Paylaş
Yapılanları anlatırken hiçbir övgü payından söz etmiyordu.
Daha sonra birçok açılışta, toplantıda konuştuk, kültürün birkaç büyük şehre değil, bir ülkeye yayılması gerektiği görüşünü öğrendim.
Bakırköy’deki kütüphanemin açılışına da geldi. Kütüphane politikasını da konuştum.
Kültür Yolu Festivali’nin zenginliğini, kapsama alanının genişliğini gazete haberlerinden okudunuz.
Yıllardır yazdığım, önerdiğim bir genişlemeyi Kültür Yolu Festivali’nde gördüğüm için bu yazımı yazdım.
Büyük kentlerde festivaller yapılır, konserler düzenlenirdi. Peki bu konserlere gelemeyen, sergileri göremeyen, festivale erişemeyen yurttaşlar ne yapacaktı. Koca yaz günü ya da mevsimin başka günlerinde çevreleri içinde kalacaklardı. Hiçbir faaliyetten yararlanamayacaklardı. Bencil bir kültür anlayışı idi.
Yalnız dinleyiciler, sanatçılar için bunun önemini vurgulamıyorum, sanatçılar da her kentte sanata susamış insanlarla buluşacaklar.
Artık günümüzde ulaşım kolaylığına rağmen bir kentten bir kente gitmek gerek ekonomi gerek vakit açısından imkansızlaşıyor.
Öte yandan imrendiğim bir durum gerçekleşti. Yazlığa tatile giden biri de artık sanatın, kültürün nimetlerinden faydalanacak.
Ersoy, tanıtım toplantısında bakın ne demiş?
“Türkiye’ye adeta bir festival iklimi yaratacağız.”
Festivallerin bir başka işlevi olduğu kanısındayım, oradaki gençler de kendi yeteneklerini keşfedecekler.
Festivallerde ressamların olması benim açımdan önemli.
Genç bir öğrenci ustalara baktığında belki o da bu yolda yürüyecek. Dünyayı nasıl algılayacaklarını bu sanatçılardan öğrenecekler. Cumhuriyetin kültür girişimlerini bu festivallerle sürdüreceğiz. Ressamlarımız yurtdışına gönderildiler, döndüklerinde bilgilerini, ustalıklarını Anadolu’yu tuvale getirerek gösterdiler.
Bence en önemli insan eşitliği kültür eşitliğidir, bu festivaller bu eksikliği giderecektir. Yerelden evrensele yolculuğumuzda genç kuşaklara birer rehberdir.
Yaşadıkları yerlere kadar sanatı, sanatçıyı götürdüğümüz oranda çağdaş bir genç kuşak yetiştireceğiz.
EDEBİYAT TARİHİNE IŞIK TUTAN MEKTUPLAR
YAZDIĞIM kitap mektup türünün önemli örneklerinden biri.
Kapaktan tanıtayım:
Bilge Karasu
Enis Batur’a Mektuplar
Ankara Yazıları
Hazırlayan: Mesut Varlık
Enis Batur ile Bilge Karasu 1971 yılında tanışıyorlar. Batur’un 1973’te Paris’e gidişine kadar gelişen dostluklarının ardından, aynı şehirde olmadıkları yıllarda sürekli yazışıyorlar.
Bu kitapta Bilge Karasu’nun Enis Batur’a 1973 - 76 yılları arasında yazdığı mektupları, Mesut Varlık’ın Karasu’yla dostluğa dönüşmüş usta- çırak ilişkileri hakkında Batur ile yaptığı bir söyleşiyi, Batur’u ‘Bilge Karasu’nun Ankara’sı’ adlı yazısını ve Karasu’nun radyo için yazdığı Ankara metninin dergi yazısı halini okuyacaksınız.
“Ankara’da yazdığım zaman nasıl İstanbul’u düşünerek yazıyorsam, dışında yazdığım zaman da yine İstanbul’u düşünerek yazıyordum” diyen Karasu’nun Ankara’da, Ankara’nın da Karasu’da nice iz bıraktığına dair birçok ipucu bulacaksınız bu metinlerde.
İçindekiler
◊ Ustadan Çırağa
Mesut Varlık’a Yanıtlar
◊ Mektuplar
Bilge Karasu
1973 – 1976
1985 – 1994
◊ Bilge Karasu’nun Ankara’sı
Enis Batur
◊ Ankara’nın Atkestanelerinde Sığırcık Yetişirdi
Bilge Karasu
(Metis Yayınları)
Paylaş