Faiz indirim beklentisi bitince

BİR süredir tartışılan, piyasaların moral için kullandığı, "gelişmiş ülkelere akan uluslar arası fonların bundan sonra Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere kayacağı" görüşünde haklılık payı var.

Ama unutmayalım ki; gelişmekte olan ülkelere gelen fonlar "güvenli bir liman"da park etmek için değil, hala yüksek karlar elde etme amacıyla geliyorlar.

İşte bu nedenle, geçen gün bankacı bir arkadaşımın sorduğu, "Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine ilişkin beklenti sona ererse, yabancı sermaye gelmeye devam eder mi?" sorusunun yanıtının çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Bu bankacı, geçtiğimiz aylarda Türkiye’nin uluslar arası likiditedeki belirsizlikten diğer ülkelere kıyasla daha az etkilenmesinin, bir başka deyişle yabancı sermaye girişinin devam etmesinin, "Merkez Bankası’nın faiz indirmeye devam edeceği beklentisiyle doğrudan ilişkili olduğu" görüşünde. Yani yabancıların Türkiye’ye yatırım yapmaya devam ederken, Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine devam edeceğini açıklamasına, dolayısıyla hala kısa sürede yüksek karlar elde edebileceklerine inandıklarını söylüyor.

Buradan yola çıkarak, aynı bankacı, faz indirim beklentisinin sona ermesi halinde, yabancıların gelmeye devam etmesinin çok zor olduğu görüşünde. Çünkü o zaman kısa sürede önemli karlar elde etme imkanı pek kalmayacak

Merkez Bankası’nın piyasalara verdiği havanın; "Aralık’ta da faiz indirimi yapıp, yeni yılın ilk bir-iki ayında indirimlere devam edip, daha sonra bekleme dönemine girmek" olduğunu hatırlatmakta fayda var. Bu beklentiye göre 2008’in ilk bir-iki ayından sonra yabancı sermaye gelişinin de duracağı sonucunu çıkarabiliriz. Bu bankacının beklentisi de, "uluslar arası piyasalarda büyük zarar rakamlarının da ortaya çıkacağı 2008 Şubat-Mart aylarının aynı zamanda içeride faiz indirim beklentilerinin de biteceği döneme denk geleceği" yönünde. İşte önümüzdeki Mart ayı gibi bu nedenle piyasalarda önemli çalkantılar yaşanabileceği tahmin ediliyor. Bu tahmin sadece bu bankacıya ait değil, epeyce yandaşı bulunuyor.

TÜRKİYE’YE ALTERNATİF

Buna karşılık bir başka deneyimli bankacıya aynı soruyu yönettiğimde daha iyimser bir yorumla karşılaştım. Şu anda Türkiye’nin artılarının sadece faiz indirim beklentisi olmadığını kaydeden bankacı, özelleştirmelerin devam etmesi, küçük sapmalar da olsa enflasyonun inmeye devam etmesi, azalsa da faiz dışı fazlanın sürdürülmesinin artılar içinde sayılması gerektiğini söyledi. Türkiye’nin gelişen ve getirisi yüksek alternatifi bulunmadığını ifade eden aynı bankacı,buna karşılık böyle pazarların çıkabileceğini de söylüyor. Örneğin Citibank’ın yıllık yüzde 10-11 getirisi olan konvertibl tahvil sattığını, ödeyemezse borcun hisse senedine çevrileceğini hatırlatan bankacı, bu tür kağıtların ileride alternatif yaratabileceği görüşünde.

Cari açığın diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla en önemli dezavantajımız olduğunu da kaydeden bankacı, buna rağmen cari açığı finanse edebildiği sürece Türkiye’nin yabancı sermaye açısından cazip olmaya devam edeceği görüşünü savunuyor.

Enflasyonda artışa izin verilmesi, mali disiplinin kaybolması halinde elbette Türkiye’yi önemli çalkantılar bekleyebileceğini, politik riskleri de bunlara eklemek gerektiğini kaydeden bankacı, "O zaman kimse büyük dalgayı önleyemez"diyor. Özetle, çok büyük hatalar yapılmazsa, küçük dalgalar yaşanabileceğini ama büyük sıkıntı olmayacağını düşünüyor.

Buradan yola çıkarak; piyasalarda Mart ayı gibi işlerin bozulabileceği yönünde bir beklenti olduğunu ama bazılarında bu beklenti yüksekken bazılarının iyimser olduğunu söyleyebiliriz.

Bizce yapılması gereken ise; en kötü senaryoya göre bile şimdiden hazırlık yapıp, istikrarı sürdürecek önlemleri biran önce hayata geçirmek ve piyasalara güven vermek gerekiyor.
Yazarın Tüm Yazıları