HAFTA sonunda açıklanan Merkez Bankası yeni beklenti anketi sonuçları, enflasyonun ve faizlerde artış beklentisinin devam ettiğini gösteriyor.
Geçen anketlere göre kötüleşme biraz yavaşlamış gözüküyor ama yine de devam ediyor.
Enflasyon beklentilerindeki artışta, tabii ki birçok unsur birlikte bulunuyor. Küresel dalgalanmanın, durulmuş gözükse de devam etmesi, gıda ve enerji fiyatlarındaki artış tabii ki çok önemli unsurlar. Bunun yanında doğal olarak IMF programının bitmiş olması, AB hedefinin savsaklanması, dolayısıyla çıpaların gevşemiş olmasının etkisi büyük. Bunların yanında siyasi kargaşa, AKP’nin kapatılma davası da, dozları tartışılsa bile, birer unsur.
Bizce beklentilerin kötüleşmesindeki en önemli unsurlardan biri ise AKP Hükümeti’nin popülizm eğilimi ve hesapları iyice karıştırmış olması.
Farkında mısınız; orta vadeli mali çerçeve açıklandı ve kimseye bir şey ifade etmedi? Şimdi 3 yıllık bütçe ve bununla birlikte mali program açıklanması lazım ama yasal süreler aşılmasına rağmen, hálá açıklanmış değil. En geç 15 Haziran’da açıklanması gerekiyordu.
Bunlar çok tartışılmıyor ama piyasaları etkileyen, beklentileri kötüleştiren önemli unsurlar. Bildiğimiz kadarıyla orta vadeli mali çerçevenin içi doldurulmaya çalışılıyor. Orada yazılı hedeflere bağlı kalınmak isteniyor ama bunun içinin doldurulması bir hayli zor oluyor. Bürokratlar gece-gündüz, dayanaksız açıklanan orta vadeli mali çerçevede belirtilen hedeflerin içini doldurup, dengeyi kurmak için çaba gösteriyorlar ama hala yetiştiremediler.
Orta vadeli mali çerçeve hem dayanaksızlığı, hem de içeriği ile tam bir popülizm örneği. Çünkü faiz dışı fazla hedefini düşürdünüz, GAP başta olmak üzere harcamaları artırma kararı aldınız, bununla birlikte birçok ek harcama kalemi ortaya çıkıyor ama yine de güven verecek bir program hazırlamaya çalışıyorsunuz. Ama olmuyor işte...
Hem hesapsız bu kadar harcama yapıp, hem de "mali disiplin sürüyor" demeniz, ikisini bir arada yürütmeniz, hele hele bu küresel ortamda yürütmeniz mümkün değil. Bürokrasinin orta vadeli mali çerçeveye de hesapsız harcamalara da ne kadar tepkili olduğunu, sonucu kötü gördüğünü biliyoruz. Ama maalesef işi temizlemek de onlara düşüyor. İnandırıcı olabilmek için bizce açıklanan hedefleri değiştirmek zorundalar ama nasıl yapacaklar bilmiyorlar.
BDDK’ya tebrik
BU köşede Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nu (BDDK) eleştiren epeyce yazıya rastlamışsınızdır. Geçmişte bankaların hamisi gibi davranmak, sistemi sağlıklı zemine oturtmak için uğraşması gerekirken, tüketici derneği mantığıyla kredi kartlarına hamasi karşı çıkışını, aşırı milliyetçi tutumu andıran yabancı bankalara karşı demeçlerini eleştirmiştik.
Bir süredir BDDK’nın eski söylemlerinden vazgeçip, gerçekten sektörün hamisi gibi davranmaya, sektörün sağlığını düşünmeye başladığını gözlemliyorum.
Bu tutumu sektörde de giderek daha saygın bir konuma gelmesine neden oluyor.
Son olarak Ziraat Bankası’nın çiftçi borçlarının ertelemesine ilişkin yasal değişikliğe itiraz etti. Elbette çiftçi borçlarının ertelenmesi BDDK’nın işi değil ama bu nedenle Ziraat Bankası’nın karşılıklarında yapılacak değişiklik BDDK’nın işi. Bu uygulama sektörde ayrıcalık anlamı taşıyor ve BDDK’nın sektörü düşünerek karşı çıkması çok doğal.
BDDK’yı tebrik ediyorum. İlk önce sektörde ayrıcalıklara, imtiyaza yer vermeyip, kuralları esnetmediği için tebrik ediyorum. İkincisi de gereken kararı, siyasi kaygılara kapılmadan, tam bir bağımsız kurum gibi davranıp aldığı için tebrik ediyorum.
Bağımsız kurumların durumu AKP Hükümeti döneminde o kadar kötü olduki, bu kurumlar o kadar politize oldu ki; normal bir kararı bile tebrik eder konuma geldik...