TÜRKİYE’nin yeni cumhurbaşkanı bugün, en geç yarın gece 24.00’e kadar belli olacak. Aylardır yapılan tartışmalar da böylece sona erecek. Aslında sona erecek demek pek doğru değil, çünkü tartışmalar aday olacak kişiye göre yeni bir aşamaya gelecek ama bitmeyecek.
Bizce hálá Tayyip Erdoğan’ın adaylık ihtimali yüksek. Erdoğan’ın kendisi ya da başka bir kişi için yapacağı tercih, bütün halkın cumhurbaşkanını belirleyecek.
Son günlerde Erdoğan’ın aday olmayacağını söyleyenlerin sayısı bir hayli arttı. Bunun nedeni de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın, ardından Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in rejime ve seçilecek cumhurbaşkanına ilişkin sözleri ve 14 Nisan mitingi...
İşte "Kadın Cumhurbaşkanı" formülü de bu konuşmalardan sonra ortaya çıktı.
Elbette kadın cumhurbaşkanı, başı açık olacağı için, şekil olarak yapılacak yoğun rejim tartışmalarının da önemli ölçüde bastırılmasına neden olacaktır.
Ancak bizce seçilecek, daha doğrusu Tayyip Erdoğan tarafından aday gösterilecek kişinin cinsiyeti değil, topluma vereceği güven önemli. Unutmayalım ki; Başbakan Erdoğan’a bu kadar yoğun karşı çıkışın nedeni, iktidarı döneminde rejim konusunda gerekli güveni sağlayamamasıdır. Yani, hükümetin yanı sıra, Cumhurbaşkanlığı makamı da aynı anlayışa, hem de radikallik şüphesi devam eden bir ideolojik anlayışa geçerse, Cumhuriyetin başından beri varolan toplumsal dengenin bozulacağı endişesi giderek büyüyecektir...
İşte bu nedenle, cumhurbaşkanı olacak kişinin cinsiyeti değil topluma, "denge kuracağı" konusunda güven vermesi her şeyden önemlidir.
Eğer siz kadın ya da erkek, dediğinizi aynen yapacak, kendi inisiyatifini koyamayacak bir kişiyi aday gösterirseniz, toplumda büyüyen gerilimi devam ettirmiş olursunuz. Eğer siz, hem hükümet hem de perde arkasından cumhurbaşkanlığı yapacaksanız, o zaman topluma denge kurulacağı konusunda güven vermeniz mümkün değil....
Bizce hükümetin, Başbakan’ın veya yakınlarının her dediğini yapacak bir kişi, kadın da olsa, Cumhurbaşkanı yapılırsa toplumdaki "denge huzursuzluğu" kaybolmayacaktır. İşte o zaman "emanetçi" lafı çıkacak, ileride belki de başkanlık sistemine geçiş için geçici bir kişinin o makama getirildiği yorumları yapılacaktır.
Topluma bu kötülüğü yapmaya, bizce kimsenin hakkı olmamalıdır.
TBMM’DEKİ 23 NİSAN GERGİNLİĞİ
O nedenle diyoruz ki; ya AKP’li olmayan, tarafsızlığı, rejime bağlılığı tartışma götürmeyen TBMM dışından, kadın ya da erkek bir kişi aday gösterilmeli, ya da AKP içinden "kişiliği ve kendi düşüncesi olduğunu kanıtlamış" bir kişi, bu makama aday gösterilmelidir. CHP’nin de onay vereceğini söylediği, bu vasıflara uyan AKP’li bakan ve üst düzey yöneticilerinin, az da olsa, bulunduğunu hepimiz biliyoruz. Eğer toplumdaki gerilim düşürülmek isteniyorsa, eğer aday gösterildikten sonra Cumhurbaşkanlığı tartışmalarının daha da sertleşmesi istenmiyorsa, Başbakan Tayyip Erdoğan mutlaka tartışmaları önleyecek bir kişiyi aday göstermelidir.
Aksi takdirde açıklanacak adayın, kadın ya da erkek, sadece AKP’nin ve Erdoğan’ın dediklerini yapacak bir kişi olması, tartışmaları çok daha sertleştirebilir.
Dün, 23 Nisan 1920 yani TBMM’nin açılışının 87’nci yıldönümüydü. Her yıl olduğu gibi yine TBMM’de özel bir oturum yapıldı. Biz, ilk kez bir 23 Nisan özel oturumunda bu kadar sert ve gergin bir oturum izledik. Dün TBMM çatısı altında söylenenler, karşılıklı ağır suçlamalar, cumhurbaşkanlığı adayı yapılacak kişinin yaratabileceği muhtemel tartışmaların ne kadar sertleşebileceğinin de bir göstergesi idi.
Türkiye, bu sertleşmeyi, giderek keskinleşen kamplaşmayı, ancak ve ancak, herkesin kabul edebileceği, dengeyi kurabilecek bir kişinin aday gösterilmesiyle aşabilir. Aksi takdirde belli ki, seçimleri de içine alacak yeni bir çatışma ortamının içine girmiş olacağız.
Bizce burada en önemli rol AKP’ye, daha doğru bir deyişle Başbakan Tayyip Erdoğan’a düşüyor. Geri dönüşü çok zor olacak tehlikeli bir yola girişi ancak Erdoğan önleyebilir...