Paylaş
Leopar sizi ham yapacak
BİZİM matbuat takımından biri, geçen gün yaptığı haberle, yine öyle bir uçtu ki sormayın. Haberde, kiminin pars, kiminin leopar, hatta panter dediği mahlukatların, Kepez üstündeki Düzlerçamı'nda yaşadıkları, ballandıra ballandıra anlatılıyordu.
Tabii, hal böyle olunca, milletin yüreği ağzına geldi. Özellikle de piknikçilerin... Acaba, Düzlerçamı'na gidersek, bu kedi türünün vahşi azmanları, bizi ham yapar mı, diye uzun süre kafa yordular.
Nereden bilsinler bizim gazeteci tayfasının arada sırada böyle uçtuğunu... Kedi türlerini bilmem ama bizim bazı türlerimiz maalesef böyledir. Her mevsim ortaya çıkar, haber üfürürler...
ÜFÜRMEYİ SEVERLER
Bilmem hatırlıyor musunuz?.. Üfürmeyi seven birkaç meslektaşımız, geçtiğimiz yıl, Manavgat Irmağı'nda, dev timsahlar bulunduğunu yazmıştı. Sonra, ırmaktan çıka, çıka 15 santimlik bir canavar (!) çıkmıştı. Bırakın adam ısırmasını, kendine hayrı olmayan bir timsahçıktı bu...
Panter haberi de o hesap...
Bizimki büyük ihtimalle haber kaynağının kurbanı oldu... Nasıl mı?.. Mesela, şöyle bir tahmin yürütülebilir. Haberciye haber kaynağı olan vatandaş, leoparı Düzlerçamı'nda gördüğüne göre, demek ki, burada piknik yapıyordu. Eeee, piknik yapılır da mangal yakılmaz mı?.. Elbette, yakılır... Mangalda et pişerse, yanında da rakı iyi gider mi?.. Gider...
Bu durumda, senaryomuzun
şöyle bir seyir izlemesi muhtemel görülüyor. Vatandaş, büyük bir olasılıkla kafası kıyak bir vaziyette kartonla kömürü yellerken, mangal kenarına koyduğu çiğ etlerin kediler tarafından yenildiğini geç farkeder...
SOFRADA ET BEKLERKEN
Sofrada et bekleyen zevata, bu konuda ne diyeceğini düşünür, durur... Az buz değil, ortadan yok olan iki kilo ettir. Eti kediler yedi dese, ‘‘Peki, o zaman sen ne demeye orada duruyordun, korkuluk muydun?’’ demezler mi?.. ‘‘Ben yedim’’ dese, kimseyi inandıramaz veya en kötü ihtimal dayağı yer... Öyleyse, tek bir çare kalıyor. O da şöyle bir savunma;
‘‘Tam mangaldaki kömürü yelliyordum ki, arkamdan aha şu kadar bir kedi gelip etleri bir lokmada yedi. Öyle bir büyük kediydi ki, leopar mı desem, pars mı desem, yoksa panter mi?.. İşte, o kadar var.’’
Sadece onun değil, herkesin kafası kıyak olduğundan bu hikaye, zevata da inandırıcı gelir. Söylenti, açık havada daha çabuk yayılır. Öyle ki, o sırada bir ağacın altında, kürdanla dişlerini karıştırıp keyif çatan gazeteci tayfasının kulağına kadar gelir.
Sonrası malum... Haberler gazetelerde çıkar.
Ama, iş burada bitmez... Çok geçmeden mesele daha da komik hal alır.
REHA MUHTAR'LIK
Çünkü, Doğal Hayatı Koruma Derneği, olayın içine ba
lıklama dalar. Ve, şöyle bir haber daha çıkar;
‘‘Dernek, parsın koruma altına alınmasını istedi, Antalyalıları da Pars'a sahip çıkmaya çağırdı.’’
Korkarım bu hikaye, iyice dallanıp budaklanacak...
Yarın, bir gün, olmayan bu mahlukatlara, et almak için yardım toplayan birine rastlarsanız şaşırmayın...
Ayrıca, dua edin de, Reha Muhtar meseleye el atmasın. Yoksa yanarız. Çünkü, leoparı ilk gördüm diyeni de, haberi yazanı da televizyona çıkarıp şunu sorabilir;
‘‘Siz leoparı gördüğünüzde leopar orada mıydı?’’
Sorar mı, sorar...
Şaşırtan yolcu
Öger Tours'tan Hüseyin Baraner anlattı. Almanya'nın Türkiye Büyükelçisi Schmidt ile aynı uçaktaymış. Onu uçakta görmüş ama, büyükelçi olduğunu bilmiyormuş.
Ankara'ya gittiğinde, büyükelçilikte görünce anlamış, uçaktaki o kişinin aslında önemli bir diplomat olduğunu...
Şimdi, ‘‘Ne var bunda?’’ diyeceksiniz...
Gerisini Baraner'den dinleyelim;
‘‘THY uçağı ile Almanya'dan Ankara'ya geldim. Uçakta gördüğüm bir kişiyi gözüm bir yerlerden ısırıyordu ama kim olduğunu çıkaramamıştım. O nedenle, o kişiyi sürekli gözlemledim. Bizim işçilerin arasında ekonomik koltuklarda oturuyordu. Uçak indikten sonra bavullarını kendisi taşıdı, pasaport kuyruğuna girip işçilerle birlikte sırasının gelmesini bekledi. Aynı gün kendisini Alman Büyükelçiliği'nde gördüm ve o kişinin aslında büyükelçi olduğunu anladım. Kendisine, neden VIP'te uçmadığını sordum. Bana, ‘Almanya, beni VIP'te uçuracak kadar zengin değil, gereği de yok zaten' dedi. Bu kadar mütevazı olmasına şaşırmıştım.’’
RUHLARINDA VAR
Baraner, yıllarca Almanya’da yaşayan biri... Yani şaşırması gereken aslında o değil, ben olmalıyımdım.
Çünkü, o büyükelçi, kanalizasyon işçisi olan kardeşi için bile kılını kıpırdatmayan bir başbakanın memleketini temsil ediyor... O açıdan, elçinin yaptığı, Alman kültürü ve geleneklerini çok iyi bilen Baraner'e şaşırtıcı gelmemeliydi.
Belki Antalyalılar hatırlar...
Geçtiğimiz aylarda Antalya'ya gelen Amerikan Büyükelçisi de, onca 5 yıldızlı otel, birinci sınıf tatil köyü varken, Kaleiçi'nde bir pansiyonda kalmıştı... Demek ki, bu yabancıların ruhunda var.
Ünlü sözler
‘‘Hayatta en büyük eğlence, başkalarının ‘yapamazsın' dediğini yapmaktır.’’
Walter Bagehot
dgundogdu@hurriyet.com.tr
TELEFON: (0242) 340 38 38
Paylaş