OECD raporundaki objektif gözlem ve uyarılar

OECD Türkiye Masası Başkanı Rauf Gönenç’in, Türkiye raporu ile ilgili EurActiv.com.tr’de önemli bir değerlendirmesi yayımlandı.

OECD Raporuna, son yıllarda bürokrasi ile tartışılarak oluşturulmasının da etkisiyle, dışarıdan iyi niyetli bir göz ve daha objektif bir bakış olarak, şimdi daha önem vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Gönenç, yaptığı değerlendirmede, Türkiye’de büyümenin, 2001 reformları sonrasında net bir şekilde yukarı doğru bükülen yeni bir patikaya oturduğunu, bu büyüme hızlanmasını 2000-2001 krizinde kaybedilen üretim ve istihdamın tekrar geri gelmesi, ya da 2001 sonrasında hızlanan dış sermaye girişlerinin suni olarak şişirdiği geçici bir süreç olarak görmediklerini söylüyor.

MAKROEKONOMİ

Makroekonomik çerçevede sağlanan hakiki yenilenme ve bunun yarattığı nisbi güven, mikroekonomik çerçevenin iç ve dış yatırımlara daha açık ve teşvik edici hale gelmesinin bu yapısal hızlanmaya yol açtığını kaydeden Gönenç, hızlanmanın 2007 ortasından itibaren ise yavaşlamış olduğuna işaret ediyor. Büyümenin OECD standartlarına göre yine de zayıf olmadığını ama oturmakta olduğu ritminde de bulunmadığını kaydeden Gönenç, "Bunu büyümenin aşırı derecede iç talebe ve yetersiz derecede net dış talebe dayanmış olmasına ve bunun sonucunda ortaya çıkan dengesizliği düzeltecek rekabet gücünün bütünüyle kazanılmamış olmasına bağlıyoruz" diyor.

"Türk ekonomisinin tekrar daha güçlü bir büyüme patikasına oturması için makroekonomik ve mikroekonomik çerçevesini güçlendirmeye devam etmesi" gerektiğini kaydeden Gönenç, bu başarıldığı takdirde, hakettiği yerde olmayan kredi derecesi, yüksek risk primleri ve reel faizleri düzeltmeye başlayacağını söyledi. Türk ekonomisinin daha yüksek bir kredi notuna ve daha düşük risk primlerine kavuşmak için birçok temel koşulu yerine getirdiğini fakat bunu perçinleyecek güven faktörünü tam olarak tesis edemediğinin görüldüğünü kaydeden Gönenç Raporun, Bu güvenin sağlanması için siyasi koşulların dışında makroekonomik ve mikroekonomik çerçevenin güçlendirmeye devam edilmesinin önemini savunduğunu ve Türk ekonomi politikasinin temel öncelikleri olarak 4 konuyu tavsiye olarak sunduğunu söylüyor.

MERKEZ’E DESTEK

Birinci tavsiye, "Makroekonomik çerçeveyi uzun vadeli, siyasi koşullardan mümkün olduğu kadar bağımsız, her türlü şüphenin üzerinde bir istikrara doğru yükseltmek için kamu mali sisteminde ek kurumsal tedbirler" olarak belirtiliyor. Bunun, kamu hesaplarında tam şeffaflıkÖ çok yıllı harcama tavanları ve faiz dışı fazla hedefleri koymakla sağlanabileceğini söylüyor.

Kalıcı istikrarın ikinci ayağı "parasal istikrar ve tek haneli enflasyon" olarak belirtilirken, Merkez Bankası’nın bu hedefe yönelmede yalnız bırakılmamasının önemi üzerinde duruluyor ve "Eğer Banka mevcut ekonomi politikasi ve sivil toplumun sosyal uzlaşma araçlarıyla aktif olarak desteklenirse, politika faizlerine fazla yüklenmemek için ek bir özgürlük alanı kazanacaktır. Aksi takdirde, artık ulaşılması elzem olan revize edilmiş enflasyon hedefinden şaşmamak için faizlere, rekabet gücüne ve ekonomiyi yavaşlatmaya daha fazla yüklenmek zorunda kalabilir" deniyor.

VERİMLİLİK

Raporun kayıtdışılığa da değinerek, "ekonominin tümünün hukuki çerçeve ve mali şeffaflık içine alınarak verimlilik ve rekabet gücü artırıcı kaynaklara ulaşmasını Türkiye’nin temel mikroekonomik gündemi olarak öneriyor" diyen Gönenç, son temel unsur olarak da kaynak dağılımının uzun vadeli bir strateji çerçevesinde düzeltilmesini kaydediyor.

Özetle; Türkiye 2001 yılından sonra uyguladığı programla istikrarlı büyüme adına çok önemli bir yol aldı ve bu yolda devam edebilir. Ama yönetimlerin aksatılan tedbirleri uygulamaya devam etmeleri, her türlü güveni oluşturup, şeffaflık, Merkez Bankası bağımsızlığına destek gibi temel çağdaş ekonomi yönetim ilkelerini uygulamaları gerekiyor.
Yazarın Tüm Yazıları