Erdal Kaplanseren

Doğu Cephesi’nin dehşetini yeniden yaşatan bir gerçek zamanlı strateji oyunu olan Company of Heroes 2, şimdiye kadar oynadıklarınızdan çok daha farklı bir savaş oyunu deneyimi sunacak.

Adı “Company of Heroes 2” (Kahramanlar Bölüğü 2) olabilir ama Relic imzasını taşıyan bu gerçek zamanlı strateji oyununda biraz kahramanlık görmek için neredeyse 15 saat sabretmek gerekiyor. İkinci Dünya Savaşı’nın buz tutmuş Doğu Cephesi’ni konu alan oyunun amacı kahramanlıktan çok, o kanlı savaşın korkunçluğunu gözler önüne sermek. Savaşın en yoğun çarpışmaları Doğu Cephesi’nde yaşanmıştı: Alman Kara Kuvvetleri, kayıplarının %80’ini Berlin’in doğusunda vermişti. Sovyetler ise 8,6 milyonu asker olmak üzere toplam 26 milyon insan kaybetmişti.

Bütün bunları öğrenmek rahatsız edici ve oynamak da öyle! Sovyet savaş çabasının temelinde ülkenin inanılmaz sayıda genç kadın ve erkeği anavatan uğruna ölmek üzere cepheye sürebilme yeteneği bulunuyordu. Bu “nüfus özelliği”nin oyuna yansıması, tek bir tıkla sonlarına gönderebileceğiniz sonu gelmez bir insan akışı olmuş. Pek çok görevde askerler bölükler halinde ana üssünüzde eğitilebiliyor veya haritaya acemi er olarak getirilebiliyor. Company of Heroes’a o Sovyet dokunuşunu veren şey işte bu ikinci tür askerler. Ancak bazen oyunu tatmin edici olmayan bir deneyime dönüştürebiliyorlar.

Çok sayıda parola kullanmak zordur. Bu yüzden, bir parola yöneticisinin yardımıyla online ortamda nasıl güvenliğinizi sağlayabileceğinizi bu yazıda anlatıyorum.

İnternet dünyasında nereye giderseniz gidin, sizden parola talep eden web sitelerinin arttığını görürsünüz. Hatırlanacak bu kadar çok parola olduğuna göre çoğumuzun her şey için tek bir parola kullanması normal karşılanmalı. Tabii bunun iyi bir fikir olmadığını söylememe gerek yok. Twitter, Facebook, Gmail veya herhangi bir web posta sağlayıcısı için tek bir parola kullandığınız takdirde kendinizi riske atarsınız. Parola konusunda bu tembelliğinizden dolayı bir gün sorun yaşamanız kaçınılmaz olur.

Görseli büyültmek için tıklayınız

Örneğin, birkaç saatlik bir zaman zarfında hem Facebook hem de e-posta hesaplarınız ele geçirilebilir. Hacker’lar e-posta parolanızı ele geçirdikten sonra Facebook hesabınıza da giriş yapmaları uzun sürmez. Şanslıysanız tek sorun, arkadaş listenizdeki herkese gönderilen spam mesajların yaşatacağı mahcubiyet olur; ancak durum çok daha kötü olabilir. Böyle bir şeyle karşılaşmamak için LastPass adlı parola yönetme uygulamasından yardım alabilirsiniz.

Harika bir şey yazdığınıza inanıyorsanız, onu okurlarınıza en iyi şekilde sunmanız gerekir. Bunu gerçekleştirmek kolay olsa da biraz zaman alıyor.

Yayımcılık artık büyük kuruluşların tekelinde değil. Müziğinizi internete koyabilir, kendi radyo programlarınızı yapabilir ve hatta kendi dijital kitaplarınızı bile yayımlayabilirsiniz.

İşin “yazma” kısmı elbette size kalıyor. Bu mini rehbere başlarken, başkalarının okuyabileceği bir metin dosyasına sahip olduğunuzu varsayıyorum. Bunu bir e-kitaba dönüştürerek pek çok platformdan erişilebilmesini sağlayacağız. E-kitabınız hemen hemen tüm e-kitap okuyucular, tabletler, akıllı telefonlar ve bilgisayarlarda bile okunabilecek.

İtiraf etmek gerekirse aslında süreç baştan sona basit değil. Öncelikle kitabınızın düzgün biçimde yazıldığından, uygun bir şekilde biçimlendirildiğinden ve paylaşılmaya hazır olduğundan emin olmanız gerekecek. Ücretsiz yazılımlarla tüm bu süreci nasıl aşacağınızı ve nasıl leziz bir e-kitap yaratacağınızı anlatıyorum.

Elektronik devi Samsung, Güney Kore’nin başkenti Seul’de düzenlediği uluslararası basın lansmanıyla, 1 TB’lık yeni SSD disklerini tanıttı. Yüksek kapasiteli SSD diskler sayesinde bilgisayarlar daha fazla hıza ve kapasiteye sahip oluyor.

Bilgisayarlara temel özelliklerini veren bileşenlerden biri öteden beri disk kapasiteleri olmuştur. Yeni kuşak Solid State Drive (SSD) diskler sayesinde bilgisayarların işlem gücü kat kat artıyor. Üstelik SSD’ler sadece masaüstü ve dizüstü bilgisayarları değil, tabletleri de yakından ilgilendiren bir disk teknolojisi. Cihaz içinde daha az yer kaplayan bu diskler, düşük enerji ile çok daha yüksek bir hızda işlem yapabiliyor. Samsung ve diğer birkaç üreticinin SSD’leri üzerinde donanım ve yazılım araştırmaları yakın zamanda somut sonuçlar verdi. Bilgisayar ve tabletlerin çok daha hafif ve hızlı olmasına ve düşük enerji tüketmesine imkan sağlayan SSD’lerde yeni ürünleri G. Kore’nin başkenti Seul’de karşıladık.

Şirketin yeni duyurduğu SSD 840 EVO ürünü, giriş seviyesi için yüksek performans ve kapasite sunuyor. Yeni 840 EVO serisinde 120 GB, 250 GB, 500 GB, 750 GB ve 1 TB kapasiteli 2,5 inçlik modeller bulunuyor. Yeni SSD’lerin yazma hızı 410 MB/saniye ile 520 MB/saniye arasında değişiyor.
Dünyanın farklı ülkelerinden 100’e yakın gazetecinin izlediği lansmanda, Samsung’un kurumsal kullanıcılar için geliştirdiği SSD serisi olan XS1715 serisi de duyuruldu. Bu serideki SSD disklerin kapasiteleri de 400 GB, 800 GB ve 1,6 TB olarak sıralanıyor.

Son yıllarda teknoloji trendleri sözüm ona sadeleşen ve fonksiyonları artan cihazlardan yana.

Fakat gelin görün ki evim gerçek anlamda bir cihaz işgali altında! Eminim çoğunuzun benzer bir sorunu var. Buna sorun diyorum, çünkü her cihaz ayrı kablolar, adaptörler, prizler, uzaktan kumandalar ve ekranlar demek oluyor. Elbette kimse bu makineleri almamız için kafamıza silah dayamadı. Kendi hür irademizle, üstelik avuç dolusu para ödeyerek sahip oluyoruz onlara. Fakat sanırım şapkamızı önümüze koyup düşünmenin zamanı geldi. Nereye kadar?

Cihazların çoğu ortak kullanımlı olsa da telefon, bilgisayar ve tablet konusunda bireysel kullanım söz konusu… Bunlar dışındaki elektronik cihazların tamamı evin ortak kullanımında. Sizler de benimle birlikte hesaplayın lütfen: Cep telefonu, sabit telefon, tablet, dizüstü bilgisayar, oyun konsolu, uydu alıcı, uydu alıcı, televizyon, medya oynatıcı, müzik çalar, harici disk, kamera, fotoğraf makinesi ve şu an aklıma gelmeyen birkaç elektronik ürün daha… Bunların bazılarını neredeyse sürekli kullansak da, bazılarına arada bir işimiz düşüyor. Fakat yine de elimizin altında olsun istiyoruz.

Mobil cihazların yükselişi ve oyun konsollarının gelişimi kişisel bilgisayarlara ilgiyi giderek azaltıyor. Yeni nesil PC’ler bu gidişe dur diyebilecek mi?

 

Kabul etmek gerekir ki, PC’lerin geleceği pek aydınlık görünmüyor. Temel bileşenlerin gelişimine yönelik ilerleme hızı kesilmiş durumda. AMD’nin pazar payı giderek azalıyor ve azalan rekabetin en büyük sebeplerinden biri firmanın elindeki kozların azalması.

Aynı zamanda PC dünyasının diğer güçlü isimleri olan Intel ve NVIDIA son zamanlarda PC’ler dışına çıkıp telefon ve tabletlerde yer kazanmak için çalışmalar yürütüyor. PC’lerin satışlarında düşüşe sebep olan telefonlar ve tabletler daha fazla ilgi görüyor. PC’lerin gelecekte çok daha az öneme sahip olacağı düşünülüyor.
Tüm bunlara rağmen PC dünyası için ölü demek doğru olmaz. Önümüzdeki günlerde PC’lerin çok daha fazla etkiye sahip olacağı bir dönem karşımıza çıkabilir. PC’lerin temelini oluşturan ana bileşenlere ait teknolojiler sürekli olarak ilerleme gösteriyor. Bilgi işlemle ilgili yeni bir yaklaşım ufukta belirmiş durumda. Yeni yaklaşımla birlikte PC dünyasının ciddi bir atağa geçtiğini görebiliriz.

 

İnternetin ilk dönemlerinde şarkıcıların ve müzik şirketlerinin üzerinde kara bulutlar gibi dolaşan MP3, günümüzde önemini giderek yitiriyor. Bunun sebebi, kullanıcıların artık istedikleri şarkıları ve sevdikleri tarzda müzikleri her an her yerde yüksek kalitede dinleyebilmeleri.

Online müzik yükselişini sürdürüyor. Son olarak Apple’ın müzik akışı hizmetine yoğunlaşması dikkatleri tekrar bu konuya çekti. Apple, geçtiğimiz ay Uluslararası Geliştiriciler Konferansı’nda iTunes Radio adlı yeni hizmetini duyurdu.

Apple iTunes Radio adlı bu yeni hizmetle müzik akışı (music streaming) alanına ciddi bir yatırım olarak yorumlanabilir. Pandora’ya benzer olarak, iTunes Radio belirli şarkılardan yola çıkarak temalı internet radyo istasyonları oluşturacak. Apple da “özellikli” radyo istasyonları sağlayacak. Hizmet reklâmlar ile desteklense de kullanıcılar için ücretsiz olacak.  Tabi eğer bir iTunes Match abonesiyseniz, ona reklamsız olarak sahip olabileceksiniz.

 

Öte yandan geçtiğimiz haftalarda sosyal ağ devi Twitter da benzer biçimde müzik akışı gemisini suya indirdi. Hem bir mobil uygulama hem de web hizmeti olan Twitter Music, müzikseverlerin yeni müzikler keşfetmesine olanak tanıyor. Rdio ve Spotify yardımı ile yeni keşifler yapmak mümkün oluyor.

İnternet girişimcisi bir arkadaşımla birkaç ay önce bir kafede otururken masamıza şans oyunu (Hiç oynamadığım için oyunun adını bile bilmiyorum) satan bir seyyar satıcı yaklaştı.

İstemediğimizi söyledik ve şansını bir sonraki masada denemek üzere devam etti. Arkadaşıma, “Herhangi bir internet girişimcisinin milyoner olma ihtimali, şu masada şans oyunu oynayanlardan kat kat daha yüksek” dedim ve o da bu görüşüme katıldı. Gerçekten, o milyoner neden siz olmayasınız ki?
Şirket satın almalar medya için hep güzel malzeme vermiştir. Bol sıfırlı meblağları bulan bu satışlarda bazen konu rakamın dışına çıkıp kişiler üzerinde yoğunlaşır. Geçtiğimiz ay Yahoo’nun, mikro blog sitesi Tumblr’ı 1,1 milyar dolara satın alması en güzel örneklerden biri oldu. Yahoo’nun genç ve güzel CEO’su Marrissa Mayer’ın karşısında oturan kişi, Tumblr’ın 26 yaşındaki kurucusu David Karp’tı.

 

 

Geçtiğimiz yaz Yahoo'nun CEO’luğuna atanan Marrissa Mayer'ın altına imza attığı en büyük anlaşma bu oldu. Üstelik satın almalar hiç hız kesmeden devam edecek gibi görünüyor. Şimdi de, Yahoo’nun, Hulu’yu (sadece ABD’de yayın yapan bir video sitesi) 800 milyon dolara satın almak üzere teklif verdiği dedikoduları dolaşmaya başlamıştı.