Ekonomik şartlar zorlaşacaksa bu kararlar alınmamalı
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
DEVLET Bakanı Mehmet Şimşek, dünyanın büyük bir krizle karşı karşıya olduğunu belirterek işadamlarını uyarmış.
Şimşek, "Küresel ekonomi çok zor bir dönemden geçiyor. Ben size bütün samimiyetimle söyleyeyim; şartlar zorlaşabilir bu noktadan sonra" demiş
Denizli’de işadamlarına konuşan Devlet Bakanı Şimşek, dünyada "hakikaten" bir yavaşlama bulunduğunu, önemli bir kredi krizi yaşandığını belirterek, "Bunun yansımaları giderek dalga dalga geliyor. Biz, Türkiye’nin bundan en az etkilenmesi için elimizden geleni yapıyoruz" şeklinde konuşmuş.
Büyüyen küresel krize, dalga dalga gelen etkilere karşı önlem alındığını gören var mı?
Bakanın bu sözlerin bakarak ya "birşeyler yapıldı biz göremedik herhalde" diyebiliriz, ya da gerçekten ekonomi yönetiminin elinden gelen sadece bu kadarmış...
Belki tümüyle ekonomi yönetimi demememiz lazım. O zaman diğer bakanlara özellikle ciddi çabalarını gördüğümüz Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’e ve ekonomi bürokratlarına biraz haksızlık etmiş oluyoruz. Ortada bir şey yok ama, diğerlerinde hiç olmazsa çaba var.
Eğer küresel kriz derinleşecekse, etkileri dalga dalga geliyorsa, o zaman zaten gevşemiş enflasyonla mücadeleyi iyice raydan çıkarmamak için, yüksek memur zamlarına, içtalebi artıracak kararlara karşı çıkmak gerekmez miydi?
Eğer kriz derinleşecekse, tarımda destekleme alımlarının her gün yükünü ve miktarını artırmak yerine daha disiplinli bir politika uygulamak gerekmez miydi?
Eğer dalga dalga zaten dış etkiler geliyorsa, Toprak Mahsülleri Ofisi’ne (TMO) yüklü fındık alımı görevi verilmesini, zaten kredi bulmayan TMO’ya ayrıca Hazine’den para verilmesine cidden karşı çıkmak gerekmez miydi?
O zaman bütün bunlar niye yapılıyor?.
Bakan Şimşek’in işsizlik fonunun yatırımlarda kullanılmasını öneren, Ulaştırma Bakanlığı’nın otoyollar için, Enerji Bakanlığı’nın enerji yatırımları için ayrı birer fon kurulmasının yanında olan bir bakan olduğunu biliyoruz...
HAZİNE BAKANLARI
BİZİM bildiğimiz Hazine’den sorumlu devlet bakanları, diğer bakanlıklar özellikle yatırımcı bakanlıklar ek ödenekler isterken, buna karşı çıkan bakanlardır.
Eğer hazineden sorumlu bir bakan tüm bunlara izin veriyor hatta başbakanın yanında bürokratlar karşı çıkarken harcama destekçisi oluyorsa, mali disiplinden sözetmek çok zordur.
maliye bakanları ve hazineden sorumlu bakanlar, müsteşarlar, diğer kamu yöneticilerinin para vermedikleri için illallah dedikleri kişiler olur. Böyle olmalıdır da...
O nedenle geçmişten hatırladığımız başarılı sayılan maliye ve hazine bakanları başbakanlara bile "yok" demeyi göze alabilen, gerektiğinde kamuoyunun tepkilerini göğüsleyecek cesarete sahip olan, yani "kişilikli" politikacılar olmuşlardır...
Özetle, son günlerde normal zamanlarda bil mali disiplinin gevşemesine neden olan kararlar alınıyor. İşin kötüsü, bu kararların devam edeceği anlaşılıyor.
2009 mart ayında yapılacak yerel seçimler ciddi olarak mali disiplin üzerinde baskı oluşturmaya başladı. Bununla birlikte belki de rahat harcama yapabilmek için, hükümetin ciddi bir riski üstlenip, IMF ile ihtiyati stand-by anlaşması yapmayı mart sonrasına yani gelecek yıl ortalarına sarkıtabileceği konuşulmaya başladı.
Hazineden sorumlu devlet bakanları, bir oda başkanı gibi "bölgesel asgari ücret" istemek, enerji projelerinin detayıyla uğraşmak, Ar-ge teşviklerini ekonominin kurtarıcısı olarak göstermek yerine, mali disiplini koruyucu kararlar oluşturmalı, gelen harcama artırıcı taleplere, gerekirse oluşan kararlara bile, çatışma pahasına karşı çıkmalı.
Eğer kriz derinleşecekse, etkiler dalga dalga geliyorsa yapılacaklar bellidir. Böyle yapılmaz.