Proje áleminde neler oluyor; azzz sonra geyiği seri no binyüzmilyonbilmemkaç: Athena da meselá bir proje stüdyosu kurdu.
Pasaj Müzik ve Athena grubu tarafından yürütülen oluşum, merchandising, video ve konserleri için gelen teklifleri atölye ortamında değerlendiriyor.
Athena resmi sitesinden ve sinema ile ilişkili web sitelerinden duyurulan projenin ilk çağrısı olarak, İT albümünün (Çıkış şarkısı Köpek, Nirvana’nın Breed isimli şarkısının Türkçe sözlü cover’ıydı bildiğiniz üzre; Kurt Cobain’in ruhu şad olsun.) (Bu arada Kurt Cobain öldüğünde ağladığını bildiğiniz Orhan Gencebay da bu aralar hayatının ilk klibini çekiyor málûmunuz. Klipte başrolü eşi Sevim Emre ile paylaşacak olduğunun haberini de okumuşsunuzdur. Şaşırtıcı olmamakla birlikte yine de ilginç bir gelişme diyelim.) ikinci klibi Kayıp için gelen teklifler değerlendirilmiş.
150’ye yakın proje arasından yapılan değerlendirme sonucu yönetmenliği Gökçe Pehlivanoğlu, animasyon bölümü Candaş Şişman tarafından üstlenilen, hikáyenin ana karakteri Müjdat Gezen Sanat Merkezi öğrencisi Mustafa Hastarakçı tarafından canlandırılan projede karar kılınmış.
Klipte, "düşleri ile gerçek arasında gidip gelen ve bu döngüde kaybolan bir adamın hikáyesi anlatılıyor"muş. Ki yakışır derim; senenin bu demleri geldi mi döngüde kaybolmak meselesinde naçizane bendeniz de kendimi tabiri caizse bir nev’i kaybolma üstadı addedebilirim...
Ara ki bulasın yani...
Klipte, kurak bir ortamda, artık ona şantiye mi demeli, çöl mü bilemedim; taşlarla kendine "havadar" bir ev yapmış eleman, elindeki sopayla kumda daireler çiziyor. Kenarda beyaz ve temiz çamaşırların asılı olduğu bir bölüm var. (Ki filmlerin değişmez temasıdır bilirsiniz. Bir etrafında dolanan çamaşırcı kadınlar ve yalınayak koşuşturan çocuklar eksik.)
Eleman, kumda daireler yarattıktan sonra tam merkezde elleriyle bir çukur açıyor ve karşısına eski, tahta bir kapı çıkıyor.
Doğrudur, hafif karanlık bir tablo. Gelin görün ki kapının ardındakini göremiyoruz. Neticede uzay boşluğu ve denizin dibe yakın suları da baktığınızda karanlık bir tablo arz eder ama nereye çıktığını bilmediğimiz geniş ötesi bir alandır. Hayal gücüne kalmış artık. ASLAN GİBİ GENÇLER
Ne kadar istersen, o kadar aydınlık...
Hayatımsı bir bilmece.
Şarkılardan fal tutar gibi diyelim. Şansına çıkan şarkı bir yana, tutarken hayat mı sana söylüyor, sen mi hayata söylüyorsun, bir de o konu vardır ya...
Bazen insana kozmos, tepesinden "Salaaak!" diye bağırır gibi gelir. Oraya dönersin bir omuz, buraya dönersin bir dirsek...
Soru neydi, ben kimdim, bilmem ne...
Orandan burandan çekiştirir...
Yalnız başına yolunu bulman gerekir.
Can sıkıntısının, sarkazmın, sinizmin sebebi nedir:
Franny ve Zooey’de Zooey’nin demiş olduğu üzere: "Tanıdığım ve sevdiğim herkes ya ölü ya da telefonla ulaşılamıyor vaziyette."
Athena da diyor ya: "Kayboldum sanki yine / Gören var mı? / Her şey bomboş ve yine kimse yok. / Nerelerden gitsem bilen var mı? / Odamda yalnızı yine cevap veren yok. / İtiraf et, itiraf et kendine / Sadece son bir kez daha yalan söyle / Çamurdan üstüm başım sade / Kaybettim kendimi yine, yine / Kaybettim aklımı bana müsaade / Orda biri var arkası dönük / Sanki kör olmuş ateşe küskün / O senin gibi, senle ben gibi / Arayıp ağlayan o kayıp ruh gibi / İtiraf et, itiraf et kendine / Sadece son bir kez daha yalan söyle..."
Olsun varsın di mi ama?
Değil mi ki meselá Gökçe Pehlivanoğlu 1984 doğumlu, Candaş Şişman 1985...
Bunların projelerini değerlendirenler de Athena üyeleri; genç dimağlar yani...
Buyrun işte: Onca bastırılmışlıklarına rağmen gençlerden aslan gibi iş çıkıyor...
Rağmen: Yürü be Türkiye’nin geleceğe bakan aydınlık yüzü demek isterim. Şimdi sessizce dağılalım mümkünse... 2007 zor bir yıl ve yol olacak; gidip umudun saçlarına taç takmak niyetindeyim. Bak şimdi yine hislendim...