Çoğunluğu kadın izleyiciler ayakta, sabırsız. Mehmet Öz’e ‘’ Doktor Az, Doktor Az’’ diye alkış tutuyor. ‘’Amerika’nın Doktoru ‘’ lakaplı kalp cerrahının adının ‘Az ‘ diye telaffuzu kulağımı tırmalıyor ama bu Öz’un sorunu. Şahsen yanlış telaffuz edenlere dilleri dönünceye kadar ‘’Yuluk’’değil, Uluç’’ikazıyla soyadımı öğretmeye gayret ediyorum. California eski Valisi Schwarzenegger’den daha kolay diye örnek vererek.
Şöhret yarışında Mehmet Öz’ü yakalamak kolay değil. Gündüz şovlarında Öz, 4 milyon reytingle iki rakibiyle burun buruna. Karizmasıyla gönülleri fetheden Öz’ün sağlık, güzellik, yaşam sorunlarını içeren şovları Avrupa’dan Güney Asya’ya, liste başında. Dr. Oz Show 80 ülkede yayınlanıyor.
Amerikan TV’lerinde Mehmet Öz gibi çok yönlü yeteneğe sahip bir başkasını bulmak kolay değil. Şovları dışında, radyolarda sağlık öğretiminde konuşmalar yapıyor, konferanslar veriyor, yüksek tirajlı gazete ve dergilerde yazıları yayımlanıyor. 10 milyon satış yapan ‘YOU’ Sahibinin El Kitabı serisinin 11’incisini tamamlamak ayrıca ender görülen bir başarı dizisinin meyvesi.Haftada bir de ameliyata giren kalp cerrahı Mehmet Öz sosyete partilerinde akla gelen ilk davetli oluyor.
Oz, adını taşıyan Show’un kurucusu ve sahibi, toplumda sağlıklı yaşam ilkelerinin yayılmasını sağlayan bir tıp doktoru. Canlı yayınlarda şişmanlık ve obezlikten yakınan kadınlara kilo kaybında, erkeklere seks sorunlarında çözüm önerileri getiriyor.Mehmet Öz tıp ve sağlıklı yaşam şovlarını içeren diziler yapmadan önce mesleğinde kalp cerrahı olarak ün yapmıştı.
Şovlarında bazı hastalıkların daha kolay anlaşılması için stüdyoda kadavralar üstünde gösterimler yapan Öz izlediğim son şovunda ‘’Amerika’da 100 milyonu aşkın insan çeşitli rahatsızlıklar içinde yaşıyor. Her gün hastalıkları yeni bir yaklaşım çıkıyor. Şimdi ‘dokunmadan terapi yapacağız. ‘’anonsuyla sürekli ağrı çeken bir kadın hastayı koltuğa oturttu. Beraberindeki bir terapist, hastanın omuz ve sırtında gösterdiği acı çeken yerlerin üstünde ellerini oğuşturmaya başladı, kollarını ileri geri harekete geçirdi. Bu sürede hastanın derisine el sürmedi. Anide durup ‘’Beş dakika doldu. Acı hissediyormusun?’’diye sorunca hasta kadın acısını dinledi, akabinde sevinçle ‘’Hayır, acı duymuyorum.’’dedi.
Basıncılığın devi Hearst tiraj kaybeden yayınlarına taze kan pompalamak amacıyla yılın 2’inci yarısında Öz adını taşıyan bir dergi çıkarmaya hazırlanıyor. Hearst’ün Dr. Öz’le pazarlığa oturduğu açıklandı. Diğer bir dev, Time Warner’da Öz adlı bir sağlık dergisi için Mehmet Öz’le ortaklık görüşmesi sürdürüyor.Türk kökenli hekim yayıncı olma yolunda.Hollywood’da Öz’ün sihirli şöhretinden etkilenmiş. Robert De Niro ve tüm aktör kadrosu Oscar’a aday gösterilen ‘’Silver Linings-Playbook’’un yapımcı şirketinin gazetelere verdiği tam sayfa ilanların tepesinde Öz’ün ismi geçiyor. Reklamlarda yüksek tirajlı internet gazetesi Huffington Post Öz ‘ün basın patronluğuna ve Hollywood’a uzandığı anonsunu veriyor.
Amerika’da 691 bin doktor var. Filmde akıl hastası baş aktörün tıbbi sorunlarını Öz anlatıyor. Öz kalp cerrah, akıl hastalığıyla alakası yok. Bunca doktor arasında niye Mehmet Öz? Bir reklamcı bir kaç kelimeyle yanıtlıyor: ‘’ Öz’ü kapak konusu yapan her dergi yüzde 35 fazla satış yapıyor.’’Mehmet Öz” yakında basın patronu olarak karşımıza çıkacak.
İşaret ettiği kumral, vasat üstü güzel değildi. Yanıt vermedim ama otelci kız ısrarlıydı: ‘’Biliyormusun kim o?’’ Hayır. ‘’Mandy Rice Davis.’’ Duraklayıp, belleğimi zorladım. Mandy McMilan hükümetini düşüren hayat kadını Christine Keeler’in can dostu idi. Cam gibi yanakları vardı, sarı saçları alnını kakülle kapayıp siyah kirpikleriyle birleşiyordu. Yanaklarına çil basmış kumral kadın, Mandy değildi. Öne eğilip ‘’Bu Mandy ise ben de Prens Philip’im.’’dedim.
Konuşmamızı dinleyen kadın anide bileğimi yakaladı: ‘Gel benimle.’’ Koridoru geçtik, son odaya gelince kapıyı açarken ‘’Sırtını çevir, tamam dememi bekle.’’dedi. 10 dakika sonra arkamdan ‘’Dönebilirsin.’’diye çağrı geldi.
Döndüm, karşımda Mandy Rice Davis. Sarışın saçları, kirpikleri çift kat, enfes bir makyaj, tek bir çil dahi yok yüzünde. Köşede uzunca bir masa, üstünde düzineyle hepsi sarı perukalar, spreyler, pudra, krem kutuları. Kendisini İngilizlerin milli kahramanı Amiral Nelson’ın metresi Lady Hamilton’a benzeten Mandy otel odasında şahsına ait güzellik salonu kurmuş. Her kadını güzel yapmanın mümkün olduğunu görüyorum.
Christine ile Mandy’nin bir klüpte striptiz yapmak için gelmişler. Mandy tanınmamak için değişik perukayla sokağa çıkıyormuş. Güreşçilerle tartıya giderken otel lobisinde Mandy’e rastlıyorum. Geçerken yanındaki esmere birşeyler fısıldıyor, kadın dönüp bakıyor, gözgöze geliyoruz. Esmer, Christine Keeler.
Christine-Many ikilisi Londra’nın en pahalı hayat kadınları idi. Yakın arkadaşı Mandy ile sosyete doktoru Stephen Ward’un evinde kalırlardı.Ward aristokrat, politikacı ve işadamı müşterilerine kadın pazarlardı. Soğuk Harb’in doruğuna eriştiği 60’lı yılların başında Lord Astor’un davetinde Christine’i Harp Bakanı John Profumo ile tanıştı. Baron unvanlı Bakan aktris Valerie Hobson ile evliydi. Bir gazete hayat kadınının hem Profumo hem de Rus Deniz Ataşesi Yevgeny Ivanof’a metreslik yaptığını yayımladı. Bakan ilkin ilişkiyi yalanladı, sonra Avam Kamarası’nda ‘’Yalan söyledim.’’diyerek Harp Bakanlığı’nden istifasını açıkladı. Skandal neşriyattan bunalan Başbakan Harold McMillan 1963 sonunda istifa etti. İngiltere’de hükümet krizi başladı. Kadın satıcılığından hakkında dava açılan Dr. Ward karar gününde evinde ölü bulundu. Muhalefet NATO sırlarını açıklar kaygısıyla Stephen Ward’un suikaste kurban gittiği iddiasında ısrarlı.
Christine hakında ‘’ Skandal’’, Keeler Olayı’’gibi filmler çevrildi, şarkılar bestelendi. Hayat kadını dokuz ay hapis cezası yedi. Çıplak,tahta iskemleye tersten oturmuş pozu en seksi resim seçildi. Mandy bir İsrail’li işadamıyla evlendi, Telaviv’de lokanta ve klüpler açtı.
Profuma sosyal yaşamdan uzaklaştı. Toynbee Hall’da yoksullara 20 yıl gönüllü hizmet etti. Bağış kampanyasıyla ihtiyaçlarını karşıladı. Bir yakın dostuna gerekirse yoksullar evi tuvaletlerini temizleyeceğini söyledi. Margaret Thatcher 70inci doğum günü partisine Profumo’yu davet etti, yemekte Kraliçe Elizabeth’in yanına oturttu. Profumo 2006’da 91 yaşında vefat etti.
Fahişe skandalı önümüzdeki aylarda Broadway’e gelecek. Müzikal projesinin başında Andrew Lloyd Webber var. Artist avcıları Christine, Profumo,Mandy, Ward’u canlandıracak aktörleri arıyor. Lloyd Webber ise Barbados’daki evinde beste çalışmalarını sürdürüyor. İngiliz TV dizilerine düşkün Amerikalılar hayat kadını Keeler’in Broadway’e gelmesini dört gözle bekliyor.
Buzlu ananas suyunu getiren garson Floris Meridien konuklarının Copa ile İpanema plajlarında yürüyüşe çıktıklarını söylüyor. Otel havuzunun sığ ucunda 5-6 kadar sarışın güzel orta yaşlı iki erkeği çembelere almışlar, güle oynaya eğleniyorlar. Kahkaları biteceğe benzemiyor.
Az ötelerinde Apollo vücutlu dört Breziya'lı erkeğin gözleri bikinili sarışın kadınlarda odaklanmış ama nafile. Kadınların yakışıklı gençlere yüz verdiği yok. Geldiğim günden beri havuza ne zaman uğrasam aynı kadınların değişik erkeklerle hoşça vakit geçirdiklerini gördüm. Sonunda havuz müşterilerine servis yapan Floris'e soruyorum: ''Bu kadınlar niye atlet bedenli gençlere değil de saçı dökülmüş, göbekli adamlara takılıyor, günlerdir manzara böyle?'' Garsonun kahkası karşı kaldırımdan başlayan Copa Cabana'ya ulaşmış olmalı. ''Çünkü o adamlar zengin.'' ''Hoppala'' diyorum Türkçe. Havuza gelenlerin hepsi kısa- uzun şortlu, kimin zengin olduğunu kim bilir.
''Bak, diyor işaret ettiği manzaraya. İki erkek kızların peşinde yunus gibi dalıp çıkıyorlar. Floris devam ediyor: ''Bileklerinde altın, platin gövdeli su geçirmeyen Rolex, Cartier saatleri var. Rio'nun en pahalı oteli Meridien'de kalıyorlar. Sarışınlar güney Amerika'lı hayat kadınları. Her yıl karnaval öncesi Meridien'e milyoner turist avlamaya geliyorlar. Otel tepesindeki lokantaya, zeminde Kulüp Regine'e birlikte gidiyorlar. Erkekler 10-20 bin dolarlık saatlerini kadınları cezbetmek amacıyla yem diye kullanıyorlar. Yüz vermedikleri gençlerin cebinde yalnızca kola parası var.''
Pahalı saat teşhiri 2000'li yılların başında Amerika'ya da sıçradı. Finans, bankacılık merkezi Wall Street'te çalışan genç banker, doktor, işadamları kadınlarla yakınlaşmak için önemli marka saatlere servet yatırmaya başladılar. Yazar Jane Ridley, yeni boşanmış cerrah Bob Huang'ın ''Tanıştığım bir kadın benden ziyade saat koleksiyonuma ilgi duyarsa onunla evlenirim.'' dediğini naklediyor. Huang'ın son satın aldığı saat pırlantayla bezenmiş 80 bin dolarlık Cartier. ''Rolex Romeo'' diye adlandırılan bir grup kadınları etkilemek için saat birikimi yaptığını söylüyor. Eski borsacı Bill Hobbs eşi Stephanie'nin 18 karatlık Rolex'ine hayran kaldığı için evlenme teklifini kabul etmiş.
Bazı ''Marka saat'' meraklıları koleksiyonculuğu başarı simgesi görüyor. New York'ta Jaeger- Le Coultere, Breitling, P.P. Calatrava gibi en çok satan lüks saatlerin fiyatı çelik gövdeli Cartier 6 bin 200 dolar ile Vacheron Constantin 26 bin 500 dolara değişiyor.
Pahalı marka koleksiyoncuların yanına yaklaşmak nerdeyse imkansız. Ünlü marka Patek Philippe Caliber 89'un fiyatı 5 milyon 120 bin dolar. Üretici niye bu kadar pahalı sorusuna '' Üniversite tahsili 5 yıl. Bu saatin imalatı üniversite eğitiminden daha uzun zaman aldı.'' yanıtını veriyor. 560 bin dolarlık Audemars Piquet- Royal Oak Grande, Jaeger Le Coultre Gyrotour billion (1.4 milyon), PP -Ref. 5016 P (762 bin), RM Tourbillion (525 bin), aktör Steve McQueen Rolex Submariner'in peşindeki alıcılar ordu gibi. Milyon dolar altındaki saatlerin sahipleri ''Bizdeki her saat son model Ferrari'den daha pahalı.'' diye öğünüyor.
Yeni Dünya'da ilk yıllarda teknolojik gelişimi, '''En yüksek bina benimki olacak.'' felsefesiyle milyarderlerin gökdelen yarışını, gece-gündüz renk değiştiren binaların görkemi, yaşam refahı, rakam cümbüşü, tüketim bolluğundan herkes gibi biz de nasibimizi aldık.
Amerika rüyasını gemiden atlayıp lokantada bulaşıkçılık, ehliyetten önce araba sahibi olan, kar-kış altında benzin pompalayan, çek yazmasını bilmeden konut satın alanları görünce kaçak Türklerin hikayelerinin gerçekliğine kanaat getirdik. Sonraları renkli ışıklarla donanmış binaların giriş kapılarında kış soğuğunda karton ambalajlara sığınmış evsizlerin görünümü, lüks yaşamın bittiği yerde yoksullukla kıvrananları izledik. Kavşaklarda çöp sepetlerinden köfte-ekmek artığının nasıl kapışıldığını da gördük. Sonradan bu manzaralara gözümüz alıştı.
İleri dönemde dört bir kıta gençlerinin düşlerini süsleyen bu şehirde kaygılı bir hayat sürdüğümüzü farkettik. New York taşı toprağıyla aynı New York, ama zamanla bize öğretilenleri biz de yeni gelenlere, genç öğrencilere aktarmaya başladık:'' Kaldırımda ters istikametten gelenlere çarpmamaya bak. Yabancıyla gözgöze gelmemeye dikkat et. Caddelerde bağıra çağıra nutuk atanların yanından geçme. Metroda sırtını duvara yasla, tren beklerken, arkanda kim olduğuna dikkat et. Evinin dış kapısı asgari çift kilitli olsun. Kapını beklemediğin kimselere açma.''
''Akıl Hastalıkları Hareket Hattı'' direktörü Dr. D.J. Jaffe, New York'ta yaşayan 33 bin evsizin 11 bininin ciddi akıl hastalığı çektiğini söylüyor. Dr. Jaffe New York resmi makamlarını ciddi şekilde uyarıyor: '' Bu hastalar tedavi görmezse tünel ve metro istasyonlarında trenini bekleyen yolcuları raylara iterek ölümlere sebeb olacak. Cezaevlerindeki akıl hastaları, şizofren, psikopatların hastanelere götürülüp tedavie alınması lazım. Aksi halde trajik ölümlerin durması mümkün olmayacak. Otomatik silahla katliama yönelen genç öğrenciler de, kundakçılıkla öz ailesini, komşularını yakanlar da akıl hastaları. ''
İnsanlar kime güven duyacaklarını bilemiyorlar. Azılı caniler arasında çocuklu ev kadını, iş adamı, öğrenci ve polisler de var. Komşularının ''efendi, iyiliksever'' diye nitelediği 28 yaşındaki polis Gilberto Valle küçük kızları kaçırıp iğfal ettikten sonra öldürüp etlerini yemeyi planladığı için cezaevine gönderildi. Altı yıllık polise yamyamlığında oto tamircisi Bolice Van Hise, üvey kızı ile 7 yaşındaki yeğenini de kurban etmeyi önermişti.
İstatistiklerde öğrencilerin katledildiği okul baskınları ve silahlar birinci planda geliyor. 310 milyon nüfuslu Amerika'da insandan çok silah var. Cato Enstitüsü'nde araştırmacı Trevor Burrus ''Yasalara uyan Amerikalılar savunmak için silah kullandığında cürümleri önlüyorlar.'' diyerek silah kullanımını destekliyor. Burrus, Adalet Bakanlığı'nda silahların 110 bin kere masum insanların can kurtardığının kayda geçtiğini belirtiyor.Araştırmacı, diğer kayıtlarda Amerikalıların yılda 830 bin ile 2.45 milyon kere silahların korunma amacıyla kullanıldığını ifade ediyor.
Gene de beş kıta insanları buraya kapağı atmak için fırsat gözlüyor. Tılsımlı bir ülke, Amerika.
Kuzey komşumuzun lakabını içeren 'ayı' sıfatıyla klüp kuran kadın-erkekli grup bu kez de yeni yıla girmeden önce okyanusa dalmak için sabırsızlanıyor.
Hepsi iri bedenli bu grubun. Erkeklerin 'slip' mayoları yaygın göbekleri altına saklanmış gibi, kadınlara gelince geçen yıllara kıyasla görünümler değişik. Bikini yok, mayolar tek parça. Yeni yıl akşamı, ertesi gün TV'lerde izlediğim ''yaşam'',''moda'' başlıklı programlar, dergi ve gazetelerde 'Kadınlara müjde, bikiniye elveda.'' anonsuyla kamuoyuna sunuluyor. 1980'lerden bu yana yaz modasına hükmeden mendil boyu bikini, iki but arasında sicimli tanga, teensy (minik) sutyen çıplaklığı da geçici dahi olsa tarihe karışacağa benziyor.
Moda ve eğlence aleminin şöhretleri Stephanie Seymour, Kate Moss, Beyonce, Rihanna, Sofia Vergara tek parçalı mayolar içinde Karayip'lerde yat turu yapıyorlar. Milyarder Rus işadamı Roman Abramovich'in kadın dostları da özel yatlarda güneşlenmek için (tank) sıfatlı tek parça mayoları tercih etmişler.
Michael Kors, Norma Kamali, Karl Lagerfeld gibi ünlü tasarımcılarda mutlu: ''Bikini, hayal gücünü kullanmaya fırsat bırakmadı. Herşey ortada. Artık kadınlar bedenlerinden utanç duymadan plajlarda boy gösterecekler. Üstelik daha seksi görünecekler.''
Deniz kıyafetleri tasarımcısı Malia Mills ''Kapanma zamanı geldi. Mayo dizaynı yapmak daha heyecan verici. Tek parçalı mayo siparişleri geçen yıla kıyasla yüzde 20 arttı, sürekli butik siparişlerine yetişemiyoruz.''
Fransız mühendis Louis Reard'ın 1946'da icat ettiği, nükleer testlerin yapıldığı mercan adasının 'Bikini' adını alan iki parçalı mayo 1958'de Brigitte Bardot'nun sunumu ile Avrupa'dan başlayıp batı dünyasına yayıldı. Marilyn Monroe, Sophia Loren'in erkeklerde kalp atışlarını hızlandıran bikinili fotoğraflarına karşı süper modeller Cindy Crawford, Cheryl Tiegs ile'10' filmi yıldızı Bo Derek ve Pamela Anderson tek parça mayoları bir süre canlı tuttular. Brezilya ihracatı 'Tanga'ların da ömrü kısa oldu.
New York güncelinde gene şöhretli kişiler ön planda. İyi de kötü de olsa ünlülerin ne yaptığını öğrenmek istiyor. Hangi yeteneğiyle meşhur olduğunu kestiremediğim Kim Kardaşyan ilk yaz başlangıcında anne olacak. Çocuğunun babası rap yıldızı Kanye West. Rap'çıya sırılsıklam aşık olan Kim'in ikinci kocası basketbolcu Humphreis 'aldatıldığını' söyleyip boşanmaya razı olmadığı için evlenemiyorlar. Doğuracağı çocuğun ilk resimleri için Kardaşyan'lar bir milyon doların üstünde para istiyorlar.
Playboy dergisinin sahibi Hugh Hefner 2012'inin son gününde 3'üncü defa dünya evine girdi. Hefner 86, uzatmalı sevgilisi Crystal Harris 26 yaşında. Crystal 2011 haziranında Hefner ile nikah kıyılacağı gün evden kaçmıştı. Playboy patronu bu kez 60 yaş küçüğü kaçak gelini nikah defterini imzalamaya ikna etti.
Kömür karası gözleri daha da irileşmiş, çevresinde tanıdık arıyordu. Bakkaldan çıkan genç adam kayışı uğraşarak çözdükten sonra Tena Cohen ile gözgöze geldi. Noel günü öğle yemeği sonrası yürüyüşüne çıkan Tena, cins spaniel köpek ile bıçkın görünüşlü Brad Bacon'ı birbirine yakıştıramamıştı. Beklemeden sordu: ''Köpeğe kaç para istersin?'' Genç kadın Otomat'tan henüz 100 dolar çekmişti. Brad ''Arkadaşım öteki sokakta ama 220 dolardan aşağısını kabul etmez.'' diyerek fiyatı artırdı. Minik köpeğin kir, pas içindeki yüzü, sürekli titreşimi yüreğini dağlayan kadın tekrar bankaya döndü, farkı kapatacak parayı tamamladı. Brad gözden kaybolunca iyilik meleği cep telefonundan polisi aradı. İki gün önce cezaevinden çıkan köpek hırsızı gün batmadan yakalandı.
7 yaşındaki Mia'nın Marley adlı spanieli evine getirildiğinde küçük kız köpeğini kucaklayıp ''Hayatımın en güzel Noel hediyesi.'' diyerek ağladı. Polislerin '' Detektif içgüdüsüne sahip.'' tanımlamasıyla kutladığı Tena ''Hayvan sevgisi taşıyan herkes aynı şeyi yapardı.'' dedi.
Amerika'lılar evcil hayvanlara hayli düşkün bir millet. Köpek hırsızı Brad'in hikayesi tabloid bir gazetede tam sayfa yayımlandı. Kedi ve köpekler ailenin bireyi olarak algılanıyor. Evlerin yüzde 62'sinde asgari bir evcil hayvan yaşıyor. Ülke genelinde 67 milyon köpek, 80 milyon kedi var. 2003'den 2011 yılına toplam 12 milyon artış görülüyor. Hayvan sağlığı ve fizyoterapi uzmanı Prof. Boris Levinson kedi-köpek sayısının süratle artışını ''Ülkede yalnızlık giderek ciddi bir sorun haline dönüşüyor. İnsanlar evcil hayvanlarıyla yalnızlıklarını paylaşıyorlar.'' diye izah ediyor.
Amerika'da evcil hayvanlar önemli bir sanayi ve işkolu. Köpek bakıcılarının fiyatı 65 dolardan başlıyor. ''Gel, git, otur, kalk'' gibi komutların öğretilmesinin saati 95 dolar. Eğitim, beslenme, ilaç almaları yardımı, bir saatlik yürüyüşü 15- 50 dolar arasında değişiyor. Amerika'da kedi, köpek hastanesi, klinik, egzersiz salonları, bakım yerleri var. Evlerinde kedi-köpek besleyenlerin yiyeceklere harcadıkları para 25 milyar. Kış bastırınca zenginlerin kedi-köpekleri yünlü yelek ve pençelerini sıcak tutan eldivenlere sarılarak bakıcılarıyla sabah akşam yürüyüşlerine çıkarılıyor. Hastalıklar için reçetesiz ilaca ödedikleri 15 milyar, veterinerlere 20 milyar dolar. Yılda bir kere sağlık check-up'ından geçiriliyorlar. Eşya ve oyuncak alışverişlerine 5 milyar dolar ödüyorlar.
B.M. Millenium Development Goals (MDG) nin araştırmalarına göre dünyada her 7 kişiden biri, 925 milyon, insan aç yaşıyor. Açlık kökenli nedenler her gün 16 bin çocuğun ölümüne yol açıyor. Yerkürede, Amerika dahil, milyonlarca çocuğun gece yatağa aç gittiği bildiriliyor. Amerika'da sokak köpeklerinin dahi açlık sorunu yok.Afrika ve doğu Asya'da insanların evcil hayvanlar kadar değeri yok.
12 saat farklı zaman diliminde Çin'in Henan eyaletinde 36 yaşındaki Min Yingjun Chenping ilkokuluna gelen çocuklara yemek bıçağıyla saldırdı, 22'sini yaraladı. 6-9 arası yaşlardaki öğrencilerden ölen olmadı. Çin'de silah ticareti Amerika'daki gibi yumuşak olsaydı Ming Yingjun rahatça Adam Lanza gibi düzineyle çocuğun kanına girerdi.
Amerika'da Sandy Hook katliamının matemi devam ediyor. Başkan Barack Obama tadil edilmiş silah kontrolü yasasını Kongre'den geçirtme çabasında. Ülke nüfusunun yarısı silaha sahip olma hakkının Anayasa'ca tanındığını ileri sürerek Obama iktidarına kafa tutuyor.
Güçlü lobi örgütü Ulusal Silah Cemiyeti (NRA) ile Cumhuriyetçi Parti kongre üyeleri '' Silahlar öldürmez, insanlar öldürür.'' sloganıyla satış kontrolüne karşı çıkıyorlar. Muhalefet, ordu silahı otomatik ''AR-15 ''in sivil halka satışının devamını şiddetle destekliyor. Evlerdeki AR-15'lerin sayısı 4 milyon. Ana-babaların çocuklarına Noel hediyeleri arasında 2000 dolar etiketli, .223 kalibreli AR-15 otomatikleri var. Yılın modası pembe krom kaplamalı otomatik AR-15'ler.
Amerika rakam cümbüşünde yaşayan bir ülke. 312 milyon nüfuslu ülkede geçen yıl 12 bin 664 cinayet işlendi. Bir milyar 400 milyon nüfuslu Çin'de cinayete kurban gidenler sayısı New York'ta öldürülenlerden az. Tabancayla ölenler Japonya'da 48, İngiltere'de 8,
Kanada'da 52, İsrail'de 58, İsveç'te 21, Almanya'da 42.
Ateşli silahların yılda 30 bin kişinin canını aldığı Amerika'da evlerin yüzde 47' sinde asgari bir silah var. Yıllık silah satışı 15 milyar dolar. 'NRA' seçimlerde kendilerine yakın kongre üyelerine 60 milyonu aşkın bağışta bulundular. Cemiyetin başkan yardımcısı Wayne LaPierre her okula silahlı koruma gönderilmesini önerip ''Silahlı kötü adamı durduracak tek şey silahlı iyi adamdır.'' diye TV'lerde nutuk atıyor. Masum ilkokul öğrencilerin kıyamına rağmen silah tutkusu süregelen insanlar ''Çocuklarımıza kurşun geçmez yelek giydirip, çelik levhalı çantayla okula göndermeliyiz.'' diye akıl veriyorlar.
Okul, lokanta, dev market, sinemalarda katliam işleyenlerin çoğunluğu ruhsal sorunlar içinde kıvranan genç katiller. Newtown ilkokulunda 9 yaşın altında 20 çocuk ve 7 erişkini öldüren Adam Lanza'nın içeri kapanıklığın en ileri derecesi ''Asperger''den mustarip olduğu tesbit edildi.
Merak ediyorsanız üç gün daha bekleyin, görürsünüz. Fesat teorilerinin ne başı, ne sonu var. Yazıp çizilenleri kağıda dökseniz düzineyle bilim-kurgu filmi çıkar ortaya.
Kıyamet kehanetlerine göre 21 Aralık 2012, dünyanın sonunu işaret eden tarih. Kime göre? Maya takvimi öyle buyurmuş. Bu tarih 5 bin 125 yılı aşkın takvimin son gününü temsil ediyor. Maya uygarlığına inanan başta Meksika, dört merkezi Amerika ülkesi şölenlerle kıyamet gününü karşılamaya hazırlanıyor. Bu ülkeler milyonu aşkın turist bekliyor. Bunlar dünya yok olmadan önce uçan dairelerle yeni gezegenlere kapağı atmayı umuyorlar. Bahçelerinde yeraltı siperleri yaptıran ailelerin sayısı da binlerce.
Çoğunluklara saçma geliyor kıyamet kehanetleri ama lafı ciddiyetle dinlenen önemli kimseler var uçan daireleri, uzay insanlarını yıllarca izleyenler arasında. Amerika başkanları Jimmy Carter, Ronald Reagan, Richard Nixon, Bill Clinton, Gerald Ford ilk sırada olanlardan. Kayıtlara geçenlerden bir demet şöyle: Apollo 11 ile ay yolculuğuna çıkan astronot Buzz Aldrin Ay'a inme hazırlığında bir uçan daireyle karşılaştı, Apollo'yu uzaktan izleyen feza aracını uçuş ekibine de gösterdi. 1982'de başkanlığa yarışan Dennis Kucinich yakın arkadaşı aktris Shirley McLaine'ni evini ziyaret ettiğinde üçgen şekilli bir uzay aracının 10 dakika tepede turladıktan sonra anlamadığı süratle gözden kaybolduğunu anlattı.
İtalya'nın Val Pescara bölgesinde objeleri 700 kere büyüten teleskopik merceklerle bir uçan dairenin gece karanlığında havada asılı dakikalar geçirmesi tesbit edildi. Reagan California valisi iken evinin bahçesinde zigzag yaparak uçan uzay aracını zevkle seyretttiğini yakınlarına anlattı. Carter 6 Ocak 1969 gecesinde ilk kez, Kore Harbi kahramanı Gen. McArthur, FBİ Direktörü Edgar Hoover,Sovyet lideri Gorbachev, Başkan Harry Truman, müzisyen John Lennon, Prof. Stephen Hawking, Nazi roket bilimcisi Prof. Walter Riedel son 50 yılda çeşitli yerde uçan daireleri gözlemlediler.
Astronot Gordon Cooper, Edward Hava Üssü'ne inerken UFO ( kimliği bilinmeyen) bir uzay aracını gördü.
Saygın gazeteci Walter Cronkite 1950'lerde Pasifikte bir askeri üsse inmeye çalışan uçan daireye bekçi köpeklerinin saldırdığını, UFO'nun olduğu yerde diklemesine yükselerek kaçtığını TV ve radyo istasyonlarına nakletti.
ABD resmi makamlarının elinde 800 bin sayfalık UFO raporu var ama içeriği açıklanmıyor. 1969'da iki yıllık araştırmada 12 bin 618 olay ''UFO'lar gerçek değil.'' bulgusuyla yayımlandı. Bill Clinton başkanlığının son döneminde Amerika'da derin devletin çok güçlü olduğunu, uzaylılar hakkında gerçek bilgileri kimsenin açıklamaya cesaret edemeyeceğini yakınlarına bildirdi.
Clinton başkan seçildikten sonra yakın dostu John Deutch'a '' Seni CİA Direktörlüğüne tayin etmek istiyorum. İlkin iki sorumun cevabını bekliyorum. J.F. Kennedy'yi kim öldürdü? UFO'lar var mı?''diye sordu. Başkan 8 Temmuz 1947'de bir uçan dairenin New Mexico'da Roswell'de düştüğünü, içinde ölen uzaylıların Arizona çöllerinde gömüldüğünü resmi raporlardan gördüğünü, bu raporların daha sonra imha edildiğini söyledi. Clinton ''Ben başkanım, seçtiğim CİA direktörü bana dahi bilgi vermekten kaçındı.''diye yakın çevresine yakındı.