Paylaş
Models.com adlı web sitesinde dünyanın ilk 100 modelinin listesini iniş-çıkışlarıyla veya her sezon eklenen onlarca ‘yeni yüzler’ listesini her gün takip edebilirsiniz. Değişmeyen tek şey ülkemizden bir modelin o listeye veya herhangi bir listeye hiç giremeyişi... Bu aslında ATP sıralamasına tenisçi sokabilmekten daha zor. Peki, dünya moda sektörüne ülkemizden model neden kazandıramıyoruz? Neden dünya çapında başarılı ve marka olmuş modeller bizden çıkamıyor? Gerçekten bu kadar kopuk muyuz yüksek moda liginden ki, tek tük gerçekleşmiş girişimlerimiz ‘tarihe geçiyor’, ‘dünyayı sallıyor?’ Ya da modellerimiz hâlâ ‘podyumdaki tek Türk’ olarak lanse ediliyor?
Aynı ligde değiliz
Türkiye’de yaşayarak iyi derecede modellik kariyeri sahibi olmak, bu alanlarda güçlü olan ülkelerin liginde sesinizi duyurabilmeniz için yeterli değil. Çünkü ligler farklı. Üstelik şartlar zaten aleyhinize; Estonya’daki bir modelin bir ajansa girebilmek için İtalya’ya gidebilme kolaylığıyla, Türkiye’den bir modelinki farklı. En basitinden vizesi bile dert! 4-5 sene önce tırmalamaya başlayan, son dönemde top model olarak parlayan Andreea Diaconu, pek yakınımızda, Romanya çıkışlı. Model yetiştirme konusuna gelince; Ruslar özellikle son 10 yılda patlama yaptı, öncesinde Brezilya vardı. Amerika, Fransa, Almanya, İngiltere ve İtalya’nın her daim güçlü oyuncular oluşu değişmez. Ancak moda sektörü hiç gelişmemiş ülkelerden bile onlarca yeni model yükselmekte her sene. Bu noktada da seyahat etme kültürü, alışkanlığı ve imkânları olan ülkelerin yine bir avantajı elbet oluyor.
Lokal kalma avantajları
Ülke puanımızı arttıracak potansiyel modellerimiz her dönem vardı aslında. Güzide Duran’ın zamanında Amerikan Elle dergisine ünlü fotoğrafçı Gilles Bensimon’la çekim yapması, Tuğçe Kazaz’ın Milano Moda Haftası’nda Emporio Armani defilesine seçilmesi veya Didem Soydan’ın Calzedonia defilesine çıkması gibi münferit başarılar var olsa da, dünya listelerine ve ajanslarına girebilmek için askerliği oralarda yapmak ve süreklilik şart.
Elbet globalizasyon ve dijital çağla artık her şey çok daha mümkün ve ulaşılabilir. Ayrıca, özellikle son yıllarda uluslararası lüks moda markalarının yeni pazar arayışları ve Ortadoğu ve Türkiye’nin potansiyelinin radara girmesiyle ülke kontenjanımız da oluştu. Moda markaları uluslararası moda haftalarına ve defilelerine, Türkiye’de seslerini duyurmaya, iletişimlerini sağlamaya yardımcı ülkede ünlü oyuncuları, moda editörlerini, modelleri götürerek yerel iletişimlerini güçlendiriyorlar.
Şartlardan sebep Türkiye’de modellikte yerel kalmayı veya uluslararası olmayı neredeyse en baştan seçmek gerekiyor. Çünkü oynadığınız farklı tribünler arası büyük bir uçurum aslında; Türkiye’de modellik yapmakla dünya çapında modellik yapmak fiziksel, psikolojik ve sosyolojik farklı kriterler içeriyor. Lokal kalmak ve buradaki güvenli sularda şöhretin tadını çıkarmak, iyi de para kazanmak, aranılan isim olmanın cazibesi, rekabetin sert olmaması, oyunculuğa rahatça geçiş imkânı, sevgili, memleket, ekonomik faktörler bile sınırların içinde tutabiliyor potansiyel sahibi modellerimizi. Uluslararası ajanslar, tasarımcılar, markalarla iş yapabilmek, hele isim yapabilmek ciddi bir emek, kararlılık, motivasyon ve sabır gerektiriyor. Ve tabii bu yola baş koymak için erken kalkmak da gerekiyor, ne de olsa modellik yaşı diye bir şey var. Özellikle de başlama yaşı.
Durumun elbette ki ülkeye moda kültürünün yerleşmesiyle gelişmesi beklenebilir. Moda haftasının varlığı, moda dergiciliğinin rekabetten beslenmesi, moda ve magazin basınının ve izleyicinin bilinçlenmesi modellik sektörünü daha da profesyonelleştirecek. Bununla birlikte modellik mesleğinin iş tanımına fazlaca entegre olmuş magazin algısının globalizasyon ve dijital çağla potansiyel modellerimizin vizyonunun da evrimleşeceğini öngörmek yanlış olmaz.
Paylaş