TIP, çağımızın en hızla gelişen bilim dallarından biri. Bu baş döndürücü gelişme temposu karşısında hekimlere düşen görev, bu gelişme temposuna ayak uydurmak olmalıdır. Aksi takdirde kısa bir süre sonra, hastalarına en iyi tedaviyi uygulama olanağından yoksun kalacaktır.
Hekimler, bu gelişmeleri öğrenebilmek için, tıp dergilerini, yeni kitapları düzenli izlemek, yurtiçinde ve yurtdışında düzenlenen kongre, sempozyum ve konferanslara, meslek içi eğitim kurslarına katılmak ve kendi kliniğinde araştırmalar yapmak zorundadır. Bu etkinliklere bir kere katılmak da yetmez, düzenli olarak izlemek gerekir. Her biri oldukça yüksek maliyetlerde olan bu imkánlardan yararlanabilmek için hekim ya kendi maddi olanaklarından yararlanacak veya çalıştığı kurum bu olanağı karşılayacak. Kamuda çalışan hekimlerin maaşlarının, belirlenen fakirlik sınırlarının altında kaldığı, kamu sağlık kurumlarının, hekimlerin gelişmesi konusunda hemen hiç kaynak ayırmadığı bilindiğine göre hekimler çağdaş gelişmelere nasıl ayak uyduracak?
İşte burada yardıma, ilaç ve tıbbi alet pazarlayan firmalar koşuyor. Yurtiçinde ve dışındaki kongrelere hekimleri götürüyor, yol parası, konaklaması ve kongre katılımı ücretlerini karşılıyor. Yurtdışından uzmanlar getirip konferanslar düzenliyor, kliniklerde yapılan araştırmalara sponsor oluyor. Yeni bir tahlil, tedavi ya da ameliyat için gerekli olan cihazları ya da sarf malzemelerini hibe ediyor.
Firmaların bu destekleri sayesinde, bugün Türk tıbbı birçok alanda dünyada söz sahibi konumundadır.
Bundan bahsetme ihtiyacını neden duydun diye soracak olursanız, yürütülen bir operasyon sırasında kalpte kullanılan stentleri pazarlayan firmaların, hekimleri mesleki bilgi ve beceri arttırma kurslarına, kongrelere yolladığı için suçlandığını okuduğum için, bunları açıklama gereği duydum. Devletin bu destekleri sağlayan firmalara teşekkür etmesi gerekirken suçlamasını anlamak çok güç.
‘‘Kársız ticaret olmaz’’ derler. Tabii ki bu firmalar, kendi pazarladıkları ilaçlar ya da aletlerle ilgili konularda etkinlikler düzenlerler. Tabii ki sonuçta kendi satışlarını artırmayı amaçlarlar. Doğal olarak hekimlerde, kendilerine destek olan firmalara karşı sempati oluşur. O firmanın ilaçlarını ve ürünlerini çok daha ayrıntılı olarak tanır ve bildiği ürünü daha sık kullanır. Bunu her zaman, karşılıklı pazarlık olarak nitelemek son derece yanlış.
Bu türde çıkar karşılığı çalışan firmalar ve hekimler yok mu derseniz, 30 yıllık meslek yaşamı olan bir hekim olarak, bunların çok azınlıkta olduğunu kesin olarak iddia ederim. Lütfen kurularla yaşları birbirine karıştırmayalım. Dürüst çalışan hekimleri ve firmaları, aptalca iddialarla karalama kampanyaları yürütmeyelim. Eğer devlet, devletliğini göstermek istiyorsa, önce hekimlerine sahip çıkarak onları insanca yaşama koşullarına kavuşturur, mesleki gelişmelerini sağlayarak Türk halkına, hak ettiği tıbbi olanakları sunar, sağlık alanındaki ticaretin de kurallarını doğru olarak koyarak, namusluyla namussuzun aynı koşullarda rekabet etmesini ve aynı cadı kazanında kaynatılmasını önler.