Mitoloji denince çağrıştırdığımız bütün konuları kapsayan incelemeler bu sayıda yer alıyor.
Editörlerden bölümünde Uğur Polat, Merve N. Türksever’in özel sayı üzerine bilgi yazısı var:
“İnsanın sosyal yaşamındaki tüm kritik anlarda, eski mitik kavramların tekrar söz sahibi olmasına engel olan akılcı güçler tereddüde düşerler.
İşte bu anlarda mit yeniden doğar...”
(Cassirer’in The Myth of the State adlı eserinden aktaran Robert A.Segal)
“Mith felsefede rasyonelleşir.”
(F.M. Conford’dan aktaran J. Vernant - Antik Yunanda Mith ve Düşünce)
“Mitler, bilgeliğin özünü oluşturan, insanlığın hayatı anlamlandırma, olayları açıklama ve yorumlama çabası ile otaya çıkan mitler; insana, doğaya, evrene dair kültürel bir perspektif sunar. Bu nedenle mitler edebi, tarihi, felsefi, bilimsel, psikolojik, sosyolojik, antropolojik olmak üzere pek çok açıdan ele alınabilir.
Müziği birçok filmde kullanılmıştır. Bazılarını seyrettim.
‘Richard Wagner - Geleceğin Sanat Eseri’ kitabını okurken diskoteğimden bir Wagner icrası koydum CD çalarıma, ayrıca sinemada çalınan parçalan üzerine de sinema eleştirmeni Uğur Vardan’dan bilgiler aldım.
- Francis Ford Coppola’nın filminde müziği kullanıldı.
- Fatih Akın
Gecenin geç saatinde kitapçılar kapalı olduğundan Sevgili Onat (Kutlar) gece yarısı kitapçılığına ihtiyaç duyulduğunu söylerdi.
Caddenin eski haliyle bugünü karşılaştırmayı deneyeceğim.
Karaköy’den Tünel’e binip Beyoğlu’na adım attığımızda bizi ilk karşılayan Lâle Plakçısı’ydı, müziğin her türünden CD ve LP’lerini burada bulabilirdik. Hakan Atala danışmanlık yapardı.
Biraz ileride Hachette Kitabevi vardı, bir anımı tekrar yazmanın tam zamanı.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın derslerine gidiyorum. Bir gazetede tiyatro eleştirisi yazacağım, o gün de Tanpınar, Fransızca bir tiyatro kitabından söz ediyor, Racine’den Abdülhak Hamit’e uzayan bir yolculuk... Ona tiyatro konusunda İngilizce kitap tavsiyesinde bulunmasını rica ediyorum.
İngilizce iki kitabın adını öğrenip Hachette’e gidiyorum ve iki kitabı alıyorum. O yolun üzerinde daha iki kitabevi var: Frenç Amerikan, Alman Kitabevi.
Sonraki yıllarda orası yıkılıyor, İsveç Büyükelçiliği’nin bahçesi açılıyor.
Galatasaray’da
Yazdıkları kadar konuşması, dostluğu da anılmalıdır. İhmal edilmemesi gereken bir yanı da denemeciliğidir.
Edebiyatın, edebiyatçılığın hırçınlık değil dostluk üzerine kurulduğunu kanıtlayan ustalardan biridir. Cumhuriyet’i sindiren, bunu yazılarında yansıtan kimliğini de belirtmeliyim.
* kitap – lık dergisi yeni sayasında Oktay Akbal dosyası yayımladı.
Kapaktaki sunum şöyle:
Bütün müzik tarihini, türlerini tek bir ciltte okuyabilmek bu kitabın en büyük özelliği.
Kitap kime ithaf edilmiş:
“İlhan Usmanbaş’a Armağan
‘Zaman İçinde Müzik’ kitabının genişletilmiş 11. baskısını Cumhuriyet Türkiyesi’nin ikinci kuşak bestecilerinden, eşi bulunmaz bir aydına, besteciliği kadar derin müzik tarihi bilgisi ve filozof kişiliğiyle çok boyutlu yeni kuşaklar yetiştirmiş bilge insan İlhan Usmanbaş’a adıyorum.
Onun kuşağı yerellikten ayrılmış, kendi zamanının dünya üstündeki yeni söylemine ayak uydurmuş ve ardından yetişen bestecilere yeni ufuklar açmıştır.
Usmanbaş (d. 1921) Galatasaray Lisesi’nde, İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda ve Ankara Konservatuvarı’nda eğitim görmüş, kendinden önceki ‘Türk Beşleri’nin her birinin öğrencisi olmuştur. Bugün yeni kuşak bestecilerimizin pek çoğu onun gibi bir filozofun izinde olmakla kıvanç duyarlar.
Prof. İlhan Usmanbaş, çok yönlü bir bilgi olarak genç kuşakların yolunu aydınlatmaya devam ediyor.”
Yalanları doğrulamak insana ne kadar çok acı verir. İspatlama çabası en hazin davranışımızdır.
Sanırım suçlamalara, sitemlere aldırış etmemek belki ruh salığımız açısından daha da tercih edilmesi gereken bir tavırdır.
Kendi ülkesini terk edip Kanada’ya yerleşiyor, güvendiği bir dostuna olayların, eleştirilerin arkasındaki gerçeği anlatma gereksinimi duyuyor.
Derdini anlatmak da ne kadar insani bir özellik.
Yunus’un dediği gibi, ‘Ben derdimi demez isem, sevmek derdi beni boğar.’
İnsanoğlu çeşitli ihanetlerle suçlanmadıkça acaba cevap vermemeli mi? İhanet kelimesinin sözlük sayfasındaki açıklamaları ne derece doğrudur? Onun koşullarını da eklemedikçe soyut kalır.
Bir yeri terk edip gittiğinizde ruh esenliğine kavuşur musunuz? Hep Lucretius’un sözü belleğime düşer:
“
Onu tanıtmak, bir de ismine kalıcılık kazandırmak.
Benim de tanıdığım Niyazi Dalyancı (1943 – 2023) hakkındaki kitabı hazırlayanlara, yazanlara teşekkür borçluyuz.
Kitabın başındaki Mehmet Sağnak’ın Sunuş’u, Behice Boran’ı ve Niyazi Dalyancı’yı yazıya getiriyor:
“Niyazi Ağabey için birkaç noktaya işaret etmek isterim. Dalyancı, ortaokulu şimdiki adı Nişantaşı Anadolu Lisesi olan English High School’da, liseyi Rumelihisarı sırtındaki Robert Kolej’de okur. Liseden sonra Robert Kolej’in yüksek bölümünde bir yıl mühendislik okur, ardından vazgeçip İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne girer. 18 yaşındaki Niyazi Dalyancı, 1961’de Türkiye İşçi Partisi’ne üye olur. Sosyalizme atılan ilk resmi adımdır bu. 1969’da partinin Beykoz ilçe başkanı olur. Fakültede okurken gazeteciliği meslek seçer ve yaşamının sonuna dek siyasal düşüncesinden ödün vermeden, gündemden hiç kopmadan hep gazeteci kalır.
Bilgisini, öğretisini sadece benim de mezun olduğum ajansta değil, bir süre ders verdiği Bilgi Üniversitesi’ndeki öğrencilerine de aktarır. Ajansta sadece müdürlükte değil üretimin içindedir.
Talabani röportajıyla Sedat Simavi Ödülü’nü alır.”
Niyazi Dalyancı
HAKKINDA YAZANLAR
Bugün tanıtacağım kitap bence her İstanbullunun, İstanbul’da yaşayanların kitaplığında bulunacak önemde ve değerde.
Esenler Belediyesi’nin çıkardığı ‘Müzik İstanbul’ kitabı benim müzikle ilişkimin seyrine de notlar düşüyor.
Birinci sayfada kitabın künyesine düşülen bir not:
Prof.Dr. Sadettin Ökten
Şehir Düşünce Merkezi
Müzik İstanbul’a dair yazı, ses ve tanbur sanatçısı Hakan Dedeler’in.
İlk sayfanın kaligrafisi de Erhan Olcay’ın.
Kitabın başında Esenler Belediye Başkanı M.