Geleceğe yön veren dev şirketlerin tamamı, rekabet avantajı elde etmek ve güçlerini korumak için işte bu gençlerin yarattığı markaları yine milyarlarca dolar dökerek satın alıyorlar. Aylar öncesinde Tumblr ve Instagram örneklerinde gördüğümüz gibi, zamana ve ihtiyaçlara uygun parlak bir fikir kısa süre içinde büyük şirketlerin iştahını kabartabiliyor.
İşi şansa bırakmayan şirketler ise araştırma ve geliştirmeye büyük bütçeler ayırıyor, genç ve parlak beyinleri kadrosuna katıyor ve onlarla geleceği inşa etmeye koyuluyor. Microsoft da işte bu şirketlerden biri…
Amerika’nın sakin Batı şehirlerinden biri olan Seattle’daki Microsoft kampüsünde geçtiğimiz ay iki gün geçirdim. Underground Tour adlı bu özel gezide, dünyanın önde gelen 10 yayını davetliydi. Fotoğraf makinelerimiz, ses kayıt cihazlarımız ve kameralarımızla bu iki gün boyunca kampüsteki hemen her bölümü ziyaret ettik, uzman ve yöneticilerden bilgi aldık. Hürriyet TV’deki programım %100 TEKNOLOJİ’de ilk gözüme çarpan detayları paylaştım.
Microsoft kampüsündeki bu iki günlük gezide gördüklerimin bir kısmı hâlihazırda üzerinde çalışılan, bazı örneklerini gördüğüm, fakat yine de beni şaşırtabilen teknolojilerdi. İlk defa gördüğüm ve gelecek nesillerin ne kadar şanslı olduğunu bana düşündürten teknolojiler de vardı.
Bir sitenin çöküp çökmediğini kontrol edin
Eğer bir web sitesine erişim sorunu yaşıyorsanız downforeveryoneorjustme.com adresinin yeni hali olan isup.me adresine girerek sitenin çöküp çökmediğini kontrol edebilirsiniz. Erişemediğiniz sitenin adresini girerek sorunun sizde mi olduğunu yoksa herkesin mi sorun yaşadığını öğrenin.
Anlık hava durumu bilgisi alın
Ortalama sıcaklık ve rüzgâr verilerini boş verin. Bazen sadece havanın dünden daha mı soğuk yoksa daha mı sıcak olacağını bilmek istersiniz. Weather Quickie’ye nerede olduğunuzu söyleyin ve hava durumunu anında öğrenin. Havanın yarın nasıl olacağını öğrenmek için de bir kez daha tıklamanız yeterli.
Parolanızın sağlamlığını test edin
Elbette hiçbir teknoloji ürünü henüz mükemmel değil. Hatta tablet pazarını hâlâ niş bir pazar olarak görenler bile var. İşin doğrusu, ilk iPad ortaya çıktığında neredeyse herkes aynı şeyi düşünüyordu ama bugün çoğumuz fikrimizi değiştirdik. Mükemmellik şimdilik uzak olsa da, anlaşılan o ki pazarda mükemmelliğe en çok yaklaşan ürünler yine Apple’dan gelen iPad Air ve nihayet Retina ekranıyla karşımıza çıkan yeni iPad mini oluyor.
Apple, yeni iPad’lerin ikisinde de ilk olarak iPhone 5S’te karşımıza çıkan A7 işlemciyi kullanmış. Yeni işlemci her zaman olduğu gibi daha yüksek performans ve pil ömründe az da olsa bir iyileşme vadediyor. Ayrıca yeni iPad’ler de iPhone 5S gibi 64 bit desteğine sahip, yani mobil bilişimin geleceğine ilk adımı atmış durumdalar. Şimdilik ortada pek yoklar ama muhtemelen bir yıl içinde 64 bit işlemciden daha iyi yararlanan üst düzey oyun ve uygulamaları görmeye başlayacağız.
İnce, daha ince...
Elde edeceğiniz ek alanın ne kadar değerli olduğunu ancak iki monitör kullandığınız zaman anlayabilirsiniz. Bir monitörü araştırma için kullanırken diğerinde Microsoft Office’i açıp yazınızı yazabilirsiniz. Monitörlerin fiyatları düşmeye devam ediyor ve çoğu PC artık birden fazla monitör destekleyen grafik kartına sahip. Yani artık ikinci bir ekran eklemek hem hesaplı hem de kolay. Ancak ikinci bir monitör almadan önce grafik kartınızın çift monitör desteklediğinden emin olmalısınız.
Adım adım: Masaüstünüzü genişletin
İçinde “yepyeni” 8 megapiksel iSight kamera ve 64-bit A7 yonga gibi donanımlar bulunduran özellikler listesi, acaba hissedarların yenilik hasretini gidermeye yetecek miydi? Ayrıca, önceleri adını sıkça duyduğumuz Apple TV ya da iWatch gibi ürünlere ne oldu? Oysa o gün dünya medyasının çoğunun odak noktasında özellikle tek bir özellik vardı: Yeni iPhone parmak izi algılayıcısı olan Touch ID.
Bu yeni teknolojinin duyurulması aslında büyük bir şok yaratmadı; esasen bloglarda ve söylenti sayfalarında, parmak iziyle kimlik doğrulamasının sonunda kendini bir iDevice üzerinde göstereceğine dair ta 2009’a kadar uzanan makaleler ve yazışmalar bulmak mümkün. O sene Apple tarafından sunulan bir patent uygulaması, US Patent & Trademark Office tarafından yayımlanmıştı. Bu patent, gelişkin bir gömülü biyometrik kimlik doğrulama güvenlik sistemine işaret ediyordu. Fikre göre gelecekteki tüm Apple donanımları (iPhone’dan MacBook’a kadar, Kaliforniyalı tasarım stüdyosundan çıkacak her cihaz) kimlik belirleme bilgisi tanımlayabilecek ve aygıttaki bir kütüphanede saklanan bilgi ile karşılaştırabilecek.
Medyanın o zaman vardığı sonuç, Apple’ın hâlâ çeşitli biyometrik kimlik doğrulama teknolojileri üzerinde kafa yorduğuydu. Kullanıcının derisinin (hatta derisinin altındaki) özelliklerini algılayabilecek bir parmak izi tarayıcısından bahsedildi. Söylentilerde ayrıca iPhone kullanıcıları için olası bir ses tanıma teknolojisi, kulak kanalı işitsel teknolojisi, yüz tanıma ve tabi ki parmak izi teknolojisi üzerinde duruldu. Hızlı bir şekilde geçen seneye ilerlediğimizde, dünya dört gözle iPhone 5’in çıkışını beklerken, söylentiler gene kabaca cihaz güvenliği için Apple’ın parmak izi tarayıcısıyla kullanıcılarının karşısına çıkacağı yönündeydi. Hatta bu adımın, Apple’ın iPhone’u dijital bir cüzdana çevirme amacındaki ilk büyük adımı olacağı da iddia edildi.
Apple ve Samsung başta olmak üzere akıllı telefon pazarında iOS ve Android’e karşı uzun süre kendi işletim sistemi ve uygulama mağazasında diretti. Sonrasında ise Microsoft ile Windows Phone üzerinden stratejik ortalık geliştirdi ve kısa süre önce de beklenen satın alma haberi geldi. Bu süreçte köşemde yazdığı değerlendirme yazısı şuradan okuyabilirsiniz: http://www.hurriyet.com.tr/pasaj/24674391.asp)
Bu satın almanın hem Nokia hem de Microsoft için büyük bir kumar olduğunu, Windows Phone işletim sistemi ve Nokia telefonlar arasında bir kan uyuşmazlığı olması durumunda her iki şirketi zor günler bekleyecek. Fakat benim ilk izlenimlerim, iki yapının da hiçbir şeyi tesadüflere bırakmamaya emin olduğu yönünde.
Anka Kuşu misali
Haziran ayında gerçekleşmiş olan Worldwide Developers Conference sırasında sahne alan Apple CEO’su Tim Cook, firmanın 2007 yılında giriş yaptığı akıllı telefon pazarına özel geliştirdiği iOS işletim sistemi için en kapsamlı güncellemeden söz etmişti. Gerçekten de mobil işletim sisteminin yeniden keşfi olarak tanımlanan bu dramatik güncelleme sadece bazı iyileştirmeler ve eklemelerden ibaret değil. Apple, işletim sisteminin görünümünü ve kullanım deneyimini temelinden değiştiriyor.
iOS 7 gibi hayli ciddi farklar içeren bir işletim sisteminin çok sayıda soruya maruz kalacağı ortada. Ne mutlu ki bu soruların cevapları elimizde. Yeni işletim sistemiyle ilgili olarak öğrenilmesi gereken epey özellik var. Apple’dan gelen açıklamalara ek olarak, ilk betadan itibaren kullanan biri olarak deneyimlerimi sizlere sunabiliyorum.
iOS 7 ile gelen en büyük değişiklik nedir?
LinkedIn ve Yahoo! gibi devleri bile siber saldırılardan büyük hasarlar aldı. Online bir servis saldırıya uğradığı zaman saldırganın kullanıcılara ait parola ve hesapları ele geçirme riski var. Eğer bu sitede kullanılan ve riske giren parola başka sitelerde de kullanılmışsa risk katlanarak artıyor demektir.
İnternette kullandığımız parolalar ikilem oluşturmaya devam ediyor. Tüm online servislerde oturum açmak için parola girmek gerekiyor ve bu parolaların güvenli olabilmesi için karmaşık olması şart. Bununla birlikte, olağanüstü bir hafızaya sahip değilseniz harf, rakam ve özel karakter içeren en az sekiz basamaklı karmaşık parolaları akılda tutmak pek mümkün değil. Bundan ötürü kullanıcıların aynı parolayı birden fazla sitede kullandığını görmek şaşırtıcı gelmemeli.
İşte bu noktada parola yöneticileri devreye giriyor ve sizin adınıza bu bilgileri saklıyorlar. Peki, doğru parola yöneticisini nasıl seçeceksiniz? Uygulamalarda aranması gereken özellikler neler ve bu yaklaşım güvenlik açısından yeterli mi?
Ne kadar güvenli?