Babacan’ın ekonomi adına yargı ve eğitim eleştirisi

BAŞBAKAN Yardımcısı Ali Babacan’ın geçen hafta, hukuk sistemi ve eğitime ilişkin söylediklerini büyük bir memnuniyetle izledim.

En azından ilkesel bazda, istikrarlı yüksek büyümeye ulaşmanın önünde engel oluşturan bu sıkıntılara değinilmesi içimi biraz ferahlattı.
Türkiye’nin gerçek anlamda bir hukuk devleti olmadıkça, birinci sınıf bir ekonomi de, birinci sınıf bir demokrasi de olamayacağının altını çizen Babacan, “Gerçek anlamda hukuk devleti olmayan bir Türkiye’nin dünyanın en büyük 10 ülke ekonomisinden birisi olması da hayal” demiş. Bu kapsamda yargı sürelerinin mutlaka kısalması gerektiğini kaydeden Babacan, uzun tutukluluk süreleri nedeniyle insanların hayatının karardığını kaydederken, “Ya adalet yerine gelmediği için insanların hayatı kararıyor, ya da insanları tutuklayıp içeri atıyorsunuz yıllarca kendileri hakkında hükmün ne olacağını bilmeden hapislerde duruyor insanlar” demiş.
Elbette Babacan, kendi Hükümetinin politikası doğrultusunda bu soruna bir çözüm bulunacağına savunuyor. Savcı ve hakim sayısını artıramadıklarını belirtirken, yargının da kendilerine engel olduğunu savunuyor. Bence kendisi de ideolojik yaklaşımların artık yargıdan arındırılması gerektiğinin bu konuda eskiye tepki için bir çok yeni yanlışlar yapıldığının, yargının bağımsız kılınamadığının, bilerek bağımlı halde bırakılıp iktidarın kendi yargısını oluşturmaya çalıştığının, en önemlisi de bireye saygı gösteren bir yargı sisteminin kurulamadığının farkındadır, değilse bile olması gerekir...
Yine geçen hafta, bir TV programında  “Şu anda Türkiye’nin en zorlu sorunu olarak neyi görüyorsunuz?” şeklindeki soru üzerine Babacan, 2023 yılı hedeflerine ulaşmada “takoz olan” iki önemli sorunun eğitim ve yargı olduğunu söylemiş. Gerçek anlamda bir hukuk devleti olmadan ekonomik anlamda gelişmenin olamayacağını tekrarlamış.
Türkiye’de 25 yaş üstü kişilerin ortalama eğitim seviyesinin 6.5 yıl olduğuna dikkati çeken Babacan, değişen şartlara adapte olabilecek, her 4 yılda bir seçenek değiştirme ya da arzu ettiği alanlarda yoğunlaşma konusunda teşvik programı başlatılacağını ifade etmiş. Bir başka konuşmasında da yine eğitim yapısında esnekliğin şart olduğundan söz etmiş.
ASIL TAKOZ OLAN
Babacan’ın eğitim ve hukuk sistemi üzerine söz etmesi, eleştiride bulunması, her şeyden önce de ekonomik kalkınma için hukuk, eğitim gibi üst yapı kurumlarının artık engel olduğunu görmesi, bence çok olumlu. Ekonomide kafasının açık olduğunu, kuramasa bile, çağdaş bir ekonomik sistem amacı olduğunu biliyoruz. Siyasi konularda saptamayı doğru yaparken de, ideolojik kalıplardan uzak, bilimsel çözüm araması kendisi ve ülke için yararlı olacaktır.
Örneğin eğitim konusunda Hükümetinin getirmeye çalıştığı 4+4+4 sisteminin, Başbakan’ın da sık sık söylediği gibi, 28 Şubat’ın rövanşı olarak getirildiği ortada. Halbuki 8 yıllık temel eğitimin o tarihte uygulamaya konsa bile, yıllar öncesinden Eğitim Şüralarında konuşulup doğru bir sistem olarak ortaya çıktığının, uygulandığı süre içinde büyük yararlar sağladığının farkında olunması lazım ki; gerçekten doğru bir eğitim sistemi üzerinde kafa yorulabilsin...
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, geçen hafta bir toplantıda “kadının ekonomiye katılımında 135 ülke arasında sondan 4. olduğumuzu” hatırlattı. Kadının katılmadığı bir demokrasi, hukuk sistemi, ekonomik kalkınma olabilir mi, mevcut anlayışla bu sıralama değiştirilebilir mi?
Babacan’ın ekonomi için de hayati öneme sahip olduğu için, bence artık imam hatip okullarıyla mesleki eğitimin ayrı ayrı ele alındığı, kız çocuklarının eğitiminin sağlanacağı bir sistem üzerinde kafa yorması gerekiyor. Hükümetinin getirmeye çalıştığı sistemin kadınların okumasına da, mesleki eğitime de, genelde eğitimin kalitesinin yükseltilmesine de bir yararı olmayacağını görmesi, bu ideolojik inattan geri dönülmesini savunması gerekir.
Aksi takdirde rövanşla gelecek sistemin, kalıcı istikrarlı bir büyümeye hizmet etmeyeceği gibi, demokrasiye de, büyümeye de, kendi deyimiyle “takoz” olacağını görmesi gerek...
Yazarın Tüm Yazıları