Bal gibi seçim ekonomisi

MALİYE Bakanı Kemal Unakıtan, biz seçim ekonomisi uygulandığını söyleyip, bunun örneklerini verdikçe kızıyor, "Ben sonuca bakarım " diyor.

Peki AKP Hükümeti, seçim ekonomisi uygulamıyor mu?

Tabi ki uyguluyor. Kendisinden önceki Hükümetler de uyguluyordu, AKP Hükümeti de uyguluyor. Bunun en son örneğini, dünkü Referans Gazetesi’nden Hacer Boyacıoğlu’nun haberinde okudunuz. Kuraklık nedeniyle, 40 ile yardım yapılacak, çeşitli aflar getirilecek.

"Kuraklık oldu, seçim olmasa da bu kadar destek verilirdi" denecektir. Ama kimsenin şüphesi olmasın ki; normal bir yılda olsak, yani ekonomik program uygulanan yıllardan birinde olduğumuz hatırlasak, böyle bir kapsamlı kuraklık desteği asla verilemezdi.

Yetkililer, verilecek desteğin en az 1 katrilyon olacağını söylüyorlar. Bizce 1 katrilyonla kalması pek mümkün değil, 2 katrilyona, hatta daha fazlasına kadar çıkacaktır.

Kimse verilecek desteğin 40 ille, sadece hububatla sınırlı kalacağını da düşünmesin. Seçim olana kadar, kim, hangi tarım ürününde bir bahane ile gelecek bilmiyoruz. Ancak gelen ek taleplere karşı Hükümetin direnmesi, bu destekten sonra, artık düşünülemez.

Bundan önceki yazılarımızda, her ne kadar seçime kısa bir süre kalmış olsa da, seçim ekonomisi uygulanacağını, hatta anketler kötü sonuçlar vermeye başladığı takdirde, seçim ekonomisinin dozunun iyice artacağını söylemiştik.

Çünkü daha önceki seçim yıllarında aynen böyle oldu. Bu nedenle diyoruz ki; tarıma verilen kuraklık desteği bununla sınırlı kalmaz, fatura çok daha büyür.

Yani Maliye Bakanı Unakıtan hiç kızmasın, bunun adı bal gibi seçim ekonomisidir...

Bilindiği gibi ilk 5 ay itibariyle, geçen yıl 1 katrilyonluk açık varken, açık 2007 yılında 4 katrilyon liraya çıktı. Kuraklık desteği, anketler giderek daha kötü sonuçlar verirse, memur ve işçilere yapılacak yüksek oranlı zamlar, bu açıkları daha da artıracaktır.

MAZOTUN FİYATINI İNDİRME MODASI

Dün İzmir’de vergi Denetmenleri Derneği İzmir şubesinin düzenlediği "Kayıtdışı Ekonomi ve Bağımsız Denetim" paneline katıldık. Panelde, vergicilerin deyimiyle "üstad" gazeteci Uğur Dündar,"üstad" vergici Veysi Seviğ ve Dernek Genel Başkanı Aykut Güleç ile birlikte yeraldık. Panelde kamu açıkları ve bunların finansmanı üzerinde dururken, ister istemez söz uygulanan seçim ekonomisine geldi. Yanı sıra son günlerde iyice dikkat çekmeye başlayan "Mazotun fiyatını 1 YTL’ye indirme modası"na değindik. Genç Partinin başlattığı bu modaya bütün partiler katıldı, en son Demokrat Parti Genel Başkanı Mehmet Ağar çıktı ve "mazotu 1 YTL’nin de altına indireceğim" dedi. Aynen, bu kez onların "üstad"ı olan Süleyman Demirel’in, zamanında "Kim ne verirse 5 TL fazlası benden" dediği gibiÖ

Yıllar önce söylenen bu söz, daha sonra popülizmin sembolu olmuş ve politikacılar bile son dönemde artık bu sözleri eleştirir olmuştu. Ancak son dönemde bir gerileme sözkonusu.

Uzun yıllardır iktisat gazeteciliği yapmış biri olarak, popülizm kavramını,"kaynağı olmayan harcama olmaması gerektiğini" anlatamadığımız için, açıkcası kendimize de suç buldum. Ancak vergi denetmenleriyle de paylaştığım gibi, siyasi parti söylemlerinde, seçim bildirgelerinde farkında mısınız bilmiyorum ama artık "faiz dışı fazla" hedefi veriliyor. Yani bir anlamda mali istikrarın sürmesi için gerekenlerin yapılması gerektiği de, artık kabul edilmiş oluyor. Tabi ki bu hedefi, eleştirilen mevcut yüzde 6.5’luk oranın düşürüleceğini söylemek için bildirgelerine koyuyorlar ama böyle bir kavramın siyasi parti lügatlarına girmiş olması bile, olumlu yönden bakacak olursak bir kazançtır.

Özetle; 2007 yılı kaybedilmiş gözüküyor. Umarız alınacak yeni popülist kararlar 2008’i ve sonrasını da kaybetmemize yol açmaz. Bunun için bizce herkesin milletvekili adaylarına, mazot fiyatı gibi vaadlerde bulunduklarında, hemen kaynağını sormaları gerekiyor

Bizce istikrar arayışı her alanda herkes tarafından dile getirilmeli. Siyasi istikrar için de ortamı bu hale getirenlerden "uzlaşma " talebinde bulunulması şart.
Yazarın Tüm Yazıları