İş âleminin yeni teşviklere yüklediği anlam

HÜKÜMETİN geçen hafta açıkladığı 4. Teşvik Paketi’ne ilişkin tartışmaları izliyorsanız, Hükümet gibi işaleminin de “kurtarıcı” havasında yaklaştığını görmüşsünüzdür.

Teşviklerle ilgili şunun hakkını verelim; Hükümetin şimdiye kadar çıkardığı en iyi teşvik paketi. Başbakanın teşviklerle ilgili yaklaşımının zaman içerisinde bir hayli olgunlaştığını da söylemek lazım. Çünkü daha önceki 49 ilde teşviklerle ilgili o zaman yaptığımız eleştirilere çık kızmıştı ama son çıkardığı pakette bu eleştirilerin işe yaradığını görüyoruz.
Ancak bu pakete bir “kurtarıcı” gibi sarılmak kadar yersiz bir şey olamaz. Hükümet üyeleri, milletvekilleri bunu sanki ekonomiyi kurtaracak bir paket gibi lanse edebilirler de, işalemine ne oluyor? Eğer “harika teşvikler” türü demeçleri, yine korkularından, Hükümetle çatışmamak için vermiyorlarsa o zaman daha kötü. Çünkü o zaman böyle düşündükleri, gerçekten bu pakete “ekonominin kurtarıcısı” gibi baktıkları anlamı çıkar.
Teşvik paketinde orta ve uzun dönemli bir perspektif, genel bir vizyon gören oldu mu acaba?
Şunu demek istiyorum; küreselleşen bir ekonomi olarak, Türkiye’nin 20-30 yıl sonrasında küresel anlamda rekabet edebileceği sektörlerin saptandığını, özel sektörün hangi sektör ve alanlara kayması için nasıl bir vizyon sunulduğunu, bu alanlarda gerekirse kamunun özel sektöre nasıl destek vereceğinin, izlenecek yolda nasıl rol oynayacağının belirlendiğini, buna göre selektif bir planlama yapıldığını, yatırımların da tüm bu belirlenen hedeflere ulaşmak için gereken bütünlüklü bir sistem içinde teşvik edileceğini gören oldu mu?
Ölçek ekonomisi, belirlendiği gibi 50 milyon TL’lik yatırımlara bile stratejik sektör teşvikleri verilerek mi sağlanacak, bu yatırımlarla mı cari açığımızı kalıcı biçimde düşürecek tüm dünyaya mal satacak üretimlere ulaşacağız?
Yıllardır cari açığı kalıcı olarak düşürmek için, dolayısıyla Türkiye’nin kalıcı olarak yüksek büyümesini sağlamak için söylediğimiz, “Türkiye’deki üretim yapısının tümüyle değişmesi lazım”dan kastımız, kesinlikle bu değildi...
Bilmiyorum; son teşvikler için övgüler düzen TÜSİAD’ın kastı bu muydu?
Yoksa, sadece, yönetimde de bulunan, bazı üyeleri bu teşvikler nedeniyle planladıkları yatırımları daha ucuza mal edecekleri için mi, böyle demeçler verdiler? En azından ekonomik ve siyasi olarak çağdaş vizyonuyla  bildiğimiz Başkan Ümit Boyner’in imzası olmasaydı...
TÜSİAD’ın büyümeyle ilgili son dönemdeki, “sonu ne olursa olsun büyüyebildiğimiz kadar büyüyelim” anlamına gelen tavrın nasıl makro ekonomiyle ve ülkenin geleceğiyle hiç uyuşmadığını düşünüyorsam, son teşviklerle ilgili yaptıkları büyük övgüleri de, “vizyon sahibi olmak”la hiç bağdaştıramadım.
ZENGİNLERİN UCUZ PARALARI
Hep söylüyorum; hangi teşviği verirseniz verin, örneğin enerjide elektrik ve doğalgaz fiyatlarını Başbakanın belirlendiği bir ülkeye, yabancı ya da yerli yatırımcı gelip, milyarlarca dolar yatırım yapar mı? 1 milyar doları kaybetme tehlikesi varken, bu teşviklerle kaybı
700-800 milyon dolara iner. Durup dururken kim bu parayı,
iki dudağın arasında kaybetmek ister?
Özetle; makro ekonomi istikrarlı, kurallar piyasa ekonomisine uygun olmalı...
Geçen hafta teşviklerle ilgili bu tartışmalar yapılırken The Economist’te Türkiye ile ilgili bir makale yayımlandı. Özetle; Türkiye ekonomisinin iyi durumunun ülke ekonomisine olan güvenden ziyade zengin dünyanın merkez bankalarının cömertliğinden oluştuğu, zengin dünyadaki ucuz paranın Türkiye’yi krizden kurtardığı, likidite bolluğu sürerse bir süre daha beladan uzak duracağımızın altı çizilip, “Ama gidişat değişmezse eninde sonunda bir çarpışma yaşanabilir” deniyor. Türkiye’nin tehlikeyi azaltmak için tasarrufları artırıp rekabet gücünü geliştirmesi gerektiği, bu reformlar zaman alacağı için hemen başlanması gerektiğini ama liderlerin bu aciliyeti görmediği kaydedilip, “bu kibire makroekonomik dengesizliklerin eşlik etmesi, ülkenin beklentilerine dair ihtiyatlı olmak için geçerli bir sebep” deniyor.
Bırakın orta uzun dönemi bir–iki yıllık vadeden söz ediliyor; bu teşvikler engeller mi?
Yazarın Tüm Yazıları