Paylaş
Ayhan Sağay (Kelebek Ayhan), Aytaç Pekkoçak ve Nihat Özbek (Nihat Restaurant) sayesinde eski Adana’yı dinleyip öğrenmiştim. O yüzden Ayhan Ünlüustaoğlu’nun “Şu caddeden şu caddeye selamsız, sabahsız yürünmezdi” cümlesini onlar sayesinde gözümde canlandırabildim.
Tam 30 sene de Ticaret Borsa’sının yönetimindeymiş. Muhasip Üyesi… 1951 yılında girdiği pamuk işine oğulları Mahmut Ünlüustaoğlu, Yıldır Ünlüustaoğlu ve torunları ile devam ediyor.
Biraz sizi tanıyalım?
1926 Adana doğumluyum. Belki 1925 bile olabilir. Çok meraklıydım o yüzden köklerimizi hep dedeme sorardım, annemin sülalesi Suriye Lazkiye’den, dedelerim de Orta Anadolu’dan kopup gelmişler. Tanışmışlar evlenmişler. Hakiki Adanalıyız!
Yaptığınız işten de belli zaten Adanalı olduğunuz! Pamuk?
(Gülüyor) 1951 yılından beri pamuk işi yapıyorum.
Babadan geçme meslek mi?
Babamdan ziyade ben Tekel’de çalışıyordum, ayrıldım. Mahmut Can diye bir çırçır fabrikası olan biri vardı, sevdiler beni “Gel biz de çalış” demişlerdi, öyle başladım.
Sektör pişmanlığı oldu mu hiç?
Hayır, asla! Daha memnun oldum! Çırçır fabrikasında pamuk işine başladım. Taaa temelinden. Çalışkanlığımdan, dürüstlüğümden dolayı bırakmadılar beni. Sonra onlar çırçırı bırakıp, pamuk dükkânı açtılar, gene bırakmadılar beni. “Bırakmayız seni, bizimle geleceksin” dediler geldim. Adam ölene kadar beraber çalıştım, 1962’ye kadar.
İçine girence çıkılamayan meslekler var. Pamuk işi de öyle mi?
Seviyor insan!
Her taraf Atatürk resimleri, nasıl güzel bir sevgi bu!!!
Ayrı bir sevgim var. Nerede bir Atatürk resmi görsem ne pahasına olursa olsun getirir duvara asarım.
Eviniz de öyle mi?
Bu kadar değil ama evimde de çok var. Çırçır fabrikamız var, orada da Atatürk resimlerim var. Çok seviyorum çok!
Çocukluğunuzdan hatırlıyor musunuz?
Adana’ya geldi, koştummm koştum görecektim… Tamm yaklaştım göreceğim derken trene bindirip götürdüler. Göremedim…
Şimdilerde makinalar var, eskiden insan gücü önemliydi. İşler nasıl ilerlerdi?
Pamuklar toplanırdı mahallelere götürülüp, dağıtılırdı kadınlar alır kozaları ayırırlardı. Kabuk, dalları da evlerinde yakarlardı.
Epey meşakkatli işmiş!
Öyle tabii…
60 yılı devirmişsiniz meslekte, ne güzel!?
1951 yılı işte, geldi geçti.
Siz pamuğun her halini gördünüz. En çıkışlı, en inişli... Pamuğun en kötü zamanları ne zamandı?
Türkiye’de 500 bin ton pamuk üretilirdi, 250 bin tonu ihracata giderdi, 250 bin tonu dâhil piyasa işler. Türkiye’nin aşağı yukarı full kapasite olsa, çırçır fabrikaları, iplik fabrikaları çalışsa 1 buçuk milyon ton pamuğa ihtiyaç var. Ama sadece üretim 400-500 ton civarında, diğerleri hep ithal. 30-35 tane ithal eden şirketler var.
Girdi maliyetlerinden dolayı mı bu kadar düşük?
Bir şekilde çiftçi vazgeçti. Kurtarmıyor deyip ekmiyor. Masrafı ağır, meşakkatli bir iş, çok zaman alıyor.
Şu aralar yağmur da vurdu!
Evet, bu durumlar da var, yağmur yağınca rengi değişiyor, kalitesi değişiyor. Adana’da artık çok ekilmiyor. Daha çok Güneydoğu’ya kaydı. Narenciyeye de yoğunlaştılar, boş alanlara mısır, soya ekimi var.
Teşvikten dolayı mı?
Yok, orada ortam da müsait... Doğudaki çiftçi de mısır yerine pamuğu tercih ediyor. Burada böceklenme filan var, kimyasal ilaçlar kullanılıyor, o taraflarda bu sorun yok. E maliyette düşüyor.
Türkiye’de en kaliteli pamuk hangi bölgede?
İzmir, Adana, Diyarbakır, Urfa.
Peki devlet bir iyileştirme yapacak olsa hangi bölgeden başlamalı?
İlk tekstil Adana’da başladığında desteklendi ama şimdi yok. Ve yine Adana’dan başlanmalı.
Yaptığınız işin tarihine bakınca siz bu işin tarihindesiniz. Peki sizin gibi insanlar oturup da “Böyle yapılmalı, şu kadar teşvik verilmeli, böyle planlanmalı” gibi öneriler yapıyor musunuz?
Adana çok ihmal edildi, hükümet Adana’ya bakmıyor. Onun içinde böyle hantallaştı, insanlar kendi imkânlarıyla bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Oy da alınamıyor! Adana pamuk şehri! Yeşilçam’a konu olmuş.
Bölge bazında teşvik lazımdı aslında, Adana sen bunu ek, Urfa şunu eksin gibi olamaz mıydı?
Biz bunun için Borsa’ya öneri yaptık. Adana pamuk eksini Trakya ayçiçeği eksin. Hem mısır, hem soya, hem pamuk olmasın. Tek bir ürünle gitsin istedik ama olmadı.
Sizce bu bölgedeki pamuk üretimi, Türkiye’deki pamuk ihtiyacının yüzde kaçını karşılayacak kapasitede?
70 bin ton filan.
“Bu sene pamuk iyi para yaptı, seneye biz de ekelim, mısır da para vardı mısır ekelim” gibi bir olay var. Bu sene en iyi para getiren hangi ürünse bir sene sonra o mahsul gidiyor sanırım?
Maalesef! Ama seneye pamuk ekimi artar diye düşünüyorum.
Eskiden kaç çırçır fabrikası vardı?
100’e yakın vardı, şuanda 6-7 tane var. Geneli doğuya gitti.
Bunların hiçbiri gitmeseydi, devlet mecburen buraya da teşvik vermez miydi?
Hayır, teşviki gören gitti. Gitmeseydi batarlardı.
Eski Adana ve yeni Adana’yı düşününce ne hissediyorsunuz?
Eski Adana’yı tercih ederim. Akıllı, namuslu insanlar vardı. Şimdi elindekini kaptırıyorsun, dürüstlük yok!
Son olarak, yeni nesil olarak siz sektörü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kayhan Ünlüustaoğlu: Adana’da çok fazla pamuk ekimi kalmadığından dolayı sanki biraz çıkmazlarda gibi. “Acaba biz de yeni nesil olarak sektöre devam mı etsek yoksa başka iş mi yapsak” dediğimiz zamanlar oluyor ama dededen gelme bir iş olunca, bir de bu meslek de içine girince çıkılamayan bir meslek. Dedeler, amcalar herkes bu işin içinde. Ama dışardan ithal edilince iç piyasadaki pamuğun değeri azaldı. Devlet 2-3 aylık bir süreyle dışarıya kota koyup iç piyasayı canlandırırsa sektör bitmez. Çin, Brezilya bunları yapıyor.
Paylaş