Şakası yok: Önümüzdeki günlerde bir Fethullah Gülen tefrikası daha yayınlanmaya başlarsa, kendilerinin ağlak suratını görmeyeceğim güne kadar gazete perhizine girmeyi düşünüyorum.
Vaktiyle opsiyonel olan din derslerini müfredata mecburi ders olarak koyduğu için Kenan Evren’in direkt cennete gideceğini öngörmüş ya kendileri...
Eğer cennetin kapısında bilet kesmek, ‘hezeyanlardan hezeyan beğen Gülen’e kaldıysa, ben arafta bir yerlerde ikámet etmeyi tercih ediyorum.
Fethullah Gülen’le Kenan Evren’in, yanlarına Bülent Ecevit’i de alarak üç-beş-sekiz oynadığı bir cenneti almayayım yani...
Ortam cennet; manzara dantel oyası gibi işli ve içli mi içli:
Bir gözü yaşlı cemaat lideri, bir darbe emeklisi ressam, bir inatçı şair... Mahşerin sac ayağı, oturmuş iskambil oynamaktadır...
Tam bu noktada sahneye, elinde çay tepsisiyle Rahşan Ecevit girer, masadaki oyun king’e döner...
Oyunun ‘son iki el almaz’ turu dönerken, Evren ile Rahşan tartışmaya başlarlar.
Rahşan Ecevit- Paşam, yatın kalkın Fethullah Hoca’mıza dua edin. Hoş, zaten buralara kadar geldiğinize göre, artık dua etmenize gerek kalmadı sayılır ama?.. Yine de yani, ben olsaydım dünyevi hayatımı sürerken öyle ‘asmayalım da besleyelim mi’ şeysine girmezdim. Bakın biz iktidardayken, şahane bir af çıkardık. Nice soyguncuları, gaspçıları, katilleri sokağa saldık. Herkes bir ikinci şansı hak eder. Di mi Bülent? Böyle konuştuğum zamanlarda başını salla demedim mi ben sana!?
Bülent Ecevit- Sallıyorum Rahşanım...
Rahşan Ecevit- Kıtır atma! O senin standart titremen. Başını fark edilir bir şekilde öne arkaya sallayacaksın. Aradaki fark fark edilecek! Yaşarken, ORAN’daki evde çalışmıştık ya!
Kenan Evren- Aşkolsun Rahşan Hanım! Biz kimlere ne şanslar tanıdık! Daha geçenlerde Süleyman’la şurda okey çevirmedik mi? Biz orda rüştünü ispat etmemiş solcu keratalardan bahsediyorduk netekim.
Rahşan Ecevit- Ha, tamam...
Kenan Evren- Ayrıca pardon da?.. Siz bir ara iktidar oldunuz da ben mi kaçırdım? Farkı fark edememiş olsam gerek netekim?
Bülent Ecevit- Rahşanım, bak son üç el dönüyor. Bende iki adet ikili kaldı ama sen yenilme diye istersen benim káğıtları senin as ve papazınla değiştirebilirim. Ha yapalım mı öyle?..
Rahşan Ecevit- Ben sana kaç kere öyle göstere göstere hile yapma demedim mi Bülent? Bak gördün mü, yine Fethullah Hoca’mızı ağlattın!
Fethullah Gülen- Yok, ondan değil Rahşan Hanım. Aranızdaki bu güzel karı-koca muhabbetinden dolayı hislendim de... Şimdi geçer...
Kenan Evren- Ya, Hoca, hani bizim Hande Ataizi’ni benim huri kadrosuna yazdıracaktın? Hani şurdaki elma ağacının dibinde nü için poz verecekti? Hani her şey sanat içindi; dünyayı benim tablolar ve darbeler, cenneti güzellik kurtaracaktı?
Fethullah Gülen- Hörk, hıck!
Kenan Evren- Yav, adam yine katıldı kaldı. Ben bunu oyuna almayalım, zırlayıp duruyor demiştim netekim. İskambil káğıtlarını gözyaşından turnusole döndürdü yav. Elimdeki káğıt, üçlü müdür sekizli midir, kız mıdır vale midir anlayamaz oldum yav!
Bülent Ecevit- Paşa niye kızdı Rahşanım?.. İçeri almayacaklar bizi di mi Rahşanım?
Rahşan Ecevit- Sus dedim Bülent. Fethullah Hoca sağolsun, cennete geldik. Her yer dışarsı; içersi mi kalmış ayol?!
Cennet böyle bir şeymiş mesela! Aman derim, ne anladık öyle ebedi istirahatten?..
Şimdi duyargaları hassas okur, muhtemelen kızacaktır. Kızınız efendim; günahı boynuma.
En kötü hálükárda, en yüksek rakımlı mercide ikámet eden yüce varlık cezamı keser, cehenneme giderim. Fethullah Gülen’in öngörüsü doğru çıkacak olursa, en azından malûm dörtlüden uzak bir ortamda, kafamı dinlerim.