DÜNKÜ Financial Times gazetesinde, Brian Groom imzalı, ‘Turkish debacle’ başlıklı bir yazı yayımlandı.
Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Sedat Ergin’e danıştığımda, ‘fiyasko’ biçiminde de çevrilebilecek ‘debacle’ı, ‘bozgun’ biçiminde çevirmenin daha anlamlı olacağını söyledi. Yani yazı, ‘Türk bozgunu’ başlığını taşıyor
Yazının içeriği ise son Çukurova olayı, BDDK’nın bağımsızlığı ve AB ile ilişkilere ayrılmış.
Brian Groom, finansal karmaşanın bir kez daha Türkiye’nin büyük holdinglerini içine alarak yuttuğunu ve bu durumun bankacılık reformu için ‘kritik bir test’ haline geldiğini söylüyor. Bu durumun oldukça ciddi olduğunu, AB ile ilişkiler ve IMF ile yapılacak anlaşmayı olumsuz etkileyebileceğini söylüyor.
4 yıl önceki finansal kriz sonrasında kurulan bağımsız denetleme kurulu BDDK’nın bankacılık reformunun anahtarı olduğunu ancak Hükümetin bağımsızlığı güçlendirme yerine denetlemenin genişletilmesi doğrultusunda yönlendirdiğini söylüyor. Çukurova olayında yaşanan problemlerin BDDK’nın bağımsızlığı için de bir test haline geldiğini kaydeden Groom, kurumun bağımsızlığının kısıtlanmasının güveni zedeleyeceğini ve AB üyeliği görüşmelerini zorlaştıracağının altını çiziyor. Ayrıca, bu durumun Şubat ayında gerçekleşecek yeni IMF stand-by anlaşmasını zorlaştıracağını da söylüyor.
Yani Türk bankacılık sektörü, bağımsız kurumlar, bir kez daha uluslar arası finans çevrelerinin, yine tedirginlik yaratacak biçimde dile düşmüş durumda.
Groom’un yazısında stand-by’ın şubat ayında yapılacağı gibi, artık eskiyen bilgiler de var. Ancak dışarının bakış açısı olarak ortaya çıkan gerçek şu ki; Çukurova olayından artık politikacıların elini çekmesi gerekiyor. Kurumlar ise gerçekten bağımsız olarak yapılacakları saptamalı. Bu kriz derinleştiği veya çözülemediği takdirde Türkiye’nin AB ile ilişkilerine ve stand-by anlaşmasına zarar verecek boyutlara ulaşacağı da ortada.
Bankacılar, uzun bir süredir Yapı ve Kredi Bankası’ndaki gelişmelerden rahatsızlar ve bu bankanın sahipliği konusunda biran önce çözüm istiyorlar. Çünkü biliyorlar ki; Banka’ya bir şey olduğu takdirde, sektördeki bütün bankalar bundan olumsuz etkilenecek.
Bugüne kadar ne yapıldı derseniz, sadece ve sadece zaman kazanıldı. TMSF ve BDDK’nın bu konuda politikacılardan bağımsız karar aldıkları konusunda, kamuoyunda ciddi şüpheler var. Çünkü şeffaflık tam sağlanabilmiş değil.
Yani artık çözüme dönük kararlar alınmalı, Yapı ve Kredi Bankası’nın bu zor durumdan acil olarak çıkarılmasına yoğunlaşılmalı ve artık genel ekonomik gidişat düşünülüp, patronun yüzdürülmesi önceliğinden vazgeçilmeli.
Aksi takdirde Financial Times’te ipuçlarını gördüğümüz çok daha büyük belalar, ekonominin ve bankacılık kesiminin başına iş açacak ...
AB: BDDK’YI GÜÇLENDİRİN
AB’nin ilerleme raporunun detaylarına girildiğinde, ekonomide yanlış yapılan ve düzeltilmesi gereken daha çok fazla unsur olduğunu rahatlıkla görüyorsunuz.
Örneğin; Financial Times yazarı Groom’un söylediği gibi BDDK’nın bağımsızlığı ile AB şartları arasında ciddi bir ilişki var. Raporda daha önce müktesebata uyumlu hale getirilen yasaların uygulanmasında eksikliklerin sürdüğü, müktesebatın uyarlanması ve uygulanması için birçok alanda yönetsel kapasitenin artırılması gerektiği belirtiliyor. Bağımsız düzenleme kurumlarının oluşturulduğu alanlarda, ‘Bu mekanizmanın görevini yapabilmesi için yeterli şekilde güçlendirilmesi gerektiği’ kaydediliyor. Bu çerçevede bu kurumların yeterli personele sahip olması gerektiği ve aldıkları kararların uygulanması gerektiğinin altı çiziliyor. AB raporunda açıkca ‘Bu kurumların özerlikleri garanti altına alınmalı’ deniyor.
Yani artık BDDK başta olmak üzere, bağımsız kurumlar AB’nin de güvencesi altında. Hükümet umarız bu uyarıları dikkat alır ve Çukurova olayı başta olmak üzere işi artık bağımsız karar alan teknisyenlere bırakır. Aksi takdirde AB ile ilişkiler de zarar görecek...