Paylaş
Sadece toplumsal olaylar açısından değil ekonomi açısından da kaygılar artıyor. Kaygıların artmasında elbette dış etkenlerin payı var ama değişen dengeleri iyi görüp, hayalcilikten uzak ve akılcı politikalar uygulayarak durumu dengeleme sorumluluğu da politikacılarda olduğu için, kaygıların en önemli kaynağının siyasi otorite olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Suçu iç ve dış mihraklara atmak ise en kolayı.
Dış siyaset ve diplomasi alanında bence yanlış yönetim nedeniyle Türkiye zor günler geçiriyor. Bence iktidar, ekonomik ve siyasi yetkinlik açısından gücünü çok abartıp, maceracı politikayla, halkının özgürlük ve refahını tehlikeye atıyor.
Ekonomiye gelince; değişen küresel eğilimlerin zaten doğal olarak Türkiye’yi zora sokacağı biliniyordu. Türkiye ekonomisinde sağlanan istikrarda son 10 yıldaki küresel eğilimlerin katkısı büyüktü. Ancak bu değişimin geleceği biliniyordu ve buna göre önlem alınması gerekiyordu ama yapılmadı. Faiz koridoru gibi para politikasındaki oportünist yöntemler de artık işlemez hale geliyor. Merkez Bankası, ideolojik olarak biat kültürüne uyum sağladığı için, siyasetçileri kızdırmamak adına bulduğu ara yöntemlerle durumu idare etti ama artık sonuna gelindi. Siyasi otorite cari açık ve tasarruf oranları başta olmak üzere, değişimde bizi kurtaracak reformları yapamadı. Yani dış etken olan küresel değişime hazırlık yapmadığı, içeride hatalara devam ettiği, Merkez Bankası başta olmak üzere bağımsız kurumları günlük siyasete alet ettiği için, şimdi ekonomiye ilişkin kaygılar iyice büyüdü.
Sonuçta ekonomide de kötü yönetim söz konusu...
CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak dün yayımladığı ekonomik raporda, ekonomiyi bekleyen ciddi tehlikelerin bir bölümüne dikkat çekmiş. Merkez’in hedefleri tutturamadığı gibi, son revizyonla koyduğu yüzde 6.2 enflasyon oranı için son 5 ayda fiyat artışlarının toplam 1.8’i geçmemesi gerektiğini, mevsimsel olarak bunun gerçekleşmesinin çok zor olduğunu söylemiş.Finansal kesim dışındaki şirketlerin döviz varlıklarının azaldığına, reel sektörün net döviz borcunun Mayıs’ta 9 milyar artıp 161.8 milyar dolara ulaştığına, dolar kurundaki her 10 kuruşluk artışın reel sektörün kur farkını 16.2 milyar TL artıracağına dikkat çekmiş. Ayrıca kısa vadeli dış borcun sadece 5 ayda 8 milyar dolar artıp, 21.7 milyar dolara çıktığını da hatırlatmış.
Ekonomide de kaygıların arttığı bir tablo var; umarız korkulan başımıza gelmez.
KEŞKE VİCDAN VE HOŞGÖRÜ GALİP GELSE..
Bugün yeni bir bayramı kutlamaya başlıyoruz. Bayramda, bizi kaygılara sevkeden olumsuzlukların azalmasını, herkese mutluluk ve sağlık diliyorum.
Keşke en büyük eksikliğini hissettiğimiz adalet, vicdan ve hoşgörü galip gelse..
Keşke siyasi otorite, “cemaatin işi” deyip topu atmak yerine son mahkeme kararlarıyla yiten adalet duygusunu onarmak, metroda, sokakta kimseyi rahatsız etmeden içen, istediği gibi giyinen gençlere, kadınlara, eşcinsellere, azınlıklara eşit vatandaş gibi davransa, özgürlükleri kısmasa, gazetecileri hapishanelere atmasa, susturmasa. Keşke, hızlı şehirleşmenin de etkisiyle artık herkesi kendine biat etmesi gereken sürü gibi göremeyeceğini anlasa, Türkiye’nin G-20 ülkesi olduğunu yani Batının çağdaş değerlerine kayma zorunluluğunu görse… Gençlerin, kadınların hızla büyüyen özgürlük ve adalet kaygılarını anlamaya çalışsa, ülkenin geleceğinin bunlar olduğunu, ancak bu bilimsellikleri, küresel dünyaya uyumları, her şeyden önce de vicdanları güçlü gençlerle Türkiye’nin güçlü bir ülke olabileceğini görebilse.
Zor ama; keşke bir şeyler olsa da hırs ve kin bitse, vicdan ve hoşgörü galip gelse...
Paylaş