FARKINDA mısınız, 22 Temmuz seçimlerinden bu yana, neredeyse iki ay geçti...
Bunu şunun için söylüyorum ki; "biran önce seçimler bitse de, artık, özellikle ekonomide geciken kararlar alınmaya başlasa" diyorduk ama hiç de öyle olmadı.
Seçim öncesinde ilk "100 günde ne yapılacaksa yapılır, sonrasında Hükümetler radikal kararlar almaktan kaçarlar" deniyordu. Biraz korktuğumuz başımıza geldi sayılır.
Bırakın radikal kararlar almayı, daha alınacak kararların fikri altyapısı bile hazırlanmış değil.
Kısacası; acil ekonomik kararların alınması gerekiyor ama henüz bu konuda Hükümetten çıt çıkmıyor. Belki şu anda iş işten geçmiş sayılmaz ama biraz daha geç kalınırsa, geri dönülmez noktalara gelinmiş olabilir.
Bizce, her şeyden önce ekonomi yönetiminde yeni bir koordinasyon sisteminin oluşturulup oluşturulmayacağı, oluşturulacaksa nasıl işleyeceği, kimin nelerden sorumlu olacağının biran önce kesinleşmesi gerekiyor. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), dolayısıyla Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in kamudaki idari yapının koordinasyonundan sorumlu olacağını, bu konuda bir genelge çıktığını biliyoruz. Ancak ekonomi yönetiminde nasıl bir koordinasyon kurulacağı henüz netleştirilmiş değil.
Bunun yanısıra acil alınması gereken kararların başında "IMF’le ilişkilerin ne olacağı" da geliyor. IMF Türkiye Masası geçen hafta geldi, Hazine’den sorumlu yeni Devlet Bakanı Mehmet Şimşek ile tanıştılar. Ancak biran önce bu tanışma aşamasının ötesine geçilip, IMF’le ilişkilerin bundan sonra nasıl götürüleceğinin kararının verilmesi lazım.
Bu karar piyasalar için, önlerini görebilmeleri için önemli bir gösterge olacak.
Acil olarak yapılması gereken çalışmaların başında sanayi envanterinin oluşturulması ve zaman geçirmeden yeni bir sanayi stratejisi oluşturulması geliyor. Bu stratejinin oluşturulması lazım ki; teşvik sistemi sil baştan ele alınabilsin, Türkiye’nin hangi yörelerde hangi sektörleri destekleyeceği, nasıl bir teşvik sistemi oluşturulacağı ortaya çıksın.
Türkiye’nin yeni dönemde, belki de her zamankinden fazla, yabancı sermayeye ihtiyacı olacak ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yurda çekilebilmesi, hangi alanların özendirileceğini belirlemek için de bu stratejinin oluşturulması gerekiyor.
ANAYASA GÜNDEMİ KAPLAYACAK
Aynı şekilde özelleştirme konusunda da biran önce somut kararların alınması, hangi şirketin ne zaman özelleştirileceğinin biran önce belirlenmesi lazım. Herkes biliyor ki; geçen başarılı özelleştirme döneminde olduğu kadar iyi bir dış hava, artık olmayacak. Uluslar arası likiditenin, yani risk iştahının yavaş yavaş çekilmeye başlayacağı, bu durumun özelleştirmede satışları olumsuz etkileyeceği aşikar. O nedenle biran önce harekete geçmek gerekiyor.
"Ne yapılırsa ilk 100 günde yapılır" uyarısı, haklı bir uyarıdır ve geçmişte bu sözün doğruluğunu hep yaşadık. Şimdi bir düşünün; Anayasa değişikliklerine ilişkin taslak son aşamaya geldi ve bu hafta artış kamuoyunda tartışmaya açılacak. Önümüzdeki 3-4 ayın, hatta daha uzun bir sürenin gündemini ister istemez bu değişiklikler oluşturacak.Daha sonra yasama aşamasına geçildiğinde ise bizce gündem tümüyle bu değişikler olacaktır. İşte bu nedenle biran önce ekonomide ne yapılacağına karar verilip, uygulamaya geçmek gerekiyor.
Zaten 17 Ekim gibi zorlayıcı bir tarih var ve bu tarihe neredeyse bir ay kaldı. 17 Ekim’de 2008 yılı bütçe ve programının TBMM’ye sunulması gerekiyor. IMF’le ne yapılacağına karar verilecek ki, IMF’in hangi ölçüde işin içinde olacağı, onay alınıp alınmayacağı ortaya çıksın. Yine bütçe ve program için ekonomide önceliklerin belli olması, örneğin sosyal güvenlik reformunun ne zaman ve nasıl yapılacağının detaylarıyla birlikte netleşmesi gerek.
Türkiye’nin gündeminde ekonominin ağırlığını sağlamak, gözlerin buraya çevrilip, çabaların burada yoğunlaşmasını sağlamak zor olacak. Zaten uluslararası piyasadan büyük bir tehlike geldiğini herkes kabul ediyor ve bu döneme her zamankinden güçlü girmek ihtiyacı açık.
Yani ekonomide yapılacak iş çok, acil kararlar gerekiyor ama geç kalınıyor.