IMF faiz dışı fazla talebini yüzde 7’ye çıkardı

3 yıllık yeni ekonomik program yapılıyor, buna bağlı stand-by anlaşması imzalanmak üzere derken, bu aşamaya gelebilmek için belirlenmesi gereken temel rakamlardan biri olan ‘faiz dışı fazla’ hedefi üzerinde bile, henüz uzlaşmaya varılamadığını öğrendik.

Faiz dışı fazla (FDF) tartışmalarının ABD’deki müzakerelerde çok önemli bir yer tuttuğu, ancak hala bu rakam üzerinde IMF ile Türk tarafı arasında anlaşmaya varılamadığı belirtildi. Yetkililer, kamuoyunda varolan, ‘IMF’le yüzde 6.5 faiz dışı fazla konusunda anlaşmaya varıldı’ yargısının henüz gerçek olmadığını, bu konunun bile müzakere edildiğini söylediler.

Bu arada IMF Heyetinin 2005 yılı için FDF hedefini yüzde 6.5 değil, yüzde 7 olarak istediği ortaya çıktı. Buna karşılık ise Türk tarafının FDF pazarlığına yüzde 5.5’dan başladığı, ama bunun gerçekleşmesinin mümkün olamayacağını kendisinin de bildiği kaydediliyor.

IMF’nin 2004 için belirlenen yüzde 5’lik büyüme hedefine karşılık yüzde 10 civarında bir büyüme seyri görüldüğünü hatırlatarak., buna bağlı olarak hem bu yıl FDF gerçekleşmesinin yüksek tutulmasını istediği, hem de gelecek yılki hedefin 6.5 yerine yüzde 7 oranında saptanması gerektiğini belirttiğini öğrendik.

IMF, ‘payda büyüdüğü için payın da büyümesi gerektiği’ anlayışından yola çıkıp, FDF’nin artırılmasını isterken, bu yolla hala büyük bir risk olan borçların milli gelire oranının da düşürülmesini istiyor. Bu arada IMF yönetiminin büyüyen cari açıktan da çok rahatsız olduğu ve yüksek faiz dışı fazla ile büyüyen cari açığın biraz olsun dengelenmesini istediği öğrenildi. Hem içerdeki, hem de dışardaki piyasalarda cari açık ve aşırı ısınmanın bir risk olarak algılanmaya başladığı hatırlatılarak, bunların ancak ‘mali disiplinin sürmesi halinde’ önemli sorun olarak görülmekten çıkacağı kaydedildi ve bunu göstermek için de faiz dışı fazlanın kritik bir rakam olduğunun altı çizildi. IMF, mali disiplin imajının verilebilmesi açısından da faiz dışı fazlanın yüzde 7 olarak belirlenmesini istiyor.

İLK YPK BUGÜN

Bu arada Washington’da bulunan Devlet Bakanı Ali Babacan Başkanlığındaki Türk Heyetinin tamamı hafta sonuna doğru Ankara’ya döndü. Heyetin büyük bölümü ABD’den Almanya’ya geçerek, TÜSİAD’ın düzenlediği toplantılarda yeralmıştı.

Bu arada Rıza Moghadam Başkanlığındaki Türkiye Masası uzmanları da yine hafta sonunda Ankara’ya ulaştılar. Başta faiz dışı fazlanın belirlenmesi olmak üzere, temel makro ekonomik dengeler üzerindeki IMF müzakerelerine bugünden itibaren yeniden başlanacak.

Bu arada, bu akşam Başbakan Tayyip Erdogan başkanlığında Yüksek Planlama Kurulu (YPK) toplantısı da yapılacak. Bu toplantıda FDF hedefinin de tartışılması ve Başbakan Erdoğan’a müzakerelerin kaba hatlarıyla anlatılması beklenirken, bunlar hazır olmadığı için, asıl olarak 2005 bütçesinde yeralacak yatırımlar konusunun ele alınması bekleniyor.

Bizce asıl müzakereler ise bu hafta içinde yoğunlaşacak. Çünkü 17 Ekim’de 2005 yılı bütçe yasa tasarının TBMM’ye verilmesi gerekiyor. Ki; 2005 bütçesi ve oluşacak dengeler, 3 yıllık ekonomik programın ve yeni stand-by anlaşmasının ilk yılı olması nedeniyle kritik.

İşte IMF heyetinin bu kritik dönemde Ankara’da olması da, bütçe ve 3 yıllık program dengelerinde bir sapma olmasını engellemeye dönük olarak görülüyor. Ekonomi bürokratlarında hakim olan görüş; bugün yapılacak YPK toplantısında mevcut durumun ve yapılması gerekenlerin Başbakan ve ilgili bakanlara anlatılması, ardından da hafta içinde 3 yıllık ekonomik program ve bunun ilk yılı olan 2005 makro ekonomik dengelerinin çatılması. Bunun için de elbette temel hedef olan FDF hedefi üzerinde ve FDF hesabı kapsamına hangi kalemlerin alınacağı konusunda, mutabakata varılması gerekiyor.

Ankara’da, bürokratlarda, ‘IMF’nin de biraz Türk işi pazarlık yapmak istemiş olabileceği’

görüşü hakim. Yani 2005 yılı için baz alınacak FDF konusunda, mevcut tanım baz alınarak yine yüzde 6.5 oranı üzerinde mutabakata varılmasını bekliyorlar. Başta Maliye bürokratları olmak üzere, bir-kaç aydır yeni yıla ve döneme ilişkin hesaplarını yüzde 6.5 FDF üzerinden yapıyorlardı. Bu arada IMF’in yüzde 7’de ısrar etmesinin, böylesine sıkışık bir takvime denk gelmesinin de etkisiyle, büyük sıkıntı çıkaracağından da korkulmaya başlandı...

Ortadoğu ve Kuzey Afrika için TOBB modeli tartışılıyor

ABD’
nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki ülke yönetimlerini dönüştürme gayretleri, ‘iş dünyası’ çerçevesinde devam ediyor. ABD Dışişleri Bakan yardımcısı Alan Larson, 23 Eylül’de Washington’da, G-8 ülkeleri yöneticileri ile bu bölgedeki işadamlarının katıldığı bir toplantı yaptı. Bu toplantı yakında Fas’ta yapılacak toplantının hazırlığı niteliğini taşıyordu.

Bu toplantıya Türkiye’den davetli olan TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, Türkiye deneyimlerini anlatırken, bölgeye dönük iş ilişkilerinin geliştirilmesi ve işadamları sayı ve etkinliklerinin artırılması konusunda tavsiyelerini de sundu. Hisarcıklıoğlu’nun amaçlanan, ‘bölgede özel sektörün geliştirilmesi’ amacı çerçevesinde, Türkiye’de kurulu olan ‘zorunlu oda sistemi’ni önerdiği öğrenildi. Bu önerinin geliştirilip, Fas’ta da gündeme gelebileceği belirtildi. Hisarcıklıoğlu, konuşmasında 1960-80 arasında TOBB’a üye sayısının 8 kat artıp 55 bine çıktığını, ancak dışa açılma ve liberalizasyon ile birlikte 1980 ile 2000 arasında kendi kuruluşlarına üye işadamı sayısının, 20 yılda 20 kat artarak 55 binden 1 milyon 200 bine çıktığını söyledi. Hisarcıklıoğlu, liberalizasyon ile ile birlikte bölge ülkelerinde gelişecek işadamlarının, Türkiye’deki gibi ‘zorunlu oda sistemi’ içine alınmasının özel sektörün etkinliğinde önemli rol oynayacağını kaydederek, serbestleşme aşamasında bazı ülkelerde zorunlu oda sistemi olmaması nedeniyle özel sektörün etkinliğinin yeterince sağlanamadığın hatırlattı. Hisarcıklıoğlu, zorunlu oda sistemiyle birlikte işadamlarının birlikte hareket etmeye ve yönetimler üzerinde etkili olmaya başladığını kaydederek, ‘Bu aşamayla birlikte aynı zamanda siyasi otoriteden bağımsız olmanın’ önemine de değindi. Bu nedenle böyle bir sistem oluşturulurken, mali yönden denetlense bile, kararlar açısından siyasi otoriteye bağlı olmayan bir sistemin kurulması gerektiğini söyledi.

Hisarcıklıoğlu’nun bu önerisi ABD başta olmak üzere, G-8 ülkeleri ve toplantıya davet edilen bölge işadamları tarafından da dikkatle dinlendi ve bunun üzerinde konuşulması gerektiği belirtildi. Bu konunun iyice detaylandırılıp, bölge ülkelerinin yönetimlerine ‘işadamları için zorunlu oda sistemi’nin önerilebileceği tahmin ediliyor.

Bu arada bölge işadamlarına insangücü eğitiminin önemi üzerinde de konuşan Hisarcıklıoğlu’nun, bu aşamada ‘laik eğitimin önemi’ üzerinde de durduğu ve özel sektörün gelişimi için bunun şart olduğunu söylediğini de öğrendik.

23 Eylül 2004’de Council on Foreign Relations’da Gerçekleştirilen G-8 İş Diyaloğu Toplantısının Konu Başlıkları şöyleydi:

Yatırım ve Ticaret Konuları

- OECD yatırım girişimi, IFC imkanı ve diğer G-8 girişimleri.

- ABD/AB/DTÖ girişimleri ve bölgesel ticaret gayretlerinin açıklanması.

- Bakanlara sunulacak önceliklerin tartışılması.

- İnsan Sermayesi Gelişimi- Büyük Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde girişimcilik ve ticaret yeteneğinin geliştirilmesi için uzmanlaşmış eğitim ve öğretim.

- G-8 girişiminin açıklanması.

- Diğer bölgesel ve ülkesel girişimlerin tartışılması.

- Bakanlara sunulacak önceliklerin tartışılması.

Yönetişim

- Ticari faaliyetlerde hukukun üstünlüğü.

- Kurumsal yönetişim ve şeffaflık konularındaki gelişmelerin tartışılması.

- Bakanlara sunulacak önceliklerin tartışılması.

Diğer Adımlar

- Bölgedeki ilk toplantı için gündem/yer/tarih ile ilgili öneriler.

- İş Diyaloguna yeni katılımcılar ile ilgili öneriler.

- Yatırım üzerine görev gücü kurulması ile ilgili planlar.

- Sonbahardaki ilk Forum toplantısına katılımın tartışılması.
Yazarın Tüm Yazıları