EKONOMİ yönetimi son dönemde tam bir koordinasyon zaafı, daha doğrusu ciddi bir başıbozukluk içinde. Zaten bir süredir bu tür gözlemler yapıyorduk ama sohbet ettiğimiz bürokratlar, artık son dönemde ekonomi yönetiminin tümüyle dağınıklık içine girdiğini, işlerin yürümediğini itiraf etmeye başladılar.
Üst düzey bir ekonomi bürokratının yaptığımız sohbette çizdiği tablo, şahsen dağınıklık konusunda bildiklerimin çok çok ötesine geçildiğini gösteriyordu.
Bu bürokrat, Başbakan’ın tümüyle kendi aleminde olduğunu artık ekonomik konularla hiç uğraşmadığını belirtirken, ekonomiyle ilgili bakanların ise sadece "Başbakan’ı kızdırmayacak şeyler"i dinleyip, buna göre hareket ettiklerini söyledi. Yani en küçük bir riskli konu hakkında bile artık karar alınamıyor. Önemli ekonomik kararları ise bakanlar kendileri alamadıkları için Başbakan’a götürüyorlardı, şimdi korktukları için Başbakan’a da konuyu iletmiyorlar.
Birkaç aydır neredeyse tüm ekonomi bürokrasinin rahatsızlık içine girdiğini biliyorduk ama işin bu boyutlara ulaştığını yeni öğreniyoruz.
Yani AKP’liler türban kararının ekonomiyi olumsuz etkileyeceğini söyleyip, neredeyse tüm kesimleri bununla tehdit ediyorlar ya, demek ki haklılık payları varmış.
Ama haklı oldukları şey; türban kararının hükümetin kimyasını tümüyle bozup, ekonominin yönetilemez hale gelmesi. Yani türban kararının kendisi değil, bu kararın artırdığı panik havası ekonominin yönetilmesini tümüyle engeller hale gelmiş.
Bunun asıl nedeni ise her şeye Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bizzat karar vermesi. Bakanların bile fazla inisiyatifleri yok ve hemen her önemli konu Başbakan’a gidiyor. Bakanlar bunu kendi tercihleri nedeniyle yapmıyorlar, Başbakan öyle istediği için bu yöntemi izliyorlar.
İşte bu "tek adam" sistemi, tek adamın kimyası bozulup, kafası tümüyle kendi kariyerine, geleceğine kilitli kaldığı için de, sistem tümüyle işlemez hale gelmiş durumda.
Hem yakınıp hem gerginlik yaratıyorlar
BİR süredir Ankara’da, özellikle AKP’li milletvekili ve yöneticilerde gördüğümüz panik havasını bürokratlar da doğruluyorlar. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın son konuşmasındaki "Trenden inenler tekrar binemez" sözünün de bu panik havasının bir göstergesi olduğunu, konuştuğumuz bürokratlar da kabul ediyorlar.
Bürokratların gözlemlerine göre de partililer büyük bir panik içinde ve kendi geleceklerini gözden geçirme aşamasına gelmiş durumdalar.
AKP yönetimi siyasi gerginlikten yakınıyor ama siyasi gerginliği artırmaya da devam ediyor. Örneğin Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ve vereceği kararları şimdiden kadük hale getirme çabası, bu yöndeki Başbakan’ın son demeçleri, ciddi bir tedirginlik doğurmuş durumda.
Şahsen; devletin işleyişinde, hukukun işleyişinde belirli kurallar olduğunu ve sistemin tüm aksaklıklarıyla beraber, bu kurallara göre hayatını sürdürdüğünü, Anayasa Mahkemesi’nin aldığı karara karşı alınan bu tavrın, tümüyle sistemin geleceğini tehdit ettiğini, ancak bu durumu siyasilerin, özellikle de AKP’lilerin anlamadığını düşünüyorum.
Yani oynanan oyun giderek çok tehlikeli bir yola girmiş gözüküyor.
Ekonomi bürokratları da bir yandan gelinen aşamada işlerin yürümediğinden, artık siyasi irade kalmadığından yakınırken, öte yandan ileriye dönük bir umut ışığı görmediklerini de itiraf ediyorlar.
Yani bürokratlar da bu gidişatın tehlikeli bir gidişat olduğunun farkındalar.
Özetle; AKP Hükümeti, kendi göreve getirdiği ekonomi bürokratlarıyla bile çelişir bir noktaya gelmiş durumda. Şimdi bu işin sorumluluğu kimin?