Paylaş
Gelen iletilerden anlıyorum ki, yazım çok ilgi görmüş. İnanılmaz bilgi bombardımanına tutuldum ki, birazdan aktaracaklarım eminim sizin de ilginizi çekecektir. Ancak önceliği bu yazıyı kaçıranlar ya da unutanlar için kısa bir özetle vereyim. 1943 yılından 1975 yılına kadar ideolojik tartışmalarla geçen hızlı tren projesini 1976 yılında Demirel Hükümeti başlatmıştı. 7 yılda tamamlanması planlanan bu yatırım 22 hükümet, 10 Başbakan ile 28 bakan eskitmesine karşın bir türlü hayata geçirilememişti. Yaklaşık 10 kilometrelik Ayaş Tüneli’nin de bulunduğu hattın yapımına başlanmıştı, başlamasına ama AKP iktidarı bu hattı rafa kaldırıp, Eskişehir üzerinden yeni bir güzergâhla ‘Hızlı Tren”in startını vermişti. Geçen yıl da Ankara-Eskişehir bölümünü hizmete sokmuştu.
ANKARA- İSTANBUL ARASI 160 KM DAHA KISALABİLİR
Benim eleştirim ise bu uygulamaya yönelikti. 1976 yılında temeli atılan, Ayaş üzerinden İstanbul’a ulaşacak hızlı tren güzergâhı dururken, neden Eskişehir üzerinden yeni bir güzergâha ihtiyaç duyulmuştu? Üstelik 10 kilometrelik Ayaş tünelinin yapımının yüzde 80’i bitmişken... Daha da önemlisi Ankara- Haydarpaşa arası eski demiryolu uzunluğu 576 kilometreyken, geçen yıl faaliyete geçen Hızlı Tren hattı ancak 533 kilometre uzunluğa inebilmişti. Hâlbuki Ayaş üzerinden gerçekleşebilecek hattın Ankara- İstanbul arası uzunluğu 416 kilometre olacaktı. Yani şimdiki tren hattından tam 160 kilometre daha kısa. Dahası Ayaş hattı başlanmış ve büyük paralar harcanarak 85 kilometrelik bölümünün yüzde 75’i tamamlanmışken neden rafa kalkmıştı?
AKP’NİN ÜZERİNE TİTREDİĞİ BU HAT NEDEN ÖNEMLİ?
İşte raporlara dayanarak hazırladığım bu yazım üzerine TCDD yetkilileri beni bilgilendirmek üzere randevu talep etti. Görüşmemiz sonucunda da ülkemiz adına beni sevindiren önemli açıklamalarda bulundular. Özetle de şunları aktarıyorlardı: Bu Ayaş hattı rafa kalkmamıştı, sadece biraz yavaş ilerleyecekti. Hatta bu yılki bütçeden Ayaş güzergâhına 100 milyon lira para bile ayrılmıştı. Ancak öncelik Eskişehir’e kadar olan bölümü tamamlanmış yeni güzergâhtaydı.
Peki, AKP’nin üzerine titrediği bu hat neden önemliydi? Yolu 160 kilometre daha kısaltacak Ayaş tünelini neden geri plana itilmişti? Cevaplarını gayet net ve basit bir anlatımla verdiler.
“Ayaş üzerinden İstanbul’a ulaşmak en doğrusu, fakat Eskişehir güzergâhının başka fonksiyonları da var. Bu hattan 2010 yılı sonunda faaliyete geçecek ‘Konya Hızlı Treni’ de faydalanacak. Daha sonraki süreçte ise bu artere Bursa ve İzmir güzergâhları da bağlanacak. 2023 yılına kadar ise Konya hattı Akdeniz’e, yani Antalya’ya kadar uzayacak. Eskişehir-İzmit arası Hızlı Tren hattı ise 2012 yılı sonuna kadar tamamlanmış olacak ki, geriye bir tek İzmit- İstanbul hattı kalacak.”
İŞİMİZ SİYASİ İRADEYE KALDIYSA YANDIK!
Bu aşamada söze girip, İzmit- Haydarpaşa güzergahının en zorlu etap olduğunu söylüyorum. Zira hattın geçeceği arazilerde kamulaştırma bedelinin bile Türkiye bütçesini aşabileceğini hatırlatıyorum. Sonuçta da anlıyorum ki, “Hele biz 2012 yılında bir İzmit’e ulaşalım, gerisine bakarız” tavrı içindeler. Bu tavır içinde nasıl olmasınlar ki! Önceki dönemlerde olduğu gibi AKP iktidarı da siyasi ikbalini düşünmek zorunda... Hiçbir siyasi iktidar sonucu uzun yıllar içinde alınacak yatırım yapmak istemiyor. Tıpkı Ankara- Ayaş- İstanbul güzergahında düşündükleri gibi. Yapımı yıllarca sürecek bir projedense, etap etap bitecek Eskişehir projesi AKP’nin daha işine geliyor.
Örneğin Ankara-Eskişehir arası tamamlandı, seçimlerde hemen oya tahvil edilen bir açılış yapıldı. 2012’de, yani yapılacak genel seçimlerden önce Eskişehir- İzmit arası açılacak ki, o da AKP’nin seçimlerde elini güçlendirecek. AKP’nin ömrü yeterse de bir sonraki seçimde yeni bir hat devreye sokularak gereken şov ortamı sağlanmış olacak. Hâlbuki Ayaş üzerinden gidecek hatta Ankara- İstanbul arasının tamamlanması birkaç seçim sonrasına belki yetişebilir. Eh siyasi erk bu düşünce yapısı içinde olunca da TCDD bürokrasisine neticesi uzun yıllara dayanan yatırımlara yönelmek değil, kısa vadeli mutluluklar sağlayan açılışlar yapmak düşüyor.
44 MİLYAR DOLARA RAĞMEN YAĞMASALAR BİLE GÜRLÜYORLAR
Bu arada TCDD yetkililerinden aldığım bazı bilgilere de değinmek istiyorum. Demiryolunun mevcut durumunu raporlayıp, 2023 yılına kadar, yani Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100’üncü yılına kadar bir plan ve program yapmışlar. Birazdan aktaracaklarımı gerçekleştirmek için de iyi bir hazırlık... Şu an demiryollarının yük taşımacılığındaki payı yüzde 5, yolcu taşımacılığında ise yüzde 2... Projelerine göre, 2023 yılında bu oranları yolcu taşımacılığında yüzde 10’a, yük taşımacılığında ise yüzde 20’ye çıkarmayı hedefliyorlar. Bunun için 13 yılda harcanacak parayı ise 44 milyar dolar olarak hesaplıyorlar. Bu rakamı duyunca da içimden ‘Yağmasalar bile gürlüyorlar’ deyişi geçiyor. Takdir ettiğim yönleri ise kendilerine bir hedef koyup, bunun gerçekleştirmek için ellerinden geleni yapmaları. Yarısı bile gerçekleşse inanın ülkemiz çok mesafe kaydeder.
İŞTE ELİMİZDEKİLER VE 2023’E KADAR VAADEDİLENLER
Demiryollarının şu an elinde 560 adet lokomotif, 179 adet elektrikli ve dizel dizi, 8 adet de Hızlı Tren seti var. Yolcu vagonu sayısı 997, yük vagonu sayısı ise 19 bin 690... Toplam 11 bin kilometrelik tren yollarımızın sinyalli hat oranı yüzde 28 ve yarısına yakını yenilenmiş durumda. Şu an bu hatlar üzerinde 410 adet gar ve istasyon, 3 bin 555 adet hemzemin geçit var ki, 270 adet istasyonun yenileme çalışmaları tamamlanmış.
Gelelim TCDD’nin 2023 yılı projeksiyonuna: Tren yollarının uzunluğu 22 bin 504 kilometreye çıkacak ve bunun 6 bin 792 kilometresi ‘Yüksek Hızlı Tren’ hattı olacak. Yük vagonu sayısı 49 bine, yolcu vagonu sayısı 600 fazlasına ve hızlı tren seti 74 adete çıkacak. Bu 74 adet de yolcu taşımacılığının büyük bölümünün hızlı trenle yapılmasını sağlayacak.
ANKARA’DA BELEDİYE UZAKTAN BAKIYOR TCDD YAPIYOR
Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek, metro projelerini tamamlayamayacağını cümle aleme duyurup, ihaleyi Ulaştırma Bakanlığı’na yıkmaya çalışa dursun, TCDD önemli bir çalışmanın içinde. 2023 planına göre, 36 kilometrelik Kayaş- Ankara- Sincan arasındaki ‘Başkent Ray Projesi’ni hayata geçirmek için kolları sıvamış durumda. Bu sayede şehir içi ulaşımda ileri teknolojiyle donatılmış hızlı banliyö trenlerini hizmete sokacak. Anlayacağınız Demiryollarının trenleri hızla gidip gelecek, Melih Bey’in metrosu kaldığı yerden onu izleyecek.
TEZGAH KURAN KÖYLÜLERİN UYANIKLIĞI CAN YAKABİLİR
Soğuk havayı ve kaymayı pek sevmeyişimden olacak, uzun yıllardır Ankara’ya 2 saatlik mesafedeki Kartalkaya’ya gitmemiştim. Çevremdeki birçok dostum dağ havası kadar orada açılan Golden Key Otel’den sıkça bahsedince geçen hafta sonu yollara düştüm. Yarısı buz tutmuş derelerin yanından, dev gibi ağaçlardan oluşan ormanın içinden geçerek otele ulaşırken de bazı köylülerin cingözlüğüne tanık oldum. Otomobillere zincir satan ya da takan köylülerin tezgâhlarına daha önce de rastlamıştım ama kurnazlıklarına ilk kez şahit oldum. Kar yağışının azlığından olacak, yollar açık kaldıkça işleri düşmüş ve para kazanmak için asfalt yola küçük müdahalelerde bulunmuşlardı. Karayolları ekipleri yolları kar ve buzdan temizledikçe, onlar da ellerindeki kova kova suyu asfaltın üzerine dökmeye başlamışlardı. Tabii sular dondukça da yollar buz pistine dönüşmeye, zincir satışları artmaya başlamıştı. Bence yetkililerin bu konuya önlem alması şart... Zira kupkuru yolda giderken yer yer donmuş bölgeler büyük tehlike yaratıyor. Şarampole yuvarlanmak işten bile değil.
LAPA LAPA YAĞAN KAR ALTINDA JAKUZİ KEYFİ
Kırmızı rengin hakim olduğu Gölden Key Otel’e ulaştığımız zaman yapının dış mimarisini Fransız Lea Invent, iç mimarisi ise Barbara Pensoy‘un yaptığını öğrenmekte gecikmedim. Zira daha kapı önünden itibaren binanın mimarisi ve içerisinin dekoru beni büyüledi. Otelin projesi klasik yayla evi ve lodge tipolojilerinin modern bir yorumu olarak tasarlanmıştı. 43 farklı büyüklükte ve özelikte odalardan birine yerleştiğim zaman ise gözüme ilk çarpan unsur aksesuarlar ile mobilyalardaki ince zevk oldu. Daha sonraki süreçte de güzel dizaynına başarılı işletmecilik anlayışını ekleyen SPA merkezine hayran kaldım. Sizlere tavsiyem, günübirlik de olsa Kartalkaya’ya, özellikle de Golden Kay otele gidip, en azından güzel bir yemek yemeniz. Sıcak ya da soğuk birşeyler içmeniz bile yeterli. Tabii kış sporlarına meraklılar için oluşturulan pistler ve telesiyejler de bir harika. Ancak benim gibi hareketlerini kaymak değil de kaymamak üzere gününü programlayan bir kişiyseniz, karlar altında mangal keyfi yapmak da çok keyifli. Ha bir de bana pek uymasa da, otelin gökyüzüne açık dış terasında, lapa lapa kar yağarken, kalp şeklindeki jakuzide yerinizi almak da hoş olabilir.
Paylaş