NÜKLEER santral ihalesi, bir çok yönden, Enerji Bakanlığı’nın ve Hükümetin başını ağrıtacak.
Herşeyden önce, en azından bir gün öncesinden sadece Ruslar’ın ihaleye gireceği belli olmuşken, ihalenin neden ertelenmediği sorusu, daha uzun süre tartışılmaya devam edecek.
Sadece Ruslar’ın ihaleye geçerli teklif vermiş olması, birçok yönden sıkıntı yaratmış durumda.
Birincisi; zaten enerjide Rusya’ya olan bağımlılık, bu ihalenin tek alıcı ile sonuçlandırılması halinde, tam bir bağımlılığa dönüşecek. Dolayısıyla Türkiye’nin Rusya’ya enerji açısından bağımlığı, siyasi olarak da bağımlı olmasını beraberinde getirecek.
"Bir Nato ülkesi olan Türkiye böyle bir sonucu bile bile neden ihaleyi ertelemez?" sorusu sadece bizde değil, asıl müttefikimiz bildiğimiz ABD ve Avrupa’da da sorulmaya başladı.
Yani bu ihale simgesel bir önem kazanıyor. Türkiye ihaleyi iptal etmez de sonuna kadar götürür, nükleer santral yapım işini Rusya’ya verirse, büyük siyasi sonuçlar doğacak.
Teknik olarak bakıldığında ise, öğrendiğimiz kadarıyla, bu nükleer santralde kullanılacak olan zenginleştirilmiş uranyum tabletlerinin sadece Rusya’dan alınma şartı bulunuyor. Yani Rusya’nın teknolojisi ve şartları arasında tabletlerin kendisinden alınma zorunluluğu bulunuyormuş. Bu da bağımlılığı çok artıran yani Rusya’nın tablet vermediği takdirde elektriksiz kalacağımız, tabletlerin fiyatını istediği gibi ayarlayacağı anlamına geliyor. Özetle; katlanılacak, kabul edilebilecek bir şart değil.
Rusya’nın nükleer teknolojisini yenilediği söyleniyor ama Batı teknolojilerine kıyasla nükleer santral ömrünün daha kısa olduğu; bunun da maliyeti artıran önemli bir unsur olduğu kaydediliyor. Fransızların, ABD’lilerin, hatta Batı teknolojisi sayılan Güney Kore’nin nükleer santrallerinin ömrü Rus nükleer santrallerinden uzunmuş. Elektrik alım garantisi bu kadar uzun süreyi kapsamıyor ama fiyat tekliflerinde maliyet hesabını etkileyen bir unsurmuş.
Tüm bu nedenlerle Türkiye’nin bu ekonomik ve siyasi bağımlılığı göze alamayacağı, Enerji Bakanlığı’nın bu nedenle ihaleyi iptal etmesinin büyük ihtimal olduğu ifade ediliyor. Ancak iptal de artık o kadar kolay değil. Çünkü ihaleyi iptal ettiniz zaman yeni bir yasa gerekiyor.
Enerji Bakanlığı’nın tüm bu sıkıntıları görüp ihaleyi ertelemesi gerekiyordu ama ertelemedi. Bu da "Acaba maddi, manevi Hükümetin başka hesapları mı var?" sorusuna neden oluyor.
Finansman sıkıntısı yaşamaya başladık
NÜKLEER santral ihalesi bize Türkiye’nin artık dış finansman bulmakta zorlanacağının ilk somut işaretini de vermiş oldu. Öğrendiğimiz kadarıyla, ihaleye katılmak isteyen, buna göre hesaplarını yapan konsorsiyumlar, yeniden maliyet hesabı yaptıklarında, altından kalkılamaz tablolarla karşı karşıya kaldıklarını görmüşler.
İnşaat başta olmak üzere santral yapım maliyetlerinin, emtia fiyatlarındaki artışla çok yükseldiği, ayrıca finansman maliyetlerinin de aşırı büyüdüğü sonucu ortaya çıkmış.
Bu da alım garantisi kapsamında devlete satılacak elektriğin fiyatını neredeyse iki katına çıkarmış. Teklifi maliyete göre hazırlar verirsiniz ama, maliyetler iki katına çıktığında, bunun altından kalkmak için de yeni organizasyonlar, konsorsiyumlar da gerekiyor.
Kısacası; maliyetler çok yükseldiği için, küresel piyasadaki aktörler önlerini göremedikleri için, yeni hesaplamalar ve işbirlikleri için, ihalenin bir süreliğine ertelenmesi istenmişti.
Ötekilerin maliyet hesabı var da, Rusya’nın maliyet hesabı yok mu, o nasıl teklif verdi? Rusya’nın teklifinin ne olduğunu bilmiyoruz ama enerji piyasasındaki söylenti, "Rusya’nın olaya siyasi olarak baktığı ve maliyeti ikinci planda tuttuğu" yönünde.
Rusya’nın siyasi hesapları var da, ABD’nin, Avrupa’nın siyasi hesapları yok mu?
Elbette var ve Türkiye’yi yönetenlerin görevi, ülkenin siyasi hesaplarını iyi saptayıp, sağlam bir politika izlemektir. Her şeyden önce de kimseye bağımlığı bu kadar artırmamak gerekiyor.
Nükleerde olayın bu noktaya gelmesi, Hükümetin bir hesabı olduğunu gösteriyor. Umarım, bu hesaplar, "ülkeyi feda etme pahasına" yapılan kişisel veya grupsal hesaplar değildir...