Ekonominin yeniden gündeme oturması zor

ANAYASA Mahkemesi’nin kararından sonra piyasalar rahat bir nefes aldı.

Bu kararı olumlu karşılamalarının en büyük nedeni, belirsizliğin ortadan kalkması, önlerini görebilecekleri bir ortamın yeniden oluşması idi.

Peki, piyasalar şimdi önlerini görebiliyorlar mı?

Elbette karar öncesindeki kadar karanlık değil ama yine de ileriye dönük belirsizlikler var. Piyasalar, AKP’nin karar öncesi yaydığı havanın etkisinde kalarak, eğer kapatma olmazsa, Ağustos ayı sonunda IMF’le oturulup ihtiyati stand-by anlaşması yapılacağına kesin gözüyle bakıyorlardı. O dönem böyle düşünen piyasa oyuncularına şimdi "IMF’yle anlaşma hemen yapılacak mı" diye sorduğunuzda, aynı kesin yanıtı alamıyorsunuz.

IMF İLE STAND-BY

Piyasaların AKP’nin kapatılmamasını istemelerinin en önemli nedenlerinden biri, IMF’yle vakit geçirilmeden ihtiyati stand-by anlaşması yapılacak olmasıydı. Türkiye gibi bir ülkede sürekli olumsuz sürprizler olabileceğini, siyasi iktidarların her an popülizme kayıp, mali disiplinden kopacağını bilen piyasalar, ancak ihtiyati stand-by anlaşmasıyla, yani bağlayıcılığı olan bir anlaşma ile mali disiplinin korunabileceğine inanıyorlar. Yani, çoğunluk iktidarı olsa bile, mutlaka bir "sopa" ya da "havuç"a ihtiyaç olduğunu görüyorlar.

EKONOMİDE GEVŞEME

İşte kapatmama kararının hemen ardından işálemi sözcüleri, piyasa oyuncuları, "artık ekonominin yeniden gündemin baş sırasına oturacağını" söyleyerek, aslında bu isteklerini dile getiriyorlardı. Hükümetin siyasi kriz nedeniyle gevşettiği ekonomik önlemleri gündeme alıp, piyasalara güven verecek, önlerini görmelerini sağlayacak adımlar atmasını bekliyorlardı.

Çünkü küresel ekonomideki krizin hálá bitmediği hatta daha da yaygınlaşma ihtimalinin bulunduğunu, böyle bir ortamda Türkiye’nin artık siyasi sorunlarla vakit geçirmemesi gerektiğini, acil olarak ekonomiye el atma ihtiyacı bulunduğunu görüyorlar.

SEÇİME KADAR BU TAVIR SÜRER
TÜRKİYE’nin artık vakit kaybetmeden; küresel krizi yeniden tanımlayarak önlemler alması, bunun yanında büyümeyi yeniden yüksek ve kalıcı bir trende sokacak, enflasyonla mücadeleye yeniden hız verecek kapsamlı stratejileri geliştirmesi gerekiyor.

Geliştirilecek bu kapsamlı programın ilk ayağı olarak, en azından küresel krizin etkileri gidene kadar, IMF’yle ihtiyati stand-by anlaşması yapılması, yani piyasaların önlerini görebilecekleri bir ortam yaratılmasının yararlı olacağı da kesin.

Peki, AKP Hükümeti, karar öncesi yaydığı havaya uyup, en geçen önümüzdeki ay IMF’yle ihtiyati stand-by anlaşması yapmak için, hemen masaya oturacak mı?

Bence bu konuda o kadar kesin konuşmamak lazım. Hükümet sözcülerinin karar sonrası yaptığı açıklamalara bakacak olursak, anlaşma için pek de aceleci davranmayacaklar. Bence AKP Hükümeti’nin, 2009 Mart seçimlerine kadar IMFy’le yeni bir bağlayıcı anlaşmaya imza atması bir hayli zor görünüyor. Hükümetin sürekli yeni afları gündeme getirip uyguladığını, sürekli yeni harcama kalemleri yarattığını göz önüne alırsanız, bence niyeti de ortaya çıkıyor.

"Şimdiye kadar yaptığını yaptı, bundan sonra artık bağlayıcı bir anlaşma yapabilir" diye de düşünülebilir. Ancak unutmayalım ki; 2009 Mart ayında yapılacak yerel seçimler, şu anda karar öncesine kıyasla çok daha önemli hale geldi.

AKP’nin seçimlere kadar yeni toplumsal gerginlik yaratacak adımlardan kaçınmaya çalışıp, her yolu deneyerek yerel seçimlerde yüzde 55-60 oy almaya çalışacağını, bu gerçekleştikten sonra yeniden asıl isteklerini gündeme getirmeye başlayacağını tahmin ediyorum.

Umarım yanılıyorumdur ama eğer yanılmıyorsam, AKP Hükümeti yerel seçimlere kadar piyasaları oyalayıp, IMF’yle bağlayıcı bir anlaşma yapmayacaktır. Hatta ekonomiyi yeniden gündeminin ilk sırasına alıp ciddi kararlar alması da, bu nedenle çok zor görünüyor...
Yazarın Tüm Yazıları