Meclis, cumhurbaşkanını seçmekte zorlanmaz

BİZCE son dönemlerin en olumlu haberi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, "seçim sonrası oluşacak Meclisin yeni Cumhurbaşkanını seçeceğini" açıklamasıydı.

Elinde listeyle partilere gidip uzlaşma arayacağını söylemesi de, seçim sonrasına ilişkin olarak oluşan belirsizliklerin giderilip, haberin olumluluk düzeyini artırmıştı.

Son birkaç aydır yaşanan çatışmalardan sonra böyle bir haber, herkesin özlediği bir haberdi.

Ancak hemen ardından "Meclis içinden mi olur, dışından mı olur?" tartışması başladı.

Bizce bu tartışmaların o kadar önemi yok. Meclis içinden veya dışından, elde listeyle mi gidilir, önkoşulsuz mu uzlaşmaya oturulur tartışmalarının, seçim öncesi partilerin oy kaygısıyla yaptıkları, aslında önemsiz ağız dalaşları olduğunu düşünmek daha doğru.

Başından beri AKP’nin "Peki Meclis 367 ile bundan sonra nasıl Cumhurbaşkanı seçecek" tezine ve bu teze inanılarak yapılan yorumlara karşı olduğumuzu belirtiyoruz. Seçim sonucu ne olursa olsun, yeni oluşacak Meclisin, ne yapıp edip yeni Cumhurbaşkanını seçeceğine, uzlaşmaya zorunlu olarak yanaşacağına inanıyorduk.

MECLİS’İN FESHİ

Çünkü siyasetin gereği bu ve yeni milletvekili olmuş hiç kimse, kendi varlığını tehlikeye atıp, Meclisin feshini gerektiren bu uzlaşmazlık havası içine giremez.

Yani kendi çıkarları gereği, milletvekilleri yeni Cumhurbaşkanını seçmek için zorunlu olarak uzlaşacaklar. Böyle bir çoğunluk arzusuna hiçbir lider ve siyasi parti yönetimi de kayıtsız kalamaz.

AKP’nin Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararı karşısında yaptığı propagandaya inanıp, "Meclis artık Cumhurbaşkanı seçemez" diye yorumlar yapan aydınlarımız da, Başbakanın son açıklamasından sonra, "Naif duygularının etkisinde kaldıklarını", umarız anlamışlardır.

Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararı karşısında AKP’nin yaptığı "mağdur edebiyatı"nın oy toplamak uğruna ülkenin kurumlarını ne kadar yıprattığını, AKP’nin aynı Anayasa Mahkemesinin yeni kararından sonra nasıl alkışladıklarını görüp, umarız, oy uğruna siyasetçinin her değeri nasıl kullanabildiğini, asıl dertlerinin ne olduğunu görmüşlerdir.

Özetle; siyasi çatışmanın nihayet yumuşaması açısından verilen son demeçler, gelinen nokta çok olumlu. Bundan sonrası için, yani seçim sonrası oluşacak Hükümet kompozisyonları için de umut veren bir gelişme oldu.

TEMEL SORUNLAR GENİŞ UZLAŞMAYLA ÇÖZÜLECEK

Bundan sonra ne olacak derseniz, bizce büyük bir ihtimalle artık siyasi ortam yumuşayarak gidecektir. Yani şimdi hala verilmeye devam edilen karşılıklı sert demeçler unutulacak, çıkacak seçim sonuçlarına göre uzlaşma arayışları başlayacaktır.

Şuna inanın; bütün partiler seçimi kendilerinin kazandıklarını açıklayacaklar ve birinci parti olan partinin lideri seçim gecesi çıkıp, "Herkesi kucaklayacağız" diyecektir.

Önemli olan gelecek bu doğal siyasi yumuşama değil, Türkiye’nin geleceği açısından nasıl bir iktidarın yararlı olacağı, daha doğrusu nasıl bir iktidarın Türkiye’nin yaşamakta olduğu, bir süre ara verilen değişim sürecini daha iyi yöneteceğidir.

ÇÖZÜM BEKLEYEN SORUNLAR

Türkiye’nin önünde çözmesi gereken gerçekten ciddi sorunlar var.

Kuzey Irak, Kıbrıs gibi acil çözümler gerektiren kararlarda olduğu gibi, AB konusunda çok daha planlı programlı gitmeye ihtiyaç var. Bununla birlikte ekonomide istikrarın korunup, biran önce düşürülecek enflasyonla birlikte faiz oranlarında düşüşe ihtiyaç var.

Bununla birlikte geciken yapısal reformların hemen birkaç ay içinde yapılması, biran önce "sıcak para olmadığında yüksek büyümenin nasıl devam ettirileceği"nin hesaplanması, buna göre stratejik bir plan oluşturulması gerekiyor.

Yine, son birkaç ayda yaşadıklarımızın bize öğrettiği gibi; acil olarak anayasa değişikliklerine, siyasi parti ve seçim yasası değişikliklerine ihtiyaç var. Artık altyapı reformları hemen tamamlanıp, hukuk gibi daha zor reformlara başlanması gerek.

Türkiye’nin girdiği ve gideceği yol bellidir. Kimse bu yoldan geri dönemez. Ancak bütün bu temel sorunlar sayısı kaç olursa olsun, sadece iktidar partisiyle çözülmez, geniş uzlaşma şart.
Yazarın Tüm Yazıları