Hürriyet Gösteri’de öykü veya şiirin yanına bir fotoğraf ya da ressamların çizgisini koyardık. Zeyyat Selimoğlu’nun öyküsü için Heybeliada’ya gitmiştik, Ara Güler ile birlikte... Çiçekli Dağ Sokağı’nda oturuyordu. İşte o sokağın bir diğer sakini de belleğim beni yanıltmıyorsa piyanist Judith Uluğ’du. IBA’nın yayınladığı CD’lerin kapağı şöyle:
Judit Uluğ Piano
Concert performances 1962 – 2006
Albümün ilk sayfasında çaldığı bestecilerin adları sıralınıyor:
- Albeniz
- Barbar
- Bartok
Türkçe konusundaki hassasiyeti, sevgisi ve İstanbul’a olan tutkusu çok yazıldı. İyi bir yazardı. Özellikle Haldun Taner Öykü Ödülü’nü aldığı ‘Bir Şehre Gidememek’, ‘Madam Floridis Dönmeyebilir’, Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazanan ‘İstanbul Bir Masaldı’ gibi kitapları kültürel ve edebi dünyasını iyi anlamak için ilk etapta konması gerekenler.
TRT 2’de hazırlayıp sunduğum Karalama Defteri programında konuğum olmuştu Mario Levi. O programdaki konuşmalarımızdan kısa bir özetle anmak istiyorum kendisini:
* Söze edebiyattan değil de müzikten başlamak istiyorum. ‘Bir Yalnız Adam Jacques Brel’ adlı kitap nasıl doğdu?
* Mario Levi: Benim ilk kitabım Bir Yalnız Adam Jacques Brel 1986 yılında yayımlandı. Fransız Dili ve Edebiyatı’nda okuduğumda tezini yazmıştım, Jacques Brel’in hayatımda çok önemli bir yeri var. Keyif aldığım bir kitaptır, ama aradan uzun yıllar geçti, şimdi olsa belki farklı yazardım.
* Yazarlık serüvenine gelirsek. 12 yaşında karate öğrenmeye başlamış ama parmağın kırılınca da kendini kitap okumaya vermişsin. Böyle mi başladı edebiyata ilgin?
* Mario Levi: Tabii o günlerde böyle gülümseyerek karşılamadım bu olayı, ben çelimsiz bir çocuktum, dayak yemekten de korkardım. Kendimi savunma ihtiyacı duydum ve bu yüzden karate kurslarına katıldım fakat daha ilk sınavda, beyaz kuşaktan sarı kuşağa geçme sınavında ayak parmağımı kırıp eve kırık parmakla döndüğümde babam rahmetli ‘Devam edersen ben de senin kafanı kırarım’ deyince canımı kurtardım. O zaman kendini savunmanın ne demek olduğunu anladım. Bunu önce tabiri caizse ‘deli gibi’ okumakta, ardından da yazmakta buldum.
* ‘Deli gibi okuyordum’ diyorsun, deli gibi okuduklarının içinde seni etkileyen yazarlar kimdi?
* Mario Levi:
Albümün sunumu: “UNESCO; Paris’te gerçekleştirdiği 41. Genel Konferansı’nda, 2023 yılını, ölümünün 50. yıldönümünde Âşık Veysel Yılı ilân etti. Aramızdan ayrılışının 50. yıldönümünde âşıklık geleneğinin son büyük temsilcilerinden Âşık Veysel, kendi sesinden özel bir şiir albümü seçkisiyle anılıyor.
Kalan, kurulduğu 1991 yılından bu yana, yayınladığı 1000’i aşkın sesli, görüntülü ve basılı eserle ülkemiz kültür-sanat varlığının dününü ve bugününü geleceğe taşırken; ulusal kültür mirasımızı dünyanın en prestijli festivalleri, arşivleri, kütüphaneleri, konser salonları ve akademisyenleriyle buluşturuyor... Bu bağlamda Anadolu eksenli kültür varlığımızla küresel yansımalar yaratma hedefimize yeni üretimlerle katkı yapmayı da ısrarla sürdürüyoruz. Ölümsüz halk sanatkârımız Âşık Veysel’in toprağa sırlanmasının 50. yıldönümü anısına hazırladığımız Akıl Defteri (Bir Küçük Dünyam Var İçinde Benim) albümü, sanatseverlerimizin ilgisine sunduğumuz diğer Âşık Veysel albümleri gibi, bizleri heyecanlandıran yeni bir armağan...
Âşık Veysel sanatının sesli/görüntülü belgeleri; sanatseverler kadar akademik dünyanın da tükenmez bilgi, düşünce ve üretim kaynağı... Onun toprak kokan sesi ve nefesiyle okuduğu şiirleri ise kendisini anlattığı en duru tanıkları... Kalan Müzik arşivinden yararlanarak, Dr. Süleyman Şenel koordinatörlüğünde hazırlanan Akıl Defteri (Bir Küçük Dünyam Var İçinde Benim) albümü, işte böylesi bir sesli kitap.
Büyük bir kısmı ilk kez gün yüzü gören 32 şiirle “Akıl Defteri” adlı bu sesli kitap; vefatının 50. yıldönümünde, Âşık Veysel dostlarına sunulan mütevazı bir armağan. Hem dijital platformlarda hem de fiziki olarak Kalan Müzik etiketiyle yayınlanıyor.
Albümün kapağı şöyle:
“Âşık Veysel Akıl Defteri
(Bir Küçük Dünyam Var İçimde Benim)
‘Ecdattan yadigâr, geleceğe emanet’ projesinin amacı, 15 ilçemiz içerisinde yer alan tüm tarihi çeşmeler ile korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı niteliği taşıyan cami hazireleri, türbeler, sokak sağlamlaştırma ve çarşılardan oluşan bin adet ecdat yadigârı eserlerimizin, ilçe belediyelerinin işbirliğiyle aslına uygun bir şekilde restore edilerek korunması, yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılmasının sağlanması.
Proje ile 15 ilçemizde bulunan, kültürel mirasımızın süsleri toplam 840 çeşmenin restorasyonu sağlanacak. 840 adet çeşmenin içerisinde kayıp niteliğinde olan 180 adet çeşme, ilçe belediyeleri ile işbirliği içerisinde bulunacak ve tekrardan aslına uygun bir şekilde restore edilecek. Böylelikle 15 ilçemizde restorasyonu yapılmamış hiçbir çeşme kalmayacak.
148’i çeşme, 77’si diğer tescilli yapılar olmak üzere halihazırda toplam 225 adet korunması gerekli Taşınmaz Kültür Varlığı niteliğindeki eserimizin restorasyon çalışmaları fiilen başlamış ve çalışmaları devam etmekte. Geriye kalan 775 adet tescilli eserimizin restorasyonlarının 3 yıl içerisinde tamamlanması hedeflenmekte.
Projenin nasıl hayata geçirileceği şöyle açıklanıyor:
“Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın himayelerinde, Kültür ve Turizm Bakanlığımızın da destek verdiği projenin finansmanı, İlçe belediyelerinin topladığı emlak vergilerinin yüzde 10’u oranında tahsil edilen Kültür Katkı Payı bedellerinin Valiliğimiz Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı’na aktarılarak oluşturulduğu Kültür Katkı Payı Hesabından karşılanacaktır.
İhya projesine ilçe belediyelerimiz de hem ekonomik olarak destek verecek hem de plan, proje ve uygulama (restorasyon) iş ve işlemlerini yürüteceklerdir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü, Üniversitelerimiz ve koruma kurullarımız da projenin paydaşlarıdır.”
İLK OLARAK RESTORASYONU YAPILACAKLAR
İsteyen istediği çalışmasını, kitabını yayınlayabiliyor.
Yayıncılıkta iki yöntem uygulanıyor bu konuda.
Sadece özgün metin kullanılıyor ya da bugünkü Türkçe’ye aktarılarak yayımlanıyor. Bazı kitaplarda özgün metinlerin kelimelerin yanına parantez içinde bugünkü karşılığı konuluyor. Kimi kitaplarda her iki anlayışa uygun kitaplar çıkıyor. Kitapların başına yazılanların da incelenmesini öneriyorum. Namık Kemal’in ‘Cezmi’ romanı bu anlayışla yayımlandı.
Yayıma hazırlayan: Prof. Dr. Mehmet Kanar
Başta Namık Kemal’in (1840 – 1888) biyografisi yer alıyor.
Konar, Sunuş’ta basım üzerine bilgi veriyor.
Eser 11 fasıldan oluşuyor.
Açıklamada romanla ilgili şu bilgilere yer veriliyor: “Cezmi, yeni Türk edebiyatının ilk tarihi roman örneklerinden biri. Roman kadrosunu oluşturan kişiler tarihi şahsiyetlerdir. 16. yüzyıl Osmanlı-İran ilişkilerinin bir bölümü Peçevi Tarihi, Hammer Tarihi gibi tarih kaynaklarından da yararlanılarak masaya yatırılmıştır. İyi ile kötü karakterlerin mücadelesinde kazanan taraf iyi karakterdir. Bir ideoloji romanı denilebilecek Cezmi’de ağırlıklı olarak işlenen tema vatan sevgisidir. At binme, okçuluk ve cirit sahnelerinde
Ayhan Erol, ‘Giriş’te Yetkin Özer’e ve Fırat Kutluk’a teşekkür ediyor.
‘Giriş’te kitabın müzikteki yeri belirleniyor: “Popüler müzik, popüler kültürün en önemli görünümlerinden biridir. İster popüler kültür kuramlarından yola çıkılsın, isterse bilimsel müzik incelemesinden popüler müzik incelemesi cesaret kırıcı bir karmaşıklığa sahiptir. Popüler müziğe endüstriyel üretim süreçleri, dağıtımcılar, yapımcılar, müzisyenler, yorumcular, yaratıcı yönelimi ile kullanıcı yönelimi arasında çözümleme bekleyen amaçları açısından; popüler müzikteki simgesel anlam üretimine ve dışavuruma, kültürel kimliklerin inşasına, pekiştirilmesine ve dönüştürülmesine vurgu yapar ve popüler müzik izler kitlesinin (audience) onlara verdiği anlamı, simgesel anlamlandırma sürecinin bir ürünü olarak kültürel kimlik ile ilişkili ele alır.
Pop-Arabesk buradaki anlamıyla birbirine sürekli yakınlaşan iki popüler müzik üslubunu ifade ederken, bir biçem olarak ‘pop’u dışında bırakmayıp Türk ulusal kimliğinin bir metaforu olarak görünen arabeske kavramsal olarak bulunduran bir melez kavram önerildi: Pop Arabesk.”
BÖLÜM BAŞLIKLARI:
1.Bölüm
Kitle Kültürü mü? Popüler Kültür mü?
Kavramlar ve Tanımlar
Kitle Kültürü: Kökenler
Sanırım iyi bir okur merak eder, en azından kitapçısında sayfalarını karıştırırdı.
Ödüller gazete haberlerinde yayımlanıyor, edebiyat dergilerinde gözüküyor ama tanınması, okura ulaştırılması için kitapçıların çabası gerekiyor.
Bir zamanlar ben D&R’da haftanın listesini hazırlardım, o kitapların başına da ödül kazananları koyardım. Mağazaya gelen kitapsever bu listeyi okur, seçimde değerlendirirdi.
Şimdi ne yazık ki kitapçılar böyle bir sunum yapmıyor, okurun da işi zorlaşıyor. Türkiye Yayıncılar Birliği’nin bu girişimi yapmasını bekliyorum.
Şimdi tatil dönemi, öğrenciler de kitap seçmek isterler, onlar için de ayrı bir liste yapılabilir. Ders programları düşünülerek bu liste düzenlenmeli. Çocuk kitaplarının okurları raflarda büyüklerin kitaplarıyla yarışıyor.
Bugün ödülleri sıraladım. Böylece seçimde yardımcı olacağını umuyorum.
Talât Sait Halman, yurtiçi kadar yurtdışında da Türk edebiyatını tanıtan biridir. Çevrileriyle de yabancı dile aktarılamaz denilen şairleri ustalıkla yabacılara da tanıtmıştır.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından nitelikli edebiyat çevirilerini desteklemek amacıyla 2015 yılında Talât Sait Halman anısına başlatılan Talât Sait Halman Çeviri Ödülü’nün 2023 yılı değerlendirmelerinde dört çevirmen finale kaldı.
Talât Sait Halman’ın döneminde de Bilkent’te söyleşiler yaptım.
Şimdi Halman’ı İKSV’nin düzenlediği Çeviri Ödülü ile anıyoruz.
Elbet acı anılarımız belleğimizde hâlâ yaşıyor.
Dil Kurultayı’ndan bir gece önce Bedrettin Cömert’in evinde akşam yemeği yemiştik, ertesi gün katledildiğinin haberini aldık. Cenaze törenine Ahmet Taner Kışlalı’nın otomobiliyle gitmiştim.
Kültür Bakanlığı’nın danışma kurullarında yer aldım. Birçok yayın önerisi gelir, onları değerlendirirdik.
Danışma kurulu üyelerinden biri de başta Füsun Akatlı olmak üzere Ankara’daki birçok kişinin felsefe hocalığını yapmış olan Nusret Hızır’dı.
Müzik konusunda bilgisiyle de beni çok etkilemişti.