HEM küresel iklim nedeniyle, hem de içeriden kaynaklı unsurlarla, ekonomideki kırılganlık yaratan hava devam ediyor. İşin kötü yanı; bu hava daha uzun süre devam edecek gibi.
Bu hafta başında açıklanan 2011 yılına ilişkin büyüme rakamları, ardından gelen mart ayı enflasyon verileri, ekonomide yumuşak bir inişin olacağını gösteriyordu. Bu iniş piyasaların moralini düzelten bir veri olarak algılandı. Yüksek oranlı enerji zamlarına rağmen mart ayı enflasyon rakamı beklentilerin altında gelince morallerin düzelmesi beklenirdi ama son zamların nisan ayına etkisinin de ister istemez tartışılmaya başlaması, bu etkiyi sınırladı. Bu rakamların ışığında Merkez Bankası’nın enflasyon hedefine ulaşmada başarılı olup olamayacağı yeniden tartışılmaya başladı, çünkü piyasalar açısından enflasyon hedefi için yapılacaklar, pozisyonlarını belirleme açısından büyük önem taşıyor. Düne kadar, yani haftanın ilk iki gününde genelde olumlu bir hava vardı. Buna bağlı olarak da kurların düştüğünü, hisse senedi fiyatlarının arttığını gördük. Ancak dün sabah piyasaların havası değişti çünkü ABD Merkez Bankası FED’in son toplantısının tutanakları açıklandı. FED üyelerinin 2014’e kadar piyasada likiditenin bol olması gerektiğini düşünmeye devam ederken, yeni bir genişleme hareketine ise gerek olmadığını kuvvetle belirttikleri görüldü. Piyasalar önümüzdeki dönemde yeni bir likidite pompalanmasına o kadar kendilerini alıştırmış ki; bunun olmayacağını görmek piyasaların moralini bozdu. Bu da aynen içeriye yansıdı ve piyasaların bozulmasına neden oldu. Şu son üç günde yaşananlar bile, tek başına, küresel iklimdeki belirsizlik ve kırılganlığın devam ettiğini ve bu havanın kolay kolay kırılamayacağını göstermesi açısından çok ilginçti. Düşünün; piyasalar bu kadar karşılıksız para basımına rağmen, hâlâ yeni likidite hareketi, yeniden bol ve ucuz para dönemi istiyor. Bu olmadığı zaman da ciddi biçimde bozuluyorlar. Düşünün diyorum, çünkü normal bir ekonomik trendde bu kadar bol likiditenin piyasaya sürülmesi, bu kadar bol ve ucuz paranın ortada dolaşmasının piyasaları büyük ölçüde bozacak bir unsur olduğunu unutmuş gibi görünüyoruz. Şunu da unutmayalım diye söylüyorum; yaşadığımız küresel ekonomi süreci eninde sonunda geçici bir süreç ve nihayetinde bu bol ve ucuz paranın piyasadan çekildiği bir sürece girmemiz, yani piyasaların normalleşmesi gerekecek. Bu döneme hiç hazırlığımız var mı? YUMUŞAK İNİŞİN DEVAM ETMESİ ÖNEMLİ 2011’in son çeyreğine ilişkin veriler, yıllık yüzde 8.5 gibi çok önemli bir büyüme oranına ulaşılırken, son çeyrekte yumuşak inişin başladığının da işaretlerini veriyordu. Yine bu yılın ilk çeyreğine ilişkin veriler de bu eğilimi doğruluyor. Bu çok önemli çünkü 2011 yılının tümünde iç talebe bağlı büyümenin yaşandığı ve bunun ilelebet süremeyeceği açık. Yumuşak inişle birlikte iç talep ile dış talebin dengelenmeye başladığı gözüküyor. Bu da 2011 yılında yüzde 10 gibi rekor seviyeye çıkan cari işlemler açığının milli gelire oranının acilen düşürme ihtiyacını karşılaması açısından çok önemli. Çünkü bu kadar büyüme, sıcak para ile büyüdüğümüzü, bu da ekonomide kırılganlığın büyüme arttıkça arttığını gösteriyor. Demem o ki; bu küresel sürecin tersine dönmesi kaçınılmaz, sıcak paranın kendi ülkelerine geri döneceği sürece hazırlıklı olmamız gerek. Bu hazırlığın en önemli ayaklarından birini daha dengeli büyüme oluştururken, diğer yandan enflasyonu biran önce yüzde 5’lere indirip, gereken yapısal tedbirleri acilen yapmalıyız ki; gelecek zor günlere hazırlıklı girebilelim. Aksi takdirde ne olur derseniz; hep yaşadığımız gibi, ciddi kırılmalar kaçınılmaz olur. Yılın son çeyreği ve 2012’nin ilk aylarında yumuşak inişi hissettik ama bundan sonrasında iç talebin yeniden artacağı, tüketimin canlanacağına ilişkin belirtileri de görüyoruz. Bu nedenle yumuşak inişin devam ettirilmesinin çok önemli olduğunu tekrar hatırlatmak gerekiyor. Yanısıra, bugün açıklanacağı söylenen yeni teşvik sisteminin orta ve uzun dönem için gerçekten ciddi yatırım iklimi oluşturacak bir sistemi öngörmesi, sadece “ithal ikamesi” algısı yaratacak, ucuz, günlük teşvik tedbirleriyle yetinilmemesi de çok önemli.