Paylaş
Piyasalar, son gelişmelerin ardından, bu raporla birlikte Merkez Bankası’nın enflasyon hedefinden revizyon yapmasını bekliyorlardı ama Başkan Erdem Başçı’nın son verdiği mesaj bu hedefin değişmeyeceğini hemen hemen kesinleştirdi.
Başçı hafta sonunda IMF-Dünya Bankası toplantısında yaptığı konuşmada, “Merkez Bankası enflasyon tahminlerini değiştirmektense para politikası duruşunu değiştirmeyi tercih etmektedir” dedi. “Enflasyondaki tepe noktanın bu ay görülmesi beklenmektedir” diyen Başkan Başçı, mayıs ayında enflasyonda önemli bir düşüş gözleneceğini, yılın son aylarında enflasyondaki düşüşün hızlanarak devam edeceğini söylemiş.
Aslında Başçı, o konuşmasında bugün Ankara’da yapacağı toplantıda söyleyeceklerini de bir şekilde özetlemiş diyebiliriz. İç ve dış talep arasındaki dengelenmenin öngörüldüğü şekilde sürdüğünü belirten Başçı, para politikası kararlarının 2013 yılının ortalarında enflasyonun yüzde 5’lik hedefe ulaşmaya odaklanmaya devam edeceğini kaydetmiş. Büyümenin 2012 yılı boyunca ılımlı seyretmesini bekleyen Başçı, cari açıktaki en yüksek seviyenin ise Ekim 2011’de görüldüğünü belirtmiş.
Buradan yola çıkarak piyasalar, 2013 ortasında ulaşılması hedeflenen yüzde 5’lik oranın değişmeyeceğini, bunun yerine hedefe ulaşmak adına daha sıkı para politikası uygulamaları yaşanacağını, daha doğrusu sıkı paranın uzun dönem devam edeceğini beklemeye başladı.
Merkez Bankası yönetiminin, son küresel gelişmelerle birlikte yeniden öz güven kazanmaya başladığını söyleyebiliriz. Euro’nun yeniden güçlenmesi, kurların aşağı gelmesi, son günlerde dünya petrol fiyatlarındaki gerileme Merkez Bankası yönetimine, hedefleri gerçekleştirme konusunda güven veriyor olabilir. Bunun yanında, artık piyasaların da uygulanan politikalara uyum sağladığının gözlenmesi de bu konuda artı bir güven verebilir.
Ancak bence hedeflerin gerçekleşmesinde hala ciddi sorunlar bulunuyor. Bunlardan ilki küresel krizin yeniden kötüye dönme riskinin, hâlâ bulunması. Özellikle ilk yarı sonunda Avrupa’daki bankaların yeniden sermayelendirilmesinde ciddi sıkıntılar çıkabilir ve bu gelişmeler bizi de yeniden etkileyebilir.
Bunun yanısıra siyasi risklerin de bulunduğunu söylemek lazım. Tam iç talep ile dış talep dengelenmeye başladı denirken, kurların fazla aşağı gelmesi, bu kez ihracatı vurabilir. Yanısıra içeride büyüme oranlarının fazla yavaşladığını düşünüp, hükümetin her an genişlemeci politikalara dönme riskinin bulunduğunu da gözardı etmemek gerekiyor.
İHALE KURUMU’NDA ÖZEL SEKTÖR TEMSİLCİSİ KALMADI
Bağımsız kurumların en önemlilerinden biri olan Kamu İhale Kurumu’nda artık özel sektörün temsilcisi kalmadı. Geçen yıl çıkarılan kanun hükmünde kararname, bu hafta süresi biten üyelerle birlikte uygulamaya girdi ve yeni atanan üyelerin hepsi bürokrasiden atandı.
Ankara’da kulislerde yapılan atamalarla bizzat başbakan Tayyip Erdoğan’ın ilgilendiği, hatta Kurumun kamuoyundaki itibarının bozulduğu gerekçesiyle ilgili bakanlık olan Maliye Bakanlığı’na çıkıştığı da söyleniyor. Başkan olarak atanan eski bürokrat olumlu bulundu.
Kamu alımlarında siyasi etkiyi azaltmak, bu yolla gelen yolsuzlukları ve kayırmaları önlemek için kurulan, bu nedenle özel sektörün de üye verdiği Kamu İhale Kurumu’nda böylece bir dönem daha bitmiş oldu. Giderek çok daha fazla geri adım atılarak, kamu ihalelerindeki eski sisteme, neredeyse tümüyle geri dönülmüş oldu. Siyasi iktidarlar, kamu ihalelerinde istedikleri işi, istedikleri gibi, istedikleri kişi ve kurumlara verdikleri, aslında böylece kamu kaynaklarını, yani halkın parasını kullandıkları için kurulan Kamu İhale Kurumu, böylece göstermelik bir Kurum haline geldi.
Mevcut iktidar zaten Kurumun ilgili alanı içindeki ihaleleri zaman içinde en aza indirdi. Neredeyse sadece kamunun yemek ve temizlik hizmetleri kapsamda kaldı. Yapılan son atamalarla birlikte zaten az kalan ihaleler de tümüyle siyasilerin atadığı kişilere kalmış oldu.
Paylaş