Sayın sayabildiğiniz kadar!.. Ve bir şeyi daha düşünün: Rejimi ne olursa olsun, bu ülkelerin herhangi birinde korkunç bir terör örgütü var. Bu örgüt o ülkenin anasını ağlatmış ve 40 bin’e yakın insanın can vermesine neden olmuş.
Bu ülkelerden birinde olsun, o örgütün gazete çıkarmasına izin verilir mi? Cezaevindeki örgüt liderinin sık sık avukatlarıyla görüşme perdesi ardına gizlenerek neredeyse "basın toplantısı" yapmasına, örgütüne taktik ve mesaj vermesine, devlete posta koymasına izin verilir mi?
Böyle bir ülke biliyorsanız, ismini lütfen bana iletin!
* * *
Bundan birkaç gün önce Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Salih Zeki Çolak’ın gazeteciler için düzenlediği kokteyle Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt Paşa da geldi. Epeyce söyleştik. Kulaklarımla duyduğum şu sözleri aynen Büyükanıt Paşa söyledi:
"Dünyanın neresinde terör örgütünün gazete çıkarmasına izin veriliyor? Bizde ise maalesef gazete bile çıkarıyor."
Düşünün, Genelkurmay Başkanı bile yakınıyordu.
Evet, bu gazete Türkiye’de özgürce çıkıyor. PKK’nın yayın organı, işlevini fütursuzca sürdürüyor.
* * *
Avukatları geçen hafta yine İmralı ziyareti yapmış. Öcalan’ın söylediği her söz, ertesi günden başlayarak PKK gazetesinde çarşaf çarşaf yer aldı. Belli ki İmralı’da saatler boyu ve özgürce görüşmüşler. İşte manşetler:
11 Kasım 2006 Cumartesi. "Öcalan: Şimdiden söylüyorum. Ateşkes konusunda mayıs ayına kadar bekleriz. O tarihe kadar olumlu adımlar atılmazsa arkadaşlardan (örgütten) özür dileyeceğim, biz elimizden geleni yaptık diyeceğim. Ondan sonra ne yapacaklarına kendileri karar verirler! Kimse benim sorumlu olduğumu iddia etmesin. İmha dayatılırsa (operasyonlar sürerse) onlar da kendilerini korumak için savaşacaktır. Gerçekten çözüm isteniyorsa ve gerekli adımlar atılırsa, o zaman biz PKK’yı dağdan indirmek için elimizden geleni yaparız."
Sonra ekliyor: "Zaten bizim isteklerimiz AB’nin istekleriyle örtüşüyor. AB, Kürt sorununu çözmemiş bir Türkiye’yi kabul etmez... Tek başına af ile bu sorun çözülmez. Kim kimi affedecek? Affedenleri kim affedecek? Hatta onların daha çok affa ihtiyacı olacak..."
12 Kasım 2006 Pazar. "Öcalan: Milliyetçilik gelişiyor. Bir fayda getirmez. Türkiyelilik kimliğini geliştirelim..."
Bunları çok özetle yazdım.
* * *
Adam hükümlü. Fakat avukatları sürekli yanında! Öcalan konuşuyor, avukatları not alıyor ve bunlar ertesi günden başlayarak PKK gazetesinde tefrika halinde yayınlanıyor. Adam oradan örgütüne taktik veriyor. Devlete aba altından sopa gösteriyor.
Demek ki Türk devleti, bu çarkı durduramıyor! Niçin?
Çünkü adamın arkasında AB var ve hükümet AB’den korkuyor. Ne yazık ki gerçek bu.
Devletin yargısına bir soru daha sorayım: Bu nasıl avukatlıktır? Kendisinin Türkiye’de görülmekte olan, devam eden bir davası mı vardır? Hayır! Hüküm giymiş ve kesinleşmiştir.
Varsayalım avukatları İmralı’ya yurtdışında bakılan bir dava için gidiyorlar. Peki o halde, davasıyla ilgisi olmayan bu görüşmelerin ve kendisinin sözlerinin PKK gazetesinde -avukatları eliyle- çarşaf çarşaf yayınlanmasının yasal gerekçesi nedir? Bu iş avukatlık mesleğinin hangi kuralı ile bağdaşmaktadır?
Bu soruların yanıtı yok.
Eğer olsaydı, ülkenin Genelkurmay Başkanı, özellikle gazetecilerin önünde içtenlikle "bu nasıl iştir" diye sormak ve sıkıntısını dile getirmek zorunda kalmazdı.
Pekiii, yukarıdaki soruların muhatabı kim? Elbette hükümet!.. Çünkü AB virüsü onları hücrelerine kadar sarmış durumda.
Var mı ortada bu ziyaretlerin sadece "avukatlık mesleğinin gereklerine uygun" geçmesini sağlayacak, AB’den korkmayan bir "babayiğit" hükümet?
Yok.
Direktif ve taktiği İmralı’dan alan örgüt... Sonra şehit cenazeleri... Ve bir yanda İmralı rezaletine göz yuman, öte yanda ise cenazeler kalkarken "çok üzgün" olduğunu söyleyen hükümet yetkilileri!..