı yaşattığını ifade ediyorlar.
Aynı şekilde Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a yıllardır büyük bir güven duyulmasına rağmen Merkez Bankası’nın davranışlarının ve bağımsız kurumların yaptıklarının piyasa tarafından, “Demek ki artık Babacan da rasyonel ekonomi yönetimini sağlayamıyor” algısına neden olmaya başladığı gözleniyor.
Bu kritik küresel süreçte piyasaların Türkiye’de ekonomi yönetiminin artık tümüyle politize olduğunu düşünmeye başlaması pek hayra alamet değil.
Paylaş