IMF’yle 2005 sonrası 3 yıllık stand-by anlaşması yapmak, siyasi açıdan değerlendirildiğinde Hükümetin işine gelecek formül olarak ortaya çıkıyor.
Daha önce piyasalarda, ‘Hükümetin AB’yi bekleyip olumlu haber çıkması halinde stand-by’a yanaşmayacağı’ yönünde oluşan beklentiler, bu hafta IMF Heyeti'nin gelmesiyle tersine döndü. Ancak yine de bazı piyasa oyuncuları tedirginliği koruyor ve Heyetin gelişinin yeni stand-by anlamına gelmediğini, AKP içindeki IMF muhaliflerinin baskın çıkabileceğinden korkuyor.
Ancak Ankara’daki son gelişmeler yeni, hem de 3 yıllık bir stand-by anlaşması beklentilerini giderek güçlendiriyor. Devlet Bakanı Ali Babacan’ın uzun süreli stand-by anlaşmasından yana olduğu, son cari işlemler açığı rakamlarını kullanıp, Başbakan Tayyip Erdoğan’ı da ikna ettiği söyleniyor.
Bu arada bazı üst düzey bürokratların görüştükleri piyasa oyuncularına, ‘3 yıllık stand-by anlaşması yapılacağı’nı söylediklerini de öğreniyoruz.
Babacan’ın uzun süredir stand-by anlaşmasından yana olduğunu, bunu görüştüğü özel sektör yetkililerine söyleyip, ‘Adım IMF’ciye çıksa da buna razıyım’ dediğini biliyoruz.
Başbakanın ikna olmasında, her şeyden önce cari işlemler açığının bu kadar yüksek çıkması ve piyasalarda tedirginlik oluşmasının büyük etkisi olduğu söyleniyor. Bunun yanı sıra Babacan’ın Başbakanı ikna ederken, reel faizlerin düşmediğini, ancak stand-by anlaşması yapılıp açıklanması halinde reel faizlerin düşeceğini, reel faizler düştükçe de insanların yatırıma yönelecekleri ve istihdamın da ancak bu yolla artırılabileceğini söylediği tahmin ediliyor. Bunun da ötesinde kurlardaki düşük seyrin böyle gitmeyip, cari açık büyüyüp dövize talep olması halinde dövizde bir düzeltme hareketi olabileceğini söylediği de düşünülüyor.
Başbakan'ın bu kararı almasında, AB’nin uyarısı üzerine ‘IMF’yle stand-by anlaşması yapılmasının tam üyelik sürecinin başlatılmasını kolaylaştıracağı’ telkinin rol oynamış olabileceği de, söylenenler arasında.
10 MİLYAR DOLAR
Hükümetin 3 yıllık stand-by anlaşmasına razı olması halinde piyasaların bundan olumlu etkileneceğini kaydeden bir bankacı, ‘siyasi olarak bakıldığında da 3 yıllık anlaşmanın Hükümetin işine geleceğini’ iddia etti. 2 yıllık bir stand-by anlaşması halinde 2007’nin Şubat ayında bu anlaşmanın biteceğini hatırlatan bankacı, bunun bir seçim öncesi Hükümetin işine gelmeyeceğini çünkü o zamandan sonra da yine borçların ertelenmesi gerekeceğini, IMF’yle seçim öncesi masaya oturmanın ise siyasi açıdan yanlış olacağını kaydetti. Aynı bankacı bunun yerine Hükümetin 3 yıllık bir anlaşma imzalayıp, 2002 seçimleri öncesinde olduğu gibi, 2007 seçimleri öncesinde 1-2 gözden geçirmeyi atlatarak seçime avantajlı girebileceğini söyledi. Bankacı, Erdoğan’ın bu siyasi argüman nedeniyle 3 yıllık anlaşmayı kabul etmiş olabileceğini de ifade etti.
Bu arada son cari işlemler açığı rakamlarıyla birlikte 3 yıllık bir stand-by’dan Hükümetin kaçamayacağı da belirtilenler arasında. Yurt dışında büyüyen açık nedeniyle bazı büyük yatırımcılarda tedirginlik doğduğunu hatta yeni stand-by anlaşması sonrasında bile bu tedirginliği atılmaya çalışılacağını kaydeden bir bankacı ise, bazı olumsuz görüşlere karşılık 3 yıllık stand-by anlaşmasının yabancıların çoğunu tatmin edebileceğini söyledi.
Bu arada stand-by anlaşması karşılığında IMF’den alınacak yeni kredi miktarının da uluslararası piyasalarda Türkiye’ye bakışı etkileyeceği belirtiliyor. Hem iç, hem dış piyasalarda toplam 10 milyar doların üzerinde finansman öngören bir anlaşma yapılması beklenirken, 2005 yılında IMF’ye yapılacak 8 milyar dolarlık ödemeye karşılık, en az 4-5 milyar dolarlık yeni kredinin alınması gerektiği belirtiliyor. Bu miktarda bir kaynak girişinin kesinleşmesi ve uzun süreli bir stand-by anlaşması yapılması halinde, yıl sonunu beklemeden yeniden portföy bazında yabancı sermaye girişi yaşanabileceğine de dikkat çekiliyor.