CEZA Yasası’nın 301’inci maddesinin kaldırılması, AB tarafından bir kez daha şart koşuldu.
Önceki gün açıklanan İlerleme Raporu’nda, bu maddeye dayanarak şiddet içermeyen düşüncelerin ifade edilmesine karşı açılan davalar ve verilen mahkumiyet kararlarının endişe verici olduğu, açılan takiplerin yarıdan fazlasının 301’inci madde temelinde ’Türklüğe, Cumhuriyete ve onun kurumlarına hakaret etti iddiasıyla açılan davaları içerdiği’ kaydedildi. 301’inci madde hakkında 2006 yılında temyiz mahkemesi tarafından oluşturulan sınırlayıcı içtihatın hálá yürürlükte olduğu hatırlatılarak, bu madde ve şiddet içermeyen görüşlere dava açmada kullanılabilecek ifade özgürlüğünü kısıtlayabilecek diğer maddelerin AB standartlarına uygun hale getirilmesi istendi.
Bilindiği gibi AKP Hükümeti şimdiye kadar bu maddenin kaldırılması konusunda ikircikli tutum takındı, genel olarak da buna gerek olmadığını belirtti. Ancak şimdi yeni bir aşamaya gelindi ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, 301’inci maddenin değiştirilmesi için seçenekli taslaklar hazırlandığını, yakında gündeme geleceğini açıkladı.
Bizce çok geç kalınmış bir girişim. Umarız, ’AB standartlarına uygun, gerçekten ifade özgürlüğünü mümkün kılacak’ bir değişikliğe gidilebilir.
Şurasını unutmamak gerekir ki; 301’inci madde artık sadece siyasi bir metin, siyasi bir yasa maddesi olmaktan çıktı, aynı zamanda ekonomik bir madde haline geldi.
Herkes şunu kabul etmeli ki; Türkiye ile AB ilişkilerinde 301’inci madde artık bir "simge" haline geldi. Gerçekten demokrat olduğunu, AB hedefinde samimi olan bir Hükümetin, şimdiye kadar, kendi halkının özgürlüğü için bu maddeyi kaldırması gerekirdi. Aslında artık gelinen aşamada, "sözde demokrat" olsa bile bu maddeyi bir an önce kaldırması gerekiyor.
Yani siyasi olarak inanmasa da 301’inci maddenin kaldırılmasının şart olduğu bir aşamaya geldi.
Çünkü Türkiye’nin AB’ye, daha doğrusu "AB yolunda yürümeye" olan ihtiyacı kesin. Küresel ekonomide ne olacağının belli olmadığı, IMF çapasının zayıflayacağı bir ortamda, "Türkiye ekonomisinin AB çapasına ihtiyacı var." AB çapasının da son 2 yıldır gevşediği, zaten Almanya ve Fransa’nın muhalefeti nedeniyle ilişkinin zayıflatılmasına çalışıldığı da ortada...
BAŞKA TÜRLÜ REFORM YAPILMIYOR
İşte bu aşamada AB çapasının yeniden güçlendirilmesine ihtiyaç var ve bunun yolu da 301.maddeden geçiyor. Tabi ki bu çapayı güçlendirmek için sadece 301’inci madde yetmez, yeniden ilişkilerin canlandırılması yeni bir heyecan yaratılması da gerekiyor. TÜSİAD Başkanı Arzuhan Yalçındağ’ın da dediği gibi, belki yeni bir AB örgütlenmesine de gidilerek, mutlaka bu sürecin canlandırılıp, heyecan yaratılması gerekiyor.
Şahsen, ekonomik imkanlarımız, enerji başta olmak üzere Avrupa’nın bize olan ihtiyacı kullanılarak, ABD’nin de yardımıyla Fransa ve Almanya’nın dirençlerinin kırılabileceğine, dolayısıyla iki taraflı olarak sürecin yeniden canlandırılabileceğine inanıyoruz.
Bunun için ekonomide sağlam gitmemiz şart. "Ekonominin sağlam gitmesi için de AB gibi çapaların korunmasına, yeni motivasyonlara" ihtiyacımız var.
AB ilerleme raporunda çok gerçekçi bir değerlendirmeyle, son iki yıldır Türkiye’de reform yapılmadığı eleştirisi yer alıyor.
Sadece son iki yıl değil, seçimlerden sonra kurulan 2’inci AKP hükümetinin kurulmasından bu yana yaşananlara bir baksanıza, reform niteliğinde bir adım gördünüz mü?
Ekonomi çevreleri Hükümetin ekonomiyi gündemden çıkardığını görüyor ve belirsizliğin hakim olacağı görülen bir uluslar arası ortama daha hazırlıklı girmemiz gerektiğine inanıyor.
Zaten belirsiz bir iklimde; bir çapanızın olması, ne yapacağınızı bilmeniz, bir hedefe doğru yürümeniz, bir motivasyonunuz olması, bizim gibi kaderci bir kültürde, hayati önem taşıyor.
Türkiye’nin yeniden reform sürecine girmesi, oluşabilecek olumsuz bir küresel ortama çok daha hazırlıklı girmesi şart. Bu yolu açmanın şartı 301’inci maddeden geçiyorsa, inanın ya da inanmayın, artık kaldırmanız gerekiyor.