ENFLASYON hedeflemesine odaklı para politikası uygulamasının ilk yılında çuvalladık. Yüzde 5 olarak hedeflenen yıl sonu enflasyonu yüzde 10 olarak gerçekleşti.
Hedefin neden tutturulamadığı konusunda birçok neden sıralanabilir. Ama, nedenlerden en önemlilerinden biri hiç kuşkusuz yılın ortasında yurt dışı piyasalarda yaşanan çalkantılardır. Dalgalı kur rejimini kitaplarda yazdığı gibi yorumlayıp döviz kurlarının aniden fırlamasına izin verilmiştir. Kurlardan enflasyona geçiş mekanizması küçümsenmiştir.
HEDEF VEYA İTİBAR
Yılda 40-50 milyar dolar yabancı kaynak çeken ve çekmek zorunda olan bir ülkede döviz kurlarının sermaye akımlarının yönünden etkilenmemesi düşünülemez. Dalgalı kur sisteminde, yabancı yatırımcılar geldikçe döviz kurları düşecek, çıktığında, döviz kurları yükselecektir.
Konunun bir başka yanı döviz kurlarındaki oynamanın yurt içindeki fiyatlara yansımasıdır. 2001 yılından sonra enflasyonun hızla düşmesiyle kur oynamalarının enflasyon üzerindeki etkisinin eskiye göre azaldığı, hatta yok olduğu düşünüldü. Bu yaklaşım çok doğru değildi. Enflasyon yüzde 80’lerden yüzde 10’lara geldiği halde, Türkiye ekonomisinde mal ve hizmetlerin fiyatlamaları hala büyük ölçüde döviz kurlarına endekslidir. Eskiye göre fark, kur artışlarının kalıcı mı yoksa geçici mi olacağı yönündeki yargıya göre endekslemenin devreye girmesidir.
Ekonomik birimler kur artışlarının kalıcı olacağını düşündüklerinde, ürettikleri mal ve hizmetlerin fiyatlarını da artırmaktadır. Gerçekte kur artışı kalıcı olmasa bile, fiyatlar yüksek kalmakta, geri gelmemekte, ama artışı da durmaktadır.
Enflasyon hedeflemesine odaklanmış bir merkez bankası açısından döviz kurlarının yükselmesinin ekonomik birimler tarafından geçici olduğu yönünde algılanmasının önemi çok büyüktür. Aksi takdirde, kur artışları enflasyona yansıyacak, hedeften şaşılacaktır. Hedeften şaşmanın bahanesi de yurt dışı yatırımcıların portföy tercihlerindeki değişme olacaktır. Bahaneyi bulmak kolaydır, ama aynı zamanda Merkez Bankası da açıkladığı hedefi ıskaladığından, itibar kaybedilmektedir.
BAŞARI ŞANSI
Merkez Bankası etkileyebileceği bir değişkeni hedeflemek zorundadır. Aksi takdirde, davul sırtında, tokmak başkalarının elinde olacaktır. Uluslararası piyasaların içinde bulunduğu şartlarda, Merkez Bankası’nın konumu biraz böyledir.
Uluslararası yatırımcılar Türkiye’deki yatırımlarını azalttıklarında, dalgalı kur rejimi adına kur artışları seyredilmekte, enflasyon dinamiği olumsuz etkilenmektedir. Ama, "enflasyon hedeflemesi" söylevi devam etmektedir. Bu şartlar altında, iç dinamikler bir ölçüde izin verse dahi, Merkez Bankası’nın kısa vadeli faizleri indirme olanağı ortadan kalkmaktadır. "Temkinli duruş" iç dinamiklerdeki belirsizlikten çok, uluslararası piyasaların oynaklığı ile ilgili olmaktadır.
Enflasyon hedeflemesine odaklı para politikasının başarısı uluslararası yatırımcıların insafına bırakılmaktadır. IMF ne derse desin, hiçbir merkez bankasının kabul edemeyeceği bir durumdur bu. Merkez Bankası ekonomik birimlerin kalıcı olarak niteleyebilecekleri döviz kuru artışlarının önüne geçemediği sürece "enflasyon hedeflemesi" para politikasının itibarını zedelemeye devam edecektir. İçinde yaşanan şartlarda, ne denli sıkı ve temkinli durulsa da, enflasyon hedeflemesinin başarılı olma ihtimali çok azalmaktadır.