2008 yılında gelişmiş ülkelerde büyümenin düşeceği, buna karşılık enflasyonun yükseleceği tahminleri giderek ağırlık kazanıyor. Amerikan ekonomisi tüm dünyaca çok yakından takip ediliyor. Şu sıralarda uluslararası piyasa dinamiklerini belirleyen tek ülke Amerika.
Her ne kadar, "Amerikan ekonomisi durgunluğa girse de, dünyanın diğer ekonomilerine bir şey olmaz" yönünde teoriler geliştirilse de, Amerika’nın hapşırması durumunda tüm dünyanın yatağa düşebileceğinden korkuluyor.
2000’li yıllarda dünya ekonomik büyümesinin motoru durumundaki Amerika’nın duraksaması (motorun durması), doğal olarak dünyanın geri kalanı için iyi haber olmayacaktır. Şimdi, Amerikan ekonomisinin büyümesinin yavaşlaması değil, yeniden sert bir ekonomik durgunluktan korkuluyor.
BÜYÜME KAYGISI
Amerika’dan son gelen veriler herkesi korkuttu. Konut fiyatlarının hızla değer yitirmesiyle Amerikan tüketicisinin dengesi bozuldu. Amerikalılar son altı yıldır artan konut değerlerini nakde dönerek tüketimlerindeki artışı büyük ölçüde finanse etmişlerdi. Alan Greenspan bu olgudan sıkça söz ediyordu, ama bir şey de yapmıyordu.
Konut fiyatlarının düşme eğilimine girmesiyle oluşan yeni dengede Amerikan hane halklarının tüketimlerinin olumsuz etkileneceği zaten tahmin ediliyordu. Noel döneminde satışların parlak geçmemesi olumsuz beklentileri daha da güçlendirdi.
Amerikan ekonomisine yönelik fabrika siparişleri gibi öncü göstergeler de moralleri bozuyor. Son olarak istihdam verilerinin de çok kötü gelip işsizlik oranında (yüzde 5) bir sıçrama gözlenince, Amerikan ekonomisine yönelik reçete yazanlar çoğaldı.
Nedenleri farklı da olsa, Amerikan ekonomisinde yaşananlar 1970’lerdeki gelişmelere benzemeye başladı. Petrol ve enerji fiyatlarının fırlayıp konut fiyatlarının hızla düşüş eğilimine girmesiyle aslında göreli olarak küçümsenmeyecek bir arz yönlü şok yaşanıyor. Aynı 1970’lerde olduğu gibi, Amerikan Merkez Bankası (FED) para politikasını gevşeterek ekonomiyi canlandırma peşinde. En azından varlık fiyatlarının daha da fazla düşmesinin önüne geçilmek isteniyor. Zaten enflasyon baskılarının arttığı bir dönemde gevşek para politikası, doların da değer kaybetmesiyle, enflasyonu olumsuz etkiliyor. Beklentiler bozuluyor. Para politikası ekonomik büyümeye de yardımcı olamıyor.
1970’LER SENERYALORI
İçlerinde eski Hazine Bakanı Larry Summers’ın da bulunduğu bir grup etkin iktisatçılar sorunun çözümünün tek başına para politikasıyla olamayacağını iddia edip bütçe açıklarının artırılması (milli gelirin yüzde 0.5’ kadar fiskal uyarma) yoluyla da ekonomik büyümeye katkı yapılması gerektiğini savunuyorlar. Yani, aynı 1970’lerde olduğu gibi, arz yönlü bir şoka talep yönlü politikalarla tepki verip enflasyonu azdırma, ekonomik büyümeye de bir çare bulamama noktasına geliniyor.
Her ne kadar iş başındaki Hazine Bakanı bütçe yoluyla büyümeyi uyarma konusunda aceleci olmayacaklarını açıklasa da, seçimlerin baskısıyla Amerika’da bütçe açıklarının artacağını beklemek gerçekçi olacaktır. Bush İdaresi’nin vergileri düşürme planları yaptığı da söylentiler arasında. Gidişat 1970’lere çok benzemeye başlamıştır. Sonuçlar da benzediğinde, Amerikan ekonomisinde küçümsenmeyecek bir durgunluk ve artan enflasyonu görmek şaşırtıcı olmayacaktır.
1970’li yılların sonunda gördüğümüz gibi, bu gidişle, bugün düşürülen faizlerin hızla yükseltilip enflasyonla mücadeleye öncelik veren bir anlayışla yeniden etrafın temizlenmesine çalışılmasını görmek de şaşırtıcı olmayacaktır.