Yaşananlar

Haberin Devamı

Cinema Berbat's

Yeşil Yol...

Bu filmin nasıl bir film olduğunu tarif etmek istesem, sarfedeceğim, ‘‘Harika’’ yada, ‘‘Muhteşem’’ kelimeleri inanın sönük kalır.

Son yıllarda gördüğüm, görüp beğendiğim ender filmlerden... Heyecan derseniz var, korku derseniz o da var. Ama, ağırlı olarak duygu yüklü bir film... Cinema Plaza's da filmi birlikte izlediğim bazı arkadaşlar, ‘‘Gözyaşlarımı tutamadım’’ dediğine göre, teşhisim doğru...

Ancaaaak, benim asıl değinmek istediğim filmden öte, sinema... Daha doğrusu, salondaki oturma düzeni...

Bu durumu şu kelimeyle ifade etmek mümkün; ‘‘Berbat’’...

En ön sırada oturarak izledik filmi. Çünkü, bir tek o sırada yer bulabildik. Fakat, bileti alırken, gişedeki bayana özellikle sordum. ‘‘Ön sıra, eğer rahatsız edecek kadar kötüyse verme’’ dedim. ‘‘Ben oradan izliyorum, rahatsız olmuyorum’’ gibi bir cevap aldım.

Bu söz üzerine girdik içeri. Gişedeki zat-ı muhteremin tam aksi, ben izledim rahatsız oldum. Arkadaşlarım da öyle...

Bir kere, işletmeci, ‘‘Nasıl maksimum kar ederim’’ diye düşünüp, o ön sıradaki koltukları oraya koydurmuş. Anladığım kadarıyla hiçbir aklı selim de çıkıp, ‘‘İyi de kardeşim, burada filmi izleyen seyirciye eziyet etmeye hakkımız yok’’ dememiş.

Şimdi ben diyorum.

Diyorum ki, ya o perdeyi geriye çekin veya ön iki sırayı kaldırın. Stadyumda bile, kale arkası, kapalı, açık tribün diye farklı yerlere farklı bilet uygulaması var. Çünkü, ne kadar görüş açısı, o kadar para...

Ama, sen hem herkesten aldığın parayı al, sonra ön sıradakilere sanki balık gözü objektifle seyrediyormuş gibi film seyrettir. İnsan gözünün belli bir görüş açısı var. O mesafeden seyrettiğin hiçbir cisim gerçek boyutlarda görünmüyor. Üstüne üstlük, film alt yazılı ise yandım gülüm keten helva vaziyeti ortaya çıkıyor. Tıpkı, Yeşil Yol'daki gibi...

Son sözüm; ön iki koltukla, diğerleri arasında ya fiyat farkı olsun veya o koltukları kaldırın gitsin...

Bana sorarsanız kaldırın derim.

Bir ihtimal daha var

Konuşturmanın da ilacı mı olurmuş?..

Sevgili İrfan Sert'in getirdiği bir kutuyu görene kadar, inanın ben de bilmiyordum.

El oğlu, araştırmış bulmuş gerçekten... Hatta, üzerine, ‘‘Konuşturucu’’ yazıp, ilaç niyetine piyasaya sürmüş iksiri...

Bu iksir, kimleri konuşturuyormuş önce onu söyleyeyim. Sadece, gagalı kuşları... Yani, papağanı, kanaryayı ve muhabbet kuşunu...

İksiri piyasaya süren şirket, bir süre sonra kutunun üzerine şöyle bir not düşmek zorunda kalmış; ‘‘Dikkat!.. Bu iksir sadece kafes kuşları içindir. İnsan sağlığına yararı yoktur.’’

Kutunun üzerinde, papağan ve kanarya resmi olmasına rağmen, neden bu yazıya gerek görülmüş. Sevgili İrfan ile beraber düşündük, taşındık ve şu iki nedenden olabilir sonucuna vardık;

1- Bu iksirin varlığı, mutlaka gizli servis çalışanlarının kulağına kadar gitmiş olmalı... Eğer, iksiri konuşturamadıkları casuslara zorla içirmişler ise sonucu bir düşünün... Adamlar, iksiri içip bülbül gibi şakıyacaklarına, tümden seslerini, soluklarını kaybetmişlerdir.

2- İksirin kullanım alanı ile ilgili bu yanlış anlama, sadece teşkilat mansuplarıyla sınırlı kalmamıştır herhalde... Tahminimiz, ötmeyen kuşları öttüren ilaç çıkmış diyen bazı erkekler, iksirden medet ummuş olabilir. Kutu kutu iksir içip de, sabaha kadar bir tek, ‘‘Cik’’ bile diyemeyenler, durumdan şikayetçi olunca, şirket bu notu koydurmuş olabilir.

Tabi ki, bunlar sevgili İrfan ile benim düşüncem. Eğer, ‘‘Bu notu kutunun üzerine yazmayı zorunlu kılan neden aslında şu olabilir’’ diyorsanız, kağıda kaleme sarılın...

Çıplak dul

Antalya ilklere imza atmaya devam ediyor. İşte, bir ilk daha gerçekleşti ve Dullar Derneği Antalya'da kuruldu.

Vatana, millete, özellikle de Antalyalı dullara hayırlı uğurlu olsun efendim... Dul kalmayı planlayanlara da Allah sabır versin. Bir gün kavuşurlar derneklerine...

Dul olmak, dul kalmak nasıl bir duygu?..

Kimine göre; özgürlük... Yani, ‘‘Bu gece barda, gönlüm hovarda’’ hikayesi... Kimine göre ise yalnızlık ve acı...

Bakın, Antalyalı Faik Ardahan, bir şiirinde dul kaldığı ilk günkü ruh halini nasıl anlatıyor;

‘‘Dün

Bin dokuz yüz doksan yedi yılının aralık ayının on birinci günü

Boşandım

Ayrıldım sekiz buçuk yıllık eşimden

Utandım dostlarım

Utandım oğlumdan

Anlattığım doğrulardan

Kendimden

Yaşadıklarımdan

Kalabalığın içinde çıplak kalmış gibi...’’

Ünlü sözler

‘‘Erkekler gözleriyle, kadınlar kulaklarıyla severler.’’

Zsa Zsa Gabor

dgundogdu@hurriyet.com.tr

TELEFON: (0242) 340 38 38

Yazarın Tüm Yazıları