Artık düzen değişti... Eskiden sıradan genç kadınlar ünlüleri taklit ederken artık onların eskiden tanınmayan ancak şimdi milyonların izlediği YouTuber’ları taklit ettiklerini görüyoruz. Peki bu çabalar sonuç veriyor mu? Hangi ünlü YouTube’da tutundu hangisi tutunamadı?
EKRANDA COOL YOUTUBE’DA SINIFTA KALIYOR
Burcu Esmersoy: Ekranda cool haliyle görmeye alışık olduğumuz Burcu Esmersoy bana sorarsanız YouTube’da aradığını bulamadı. Yaklaşık üç ay önce kanalını açan Esmersoy makyaj, moda ve spor temalı videolar çekiyor. Kanalda yaratıcı videolar var mı derseniz, ‘Hayır’ derim. Esmersoy, günlük makyajım, giyinirken yapılan hatalar’ gibi artık izlemekten sıkıldığımız içeriklerde videolar çekiyor. Zaten ünlü sunucu bu sürede ancak 84 bin aboneye ulaşabilmiş. Bu YouTube dünyası için epey düşük bir rakam. En çok izlenen videosu ise Danla Bilic’i konuk aldığı video. Bu da YouTube’da kimin sözünün geçtiğinin en büyük göstergesi. Esmersoy’un ikinci en çok izlenen videosu ise magazin basınına da yansıyan ‘İlk buluşmada çantamda neler olmalı?’ videosu. Malum Esmersoy burada tavsiyeler verirken söylediği "Erkek arkadaşınızla birliktesiniz cüzdanınıza ihtiyacınız olmayabilir." cümlesi epey tepki çekmişti.
SAĞLIKLI YAŞAM ONDAN SORULUR
Bunun için cildinizi çok parlak görünmesi, sağlıklı ve genç bir hava estirmeniz, hep güler yüzlü ve enerji patlaması yaşıyor gibi davranmanız gerek. İşinizle, eşinizle, sevgilinizle, ailenizle ilgili hiç sorun yaşamıyormuş, dertsiz tasasız güzel bir hayatınız var gibi bir görüntü çizmelisiniz.
Diyelim ki sabah işe gitmek için 1 buçuk saatini yollarda geçiren, giderken de metrobüs kullanan bir beyaz yakalısınız. Gerçek duygunuz, “Çok uykum var yatağa dönmek istiyorum”, “Bu ay kesin istifa edeceğim”, “Allah'ım o müdürün ekşi suratını her gün görmek zorunda mıyım, bu yol da bitemedi” gibi isyan cümleleriyle kendini dışa vuruyor. Eğer fenomen olmak istiyorsanız çok yanlış yoldasınız benden söylemesi... Sabah takipçilerinize yansıtmanız gereken ruh haliniz şöyle olmalı, “Günaydın ne güzel bir sabah değil mi? Sabah erken kalktım, uykumu müthiş aldım, sabah rutinlerimi gerçekleştirdim (120 ürün kullandım), detoks suyumu hazırladım, pembe tonlarda uçuk bir makyaj, 'trendy' elbiselerimle yeni güne hazırım” ve hemen ardından ikinci story gelmeli: "Çok sormuşsunuz, üstümdeki elbiseyi... Yukarı kaldırarak nereden aldığıma bakabilirsiniz"
Metrobüste kalabalık varmış, Uzunçayır durağında 800 kişiyle aynı anda araca binmeye çalışıyormuşsun, daha işe gitmeden enerjin zaten sıfırlanmış işte bunları kesinlikle çaktırmamak lazım.
Diyelim ki beyaz yakalı halinizle yine de fenomen olmayı kafanıza koydunuz...
Artık neredeyse her ama her makyaj blogger’ının sahip olduğu ‘sabah rutinim” videolarını çekmeye kalkarsanız sabah servisini ya da otobüsü kaçırırsınız. Çünkü bu fenomen kardeşlerin sabah rutinleri maşallah 20 ürün kullanarak en az 30-40 dakika sürüyor. Siz de bu trende uymalısınız... E bunun giyinmesi var, makyajı var. Rutin gibi rutin...
Farz edelim bu sorunu da aştınız... Peki ya yalnız yaşayan biriyseniz ve siz işteyken eviniz boşsa... İşte o zaman ‘markalardan gelenler’ videosunu nasıl çekeceksiniz? O markalar siz yokken evine o paketleri nasıl bırakacak? Paketleri iş yerine isteseniz, onları eve nasıl götüreceksiniz? Ufak gibi görünüyor ama önemli bir sorun...
Bilmeyenler için açıklayayım, sosyal medya fenomenlerinin ve YouTuber’ların artık kendine has bir Türkçesi var ve bu Türkçe gençler arasında inanılmaz yaygınlaşmış durumda. Peki nedir bu kendine has dil?
-Her ama her cümlenin sonuna biliyorsun koymak
-Bir şeyi nitelemek için cümlenin başına ‘baba’ kelimesi koymak,
-Durumu anlatmak için ‘.... diye ben’ demek
-Birine sinirlenince ‘Yalak’ diye bağırmak
-Birine onay verirken ‘heraldee’ diye karşındakinin lafını onaylamak
Bunlar benim ilk aklıma gelenlerden... Örnek vermek gerekirse... Mesela karnınız çok acıktı: ‘Baba acıktım biliyorsun...’ diyeceksiniz, ya da bir duruma çok şaşırdınız: ‘Baba şok diye ben...’ diye bağıracaksınız.
Fenomen Kerimcan Durmaz ve arkadaşlarının popülerleştirdiği bu laflar gerçekten sokakta, kafelerde iş yerlerinde insanların kullandığı ifadeler haline geliyor.
Bu araştırma Türkiye’de yapılsaydı bence aşırı sevgi dolu ve yapmacıklık kokan çiftlerin verdiği pozlar birinci olurdu. Sosyal medyada birbirlerini ne kadar sevdiklerini haykıran bu fotoğrafların altına koyulan hashtag’ler de bir o kadar sinir bozucu.
Bu ‘sonsuz aşkları’ ifade etmek isteyen bey ve hanımlar adeta yeni bir dil oluşturdu. Örneğin ‘iyikim’ diye bir kelime türedi. İyikim ne? İyi ki sevmişim mi? İyi ki öpmüşüm mü? ‘Bulabileceğim en iyi manitayı buldum görün ey ahali mi’ Ne demek iyikim biri bana bunu açıklayabilir mi?
Yine buna benzer bu tip çiftlerin kullandığı bir kalıp var: ‘çok seviyorsam demek... ya da daha kötüsü: ‘çok tatlıysak demek...’ Bunun dışında ‘dünyam’, ‘kalbim’, ‘evim’, 'tekim', 'hepim' gibi romantik sözcüklerin de çok sık yazıldığını görüyoruz.
Bir de her kelimeyi bir hashtag (#) ile yazanlar var. Durumu daha net anlatabilmek için gerçek bir örnekten yola çıkmak istiyorum. Çiftimiz romantik bir fotoğraf paylaşmış ve altında şöyle yazıyor: #aşk #sevgi #love #us #senveben #ikimiz #biriz #tüm #dünya #karşımıza #dikilse #yıkamazlar
Mesaj alındı sanırım... Bir takım atarlar, giderler, anladığımız kadarıyla tüm dünya bu çiftin karşısında, dertler derya olmuş onlarsa bir sandal. Peki neden bu kadar #?
Birini sevmek çok güzel peki onu ne kadar çok sevdiğimizi göstermenin tek yolu bu sosyal medyada yaptığımız paylaşımlar mı? Daha sakin olamaz mıyız?
PAYLAŞIM YAPMAK İÇİN EVLENENLER DÖNEMİ
3 ile 17 yaş arasında yüz binlerce çocuk ise YouTuber olmak için deneme yapmış, kanal açmış durumda. Kimi, fenomen abi-ablalarına özeniyor ve çocuk yüzlerinde makyaj malzemeleri deniyor, kimi ebeveynleri kontrolünde şeker ve çikolata incelemesi, oyun yorumlama, paket açma gibi konularda içerik üretiyor. Amaçları ise çocukluk ve ergenliğin zorlu dönemeçlerinden geçerken yeni dünyanın gerçeği YouTube’da kendini var etmek.
Çocuklar açısından baktığımızda YouTube dünyasında tanınmak demek, okulda çok popüler olmak, çocuk yaşta para kazanmak, istediği tüm oyuncakları, gençse tüm kıyafetleri, makyaj malzemelerini ya da teknolojik aletleri almak demek.
Peki çocuklar YouTube’da özgün içerikler üretirken yaratıcılıklarını mı artırıyorlar yoksa ekrana bağımlı, sosyalleşmeden uzak bir çocukluk mu geçiriyorlar? Hürriyet Aile yazarı pedagog Elif İpek, bebeklikten itibaren sadece bir ekran sunularak enerjileri kontrol edilen çocukların, bugün gerçek dünyadan sıkıldıklarını söylüyor. Çocukların hayata uyum sağlamak istemedikleri noktada sanal dünyada yaşamaya başladıklarını ekleyen İpek, “Teknolojinin çocuğun yaratıcılığını artırdığı fakat üretkenliğini desteklemediği bilinen bir gerçek” diyor.
Çocuklar izledikleri yüksek takipçili ve etkileşimli kanalların ardından kendilerinin de onlar gibi olacağını düşünerek kamera karşısına geçiyor. Ancak sonuç çoğu zaman hayal kırıklığıyla sonuçlanıyor. Youtuber olma hayaliyle yola çıkanların çok azı milyonlarca kişiye erişecek kadar izleniyor.
Oyuncak Avı kanalının 1 milyon abonesi bulunuyor.
KÜÇÜK YOUTUBER’IN GÖZYAŞLARI
Öncelikle ikinci hafta yazdığım ‘Sosyal medyanın baş belaları bedavacı fenomenler’ yazımla başlayalım. Bu yazıda şirketlerden bedava ürün talep eden fenomenlerin artık sektöre zarar verdiğini ve aslında fenomenlerin bunu yaparak güvenirliklerini kaybettiğini, bir nevi kendi ayaklarına sıktıklarını yazmıştım. Bu yazıda isim vermeden anlattığım örneklerden birisi bahsedilen kişinin kendisi olduğunu anladı ve yazıma yanıt verdi. Buraya kadar bir gariplik yok. Tanınan bir oyuncunun eşi olarak dikkat çeken ardından da fenomenliğe soyunan bu kişi Instagram’dan ve Twitter’dan yazımla ilgili bir cevap yazısı yayınladı.
Eleştirdiğim kişinin eleştiriye karşılık vermesinde ve kendisini savunmasında hiçbir sakınca yok. Ancak bu fenomenimiz ‘belli ki bir karın ağrınız var’, ‘benim yazım sizinkinden fazla okunuyor’ gibi mahalle kavgası dilini kullanarak da tartışmanın seviyesini düşürdü. Bununla da yetinmedi Instagram’da şahsıma 5-6 tane bir çok story atarak eleştirilerime bu kez de sözlü yanıt verdi ve yazıya ne kadar sinirlendiğini anlattı. Bunları yaparken takipçileri de sevdikleri fenomeni korumak için onunla aynı üslupla saldırıya geçti. Bu da yetmedi iki gün sonra oyuncu eşi yine yazdığım yazıyla ilgili talihsiz ifadeler kullanan bir Instagram paylaşımında bulundu.
Benimki bir eleştiri yazısı. Üstelik belli bir kişiyi hedef alarak yazmamıştım. Keşke bu fenomenimizin de birazcık eleştiriye tahammüllü olsaydı. Yazımın odak noktası kendisiymiş gibi davranmasaydı. Sosyal medyada kendisinin de rahatsız olduğu linç kültürüne katkıda bulunmasaydı. ‘Buyurun bu kadın beni eleştirmiş sayın takipçilerim, ağzınıza geleni söyleyin’ mesajı veren paylaşımlarda bulunmasaydı.
Neyse ki yazıyla ilgili “Sonunda fenomenlerin bedavacılığıyla ilgili birileri yazı yazdı” diyen birçok mesaj aldım. Sektörde, özellikle de fenomenlerle işbirliği yapan kurumsal şirketlerde çalışan beyaz yakalıların bu ‘hediye gönder, bedava reklamını yapsın’ sisteminden ne kadar rahatsız olduğunu anlamış oldum.
Anlatacağım diğer olay bir öncekini mumla aratır cinsten. Instagram fenomeni Taha Özer ve Adnan Hoca arasındaki şaşırtıcı benzerlik başlıklı yazımda Özer’in paylaşımlarının kadın düşmanı olduğundan dem vurmuştum. Özer’in de bu yazıya cevabı gecikmedi. Hem de çok ‘seviyeli’ bir şekilde. Özer, ‘Ünlü olmak istersen ben seni yapardım’la başlayan ‘kadınlar bende ne buluyor demişsin seni davet ediyorum gel’ ile biten bir dizi çirkin paylaşımda bulundu. Bu aslında tacizin bir farklı versiyonu... Özer’in verdiği yanıt tam da yazıda bahsettiğim kadın düşmanlığının bir devamı. Maalesef ki Özer de eleştiriyi yapan kişi bir kadın olduğu için ‘her şeyi söyleyebilirim, her şeyi yapabilirim’ zihniyeti hakim.
BU KEZ SALDIRAN FENOMEN DEĞİL...
2003-2005 yılları arasında o dönemin fenomeni olan Bebek Okan farklı tarzıyla dikkat çekmişti. Aradan yıllar geçti. Okan cinsiyet değiştirme ameliyatı oldu ve bu kez Facebook’ta Selin Ciğerci olarak yeniden ortaya çıktı.
Böyle bakıldığında Selin Ciğerci’yi Türkiye’nin en eski fenomeni ilan edebiliriz.
Ciğerci Youtube ve Instagram hesabında esprili parodileriyle, şahsına münhasır paylaşımlarıyla yine sosyal medya dünyasında tanınır bir kişilik oldu.
Kerimcan Durmaz’ın 4 kişilik eğlenceli arkadaş grubunun da bir üyesi olan Ciğerci aynı zamanda DJ’lik yaparak eğlence dünyasında da yer alan bir isim.
Tarzını, üslubunu seversiniz sevmezsiniz o ayrı mesele... Ama popülerliği artınca magazin basınında onun aşk hayatıyla ilgili çok sayıda haber çıkar oldu.
Peki ben tüm bunları neden anlattım? Çünkü Ciğerci bana kalırsa homofobik bir saldırıya uğradı.
Geçen hafta Hakan Ural’la birlikte sabah programı yapan Seda Akgül, ekrana yansıtılmış haber kupüründen Ciğerci’nin evlilik haberini okuyacaktı. Akgül, haberi gördüğü anda ‘Şimdi ben bu haberi nasıl okuyayım’ diye veryansın etmeye başladı. ‘Ben evlenemiyorken o evleniyorsa ben giderim’ diye devam eden Akgül ardından manalı manalı gülerek kahkahalara boğuldu.
Haberlerde okumuşsunuzdur, abartılı bir şekilde müstehcen videolar paylaşan ve Türkiye’nin ‘Dan Bilzerianı’ olarak anılan Taha Özer gözaltına alındı. Ardından da adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
İşin hukuki boyutunu bir yana bırakalım... Sizce Taha Özer’in paylaşımlarındaki tek sıkıntı abartılı müstehcenlik mi?
Çok acıklı bir şekilde 1.2 milyon takipçisi bulunan Taha Özer’in Instagram’da ‘sözde hızlı’ yaşamını paylaşıyor.
HER YER KADIN BEDENİ
Özer’in Instagram’ında ilk olarak görünen şey çok fazla ‘popo’. Hesaptan paylaşılan fotoğraflarda kadınlar tamamen meta olarak görülüyor. Kadınların ya popoları ya da göğüsleri önplana çıkartılıyor. Hesapta farklı kadınlarla yapılmış onlarca paylaşım var. Burada fenomenimiz bize ‘çokeşli olduğunu’ anlatmaya çalışıyor.
Bunun yanında etrafa saçılan dolar fotoğrafları, abartılı taşlı pullu kıyafetler, havuz başında çekilmiş klişe kareler, lüks arabalar göze çarpıyor.
Özer’in aşırı düzgün kaş ve sakalları, kadınların durdukları yerler... Her şey çok planlı görünüyor. Fotoğraflarda asla kırıntısına bile rastlayamayacağımız tek şey doğallık.