Paylaş
Gazete ve TV’lerin genel yayın müdürlerine söyledikten sonra, il başkanları toplantısında “Bunu söylediğimde çok şaşırdılar” diyerek aynı görüşlerini tekrarladı. Bu arada, Yardımcısı Ali Babacan’ın Merkez Bankası bağımsızlığının uygulanan ekonomik programın temeli olduğunu hatırlatmasına karşılık da, “Partide başka arkadaşlar farklı düşünebilir ama ben bunu düşünüyorum” diyerek üzerine basa basagörüşlerini tekrarladı.
Her şeyden önce şunu söylemeliyim ki; Başbakan’ın bu görüşlerinin temel çerçevesi; Merkez Bankası bağımsızlığına, diğer bağımsız kuruluşlara karşı olan, hükümet isteyince para bas ılması gerektiğini düşünen, faizlerin devlet tarafından belirlenmese de devlet gözetiminde seyretmesini öngören, devletin ekonominin her alanında olması gerektiğini düşünen eski devletçi görüştür. Bir başka deyişle de “milli görüş”ün ekonomi politikaları anlamına gelir.
Şimdi bir düşünün; bir iktidar, bir Başbakan, ekonomide devletçi görüşlere sahipken, siyasi anlamda liberal, demokratik görüşlere sahip olabilir mi?Merkez Bankası’nın bağımsızlığı çok uzun zamandır, piyasa ekonomilerinin , çağdaş demokratik sistemlerin temel taşı iken...
Başbakanın Merkez Bankası bağımsızlığı için söylediklerinde samimi olduğuna şahsen inanıyorum. O zaman da şu soru karşımıza çıkıyor; Başbakan o zaman siyasi açılımlar konusunda “demokratik açılımlar” konusunda ne kadar samimi olabilir?
Bence 7 yıldır bu konuda hiçbir şey yapmayan bir iktidarın, küresel konjonktür nedeniyle şimdi konuyu gündeme getirmesi bile, tek başına, samimiyetini zaten gösteriyor.
O nedenle şu anda yapılanlara iktidarın samimi olarak ortaya attığı açılımlar olarak bakmak yerine, “küresel gerçeklerin dayatması nedeniyle zorunlu girilen açılımlar” ya da “kamuoyuna açıklanmayan daha önce verilen sözlerin artık sıkışıldığı için yerine getirilmesi” olarak bakmakta bence yarar var.
Bunları yapılmak istenenlerin doğruluğu veya yanlışlığından bağımsız olarak söylüyorum.
BAĞIMSIZLIĞA DOKUNAMAZ
Artık, sadece bizde değil tüm ülkelerde, görev alan iktidarların, tümüyle kendi insiyatifleriyle davranamadıkları, tarihin kendilerine dayattığı adımları, karşı çıksalar bile atmak zorunda olduklarını, küresel gelişmelerden bağımsız olarak sadece ulusal veya yerel kararlar alamayacaklarını herkesin görmesi gerekiyor.
Yani Başbakan’ın da, nasıl şimdi siyasi açılımlar yapmak zorunda kalıyorsa, Merkez Bankası bağımsızlığına da aynı zorunlulukla dokunamayacağını görmesi gerek. Değiştiremeyeceği şeyleri söylemenin de “efelik gösterisi”nden başka bir getirisi yoktur.
Hükümet hiçbir şey yapmazken, Merkez Bankası ve BDDK gibi bağımsız kurumlara duyulan güven nedeniyle piyasaların karışmadığını, tüm ülkeler bankalara bu krizde büyük paralar aktarırken, bizde daha önce yapılanlar ve bağımsız kurumlar nedeniyle bankalardan sorun değil fayda geldiğini, görmüyorlar mı acaba? Bu ülke Merkez Bankası bağımsızlığı için o kadar büyük bedel ödedi ve bunun yararını da gördü ki; bence birileri Başbakan’a anlatmalı.
İktidara yakın medya organlarında, Merkez Bankası bağımsızlığı gündeme getirildi ama faiz indirdiği için artık Banka’ya dokunulmuyor. Şimdi de aynı gazetelerde kamu bankalarının kullanılması, olmadı kullanılacak yeni kamu bankası kurulması, bankalara faiz için müdahale edilmesi gündeme getiriliyor. Aynen Doğan Grubu gibi iktidara biat etmeyenkişi ve şirketlere kesilen vergi cezaları övüldüğü gibi...
Belli ki bu tartışmalar Başbakan’ın bilgisi içinde yaptırılıyor.
Bir düşünsenize bu anlayışa sahip bir iktidar, sıkıştığında neler yapmaz ki?
Paylaş