MERKEZ Bankası’nın itibarı, ekonomik program uygulamasında, AB ve IMF ile birlikte, ekonomik istikrarı sağlayan çok önemli bir çapaydı.
Bu çapa AKP Hükümeti’nin Başkanlık atamasında çıkardığı kriz nedeniyle gücünü kaybetmişti. Ancak daha sonra Başkan Durmuş Yılmaz takındığı temkinli tutum ile ekonomik istikrarın pekiştirilmesinde önemli bir rol oynadı. Gerçi, Devlet Bakanı Ali Babacan’ın Yılmaz’ın atama isteklerini geri çevirmesi, Merkez Bankası’nın itibarını zedeliyordu ama Başkan’ın mali istikrar açısından takındığı kararlı tutum, ekonomi aktörleri için önemli bir güvence niteliği kazanmıştı.
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun son faiz indirim kararı ise Merkez Bankası itibarında yukarı giden trendin, yeniden kırılmasına neden oldu.
Bu kararla birlikte ortaya çıkan söylentiler, bankacılık kesiminde iyice dallanıp budaklanmış durumda. Bankacılar kendi aralarında sürekli olarak Başkan Durmuş Yılmaz’ın faiz indirmeye karşı çıktığını, ama Kurulun siyasi olarak böyle bir karar aldığını söylüyorlar. Banka yöneticilerinin indirim kararı hoşlarına gitti ama özellikle alt kesimde, dealarlar ve araştırmacılar arasında her geçen gün Merkez Bankası yönetimine ilişkin yeni söylentiler çıkıyor. Banka yöneticileri de faiz indiriminden hoşlanıyorlar ama Merkez Bankası için çıkarılan bu söylentilerden hayli şikayetçiler.
Çünkü tüm ekonominin, hatta Türkiye’nin Merkez Bankası’nın itibarına, şu anda her zamankinden fazla ihtiyacı olduğunu görüyorlar...
Çünkü Başkan’ın itibarının, Merkez Bankası’nın itibarı demek olduğunu biliyorlar. Çünkü Başkanın itibarı kalmazsa, kurumun itibarının zedeleneceğinin bilincindeler..
Son faiz indirim kararı Başkan’ın, dolayısıyla da Merkez Bankası’nın itibarı konusunda ciddi endişeler doğmasına neden oldu. Halbuki AB çapasının iyice zayıfladığı, IMF çapasının belirsizliğe girdiği bir ortamda Merkez Bankası’nın itibarı çok önemli. Ekonomi aktörleri, Merkez’in söylediklerine büyük önem veriyor, buna göre kendilerine yön çizmeye çalışıyor. Son karar dünya ekonomisinde zaten belirsizliklerin her geçen gün arttığı bir ortamda, Merkez Bankası’nın yön verme, hedef gösterme fonksiyonunu zayıflatmış oldu.
ATAMALAR ARTIK YAPILMALI
Başkan’a rağmen karar alınmış olması, geçmişte AKP iktidarının atama yapmak istediği kişiler nedeniyle, "teknik değil, siyasi bir karar" olarak algılanıyor. Yani Başkan Yılmaz’ın pür teknik gerekçelerle karar alacağına, diğer Kurul üyelerinin Hükümetin istekleri doğrultusunda karar alabileceklerine inanılıyor. İşte bu nedenle, sadece son faiz indirim kararında değil, bundan sonra da Başkan’a rağmen karar alınması konusunda piyasaları korku aldı.
Yani dünya ekonomisindeki kargaşanın artması halinde, bu kargaşanın içeriye etkisi konusunda, bundan sonra Merkez Bankası’nın teknik karar alınamamasından korkulur oldu.
Ali Babacan’ın yerine Mehmet Şimşek geldiğinde, Merkez Bankası’nın itibarının ne kadar önemli olduğunu tekrarlamış ve bakan Şimşek’e büyük iş düştüğünü söylemiştik. Bu son karardan sonra Şimşek’in sorumluluğu iyice artmış durumda.
Şimşek bir an önce, partiden gelecek telkinlere bakmadan, Merkez Bankası’nda boş bulunan Başkan Yardımcılığı ile Para Politikası Kurulu üyeliğine atamayı yaptırtmak zorunda. Bu atamaların mutlaka Başkan Durmuş Yılmaz’ın istediği doğrultuda yapılması lazım ve mutlaka piyasalar tarafından siyasi davranmayacağına inanılacak, saygıdeğer, teknik yönü kuvvetli insanların atanması gerekiyor...
Mehmet Şimşek’e, itibarlı bir Merkez Bankası olmadığı takdirde, IMF olsa da olmasa da, ekonomik istikrarın tehdit altında olacağını söylememize gerek yok...
Piyasalardaki söylentileri durdurmak, Merkez Bankası’na itibar kazandırmak için, eğer söylentiler yanlışsa, Başkan Yılmaz bu kararın altında imzası olduğunu açıklamalı. Aksi takdirde mutlaka saygın atamalar yapılıp, Merkez Bankası’na biran önce itibar kazandırılmalı.
Faiz kararı için açıklanan gerekçelerin itibar kaybında önemli rol oynadığı da açık.