Paylaş
Aykut Hoca gelmiş geçmiş en büyük Fenerbahçe efsanelerinden birisidir. Futbol anlayışını, teknik direktörlüğünü beğenirsiniz, beğenmezsiniz ama onun Fenerbahçeliliğini asla eleştiremezsiniz…!
3 Temmuz’dan bu yana onun omuzlarına yüklediğimiz sorumlulukları hatırlayın, yaptığı mücadeleyi ve herşeye rağmen istatistiksel olarak yakaladığı başarıya bakın sonra bir daha düşünün… Fenerbahçe’de alkışlanması gereken, en son protesto edilmesi gereken isimdir Aykut Hoca. Çünkü o, karanlık günlerin Kocaman yüreği olmuştur Fenerbahçeliler için…
LÜTFEN
ELİNİZİ vicdanınıza koyup düşünün lütfen…
Fenerbahçe’nin meselesi, Aykut Hoca’nın istifası ya da dönüp dönmeyeceği midir, yoksa camiada oluşan kocaman bir çatlak mıdır…
Elbette ikincisidir. Çünkü Fenerbahçe’nin kimyası bozulmuştur… Fenerbahçe’nin üstüne gelenler, hakkını yiyenler, bizzat Fenerbahçe yönetim şeklinin yarattığı bu iklimden faydalanmışlardır.
Bir türlü aklıselim olamamak, sağduyulu davranamamak, Fenerbahçemizi bugünkü duruma getirmişir. Fenerbahçe’nin ve Fenerbahçelinin ruhu yaralanmıştır. Ve bu tedaviyi yapacak olan camianın başkanı sayın Aziz Yıldırım ne yazık ki bu konuda bir adım atmayarak direnmektedir. Başlatılan kavga, öyle bir refleks haline gelmiş ki, artık kendi taraftarını ya da kongre üyesini bile her hangi bir eleştiride dışlamak, fişlemek halini almıştır.
İşte bu yüzden istifa meselesi yerine önce bu ruh hali tedavi edilmelidir, bozulan kimya düzeltilmelidir. Aziz Bey, Aziz Başkan, Sayın Aziz Yıldırım ya da Aziz Ağabey…
Camianın başkanı olarak hadi bir adım at lütfen. Fenerbahçeli’yi Fenerbahçeli’yle birbirine düşüren bu tutumdan vazgeç lütfen. Senin ve arkadaşlarının yaptıkları tarihe geçmişken, bunları heba edecek psikolojiyi, kavgacılığı en azından bu renklere gönül verenler için bitir lütfen.
ÇÜNKÜ FENERBAHÇELiYiZ
ÇATIDAKİ “paratoner” kurtarma çabaları devam ederken, hiç kimse Karabük mağlubiyetini ve nedenlerini konuşamadı yine…
Belki de maksat buydu; gündemi değiştirip dikkati başka bir yere çekmek…
Eleştirenlerin, kendilerini Fenerbahçemizin sahibi sananlar tarafından düşman ilan edildiği bir dönemde, günden güne yönetimsel zafiyetin nasıl arttığını üzülerek izliyoruz. Fenerbahçe için bir yıl hapis yatıldığı mı, yoksa pürüpak, şerefli Fenerbahçemizin bir yıl boyunca çamura, girdaba, karanlığa hapsedildiği mi konuşulmalıdır, kamuoyu vicdanına bırakıyorum.
Ben 3 Temmuz döneminde de buna benzer süreçlerde de hep kulübümün yanında oldum. Fakat…
Alex’in gönderiliş biçimini eleştirdiğim için bazı çevrelerde (!) Fenerbahçe düşmanı ilan edildim… Ve hatta gururla, gözyaşlarıyla yazdığım marşlardan biri olan “Çünkü Fenerbahçeliyiz” Şükrü Saraçoğlu’nda yasaklandı…!
Sırf ben besteledim diye… Oysa böyle zihniyetler bilmezler ki, o marşlar taraftarındır artık, kimse yasaklayamaz.
TEKLİF EDİYORUM
BU süreçte derhal ve sadece düşünülmesi gereken tek gerçek Fenerbahçe’dir. Ve Aykut Kocaman’ın Sportif Direktör olarak Teknik Direktörün işine son verdiğini varsayarak diyorum ki; Uluslararası, Milli Takım ve Türkiye liglerinde tecrübe yaşamış Fenerbahçe’nin kendi evlatlarına derhal görev verilmelidir. Oğuz Çetin, Engin İpekoğlu, Şenol Ustaömer gibi güçlü bir ekibin, Aykut Kocaman’ın sportif direktörlüğünde Fenerbahçe’deki havayı düzelteceğine ve çok iyi bir ekip olacaklarına inanıyorum.
YAKIŞMADI SADRİ AĞABEY
SADRİ Şener’in, Meireles hakkında söylediklerini duyunca kulaklarıma inanamadım, pes dedim… Sadri Başkan’ı tanırım bir hukukumuz da vardır. Ancak bu söyledikleri yenilir yutulur gibi değil ve hala şaşkınlığımı koruyorum… Meireles için, tipine bakın, saçlarına bakın, döğmelerine bakın deyip bu verilen cezanın bu nedenle uygun olduğunu vurgulamasının, şekilcilikle, kısmen ırkçılıkla, insanı aşağılamakla hiç bir farkı yoktur. Karadeniz kültürüne sahip bir kanaat önderinin bu konuşması hem üzücü hem de tehlikelidir.
Paylaş