‘Seslerin Seyyahı Evliyâ Çelebi’nin Kayıp Sazları’
Bazı kitaplar vardır ki zaman zaman mutlaka birkaç sayfa okumak istersiniz, bu adlardan biri de Evliya Çelebi’dir.
Kitap kime adanmış:
“Rahmetli Anneanneme...
Aileme, Öğretmenlerime, Ustalarıma...
Evliya Çelebi’in 410. doğum gününe ithafen...”
Seyahatnamenin birinci cildinde yer alan 1638 yılında Bağdat seferi öncesinde düzenlenen geçit alayında üstat ve esnaf sazendelerin ellerinde çaldıkları sazların özelliklerinden başlamak üzere; Türk musiki tarihi içinde âşık meclislerinde çalınan Dedem Korkut mirası kopuzdan, Şemsi Çelebi’nin icadı yonkara, Taptuk Emre ve Yunus Emre’nin meşk ettikleri çeşdeden, Pargalı İbrahim Paşa’nın sazende alayındaki şeştara, derviş meclislerinde zikir esnasında kayışla çalınan ve Osman Hamdi Bey’in Kaplumbağa Terbiyecisi tablosundaki nevbeden elindeki neye, yiğitlerin ve cariyelerin gözde sazı çöğüre, saray meclislerinde çeng çalıp raks eden çengilerin çalparelerinden, dönemin sazende başı Ali Ufkî Bey’in yetmiş iki telli santuruna, yüzyılın bestekârı Hafız Post’un tanburundan, Mevlevilerin rebabıyla, neyine kadar onlarca sazın teknik bilgileri yanında, tarihi gerçekler ve gizemli rivayetlerle dolu zengin ama yitik bir kültür hazinesinin hikâyesi yer almaktadır.
Kitap, ‘seslerin de seyyahı’ olan Evliya Çelebi’nin dilinden sizleri Türk musiki tarihinde zaman yolculuğuna çıkarıyor.
Kitap, Feridun Andaç’ın Yaşar Kemal’i anlama/anlatma yolculuğunun üçüncü eseri:
“Beş kitapta tamamlanacak olan bu çalışmada bir söz büyücüsünün anlatı evreni, hayata bakışı, yapıtlarını var eden coğrafyanın gerçekliği dile getirildiği gibi kurulan bir roman/anlatı dünyasının modern edebiyata kattıkları da değerlendirilecektir.”
Kitabın başında Yaşar Kemal’i yazış serüveni var.
Yazının başında yazardan bir alıntı:
“Kendini bilenlerle, hakkı yenenlerle, sömürülenlerle, acı çekenlerle, yoksulluklarla birlikteyim.”
İçindekiler:
Yeni kitabı ‘Unutulmaz İnsanlarla Konuşmalar’ sinema, sanat dünyasından birçok kişiyle söyleşilerinden oluşuyor. Onları yakından tanımamızı sağlıyor.
Dorsay, Önsöz’ünde seçimi konusunda bilgi veriyor:
“Seçimimde birkaç faktör rol oynadı. Ele aldığım isimlerin, sanatçı veya değil, mutlaka Türklerin hayatında önemli bir rol oynamaları ve toplumun ortak belleğinde hâlâ belirli yer tutmaları... -Ki bu kolay bir şey değildir. Zirvelere çıkmış ne isimler artık hatırlanmaz, adları pek anılmaz. Ayrıca bir kadın- erkek dengesi, bilinçaltında da olsa sanırım beni yönlendirdi.”
Gerçekten bu tür kitaplar, alanlarına emek vermiş birçok kişiyi hatırlamamızı sağlıyor.
Özellikle genç kuşak bu adları okuduklarında bugün yapılan işlerin, kazanılan başarıların tarihini de öğrenmiş olurlar. Bu kitap sadece sinemayla ilgilenenlerin tarihi değil, ülkemizde; sanata, sanatçıya verilen emeğin de tarihi.
Dorsay
Bir kez de Nevzat Atlığ’ın evinde Türk müziğinin önemli bestecilerini seslendirdiği unutulmaz bir gün yaşattı.
Sesinin genişliği ve orijinal rengi ile Klasik Türk Müziği’nin önde gelen yorumcularından biri olarak kabul edilen Münip Utandı’nın, 25 kişisel albümü arasında yer alan ‘Sevda Yolunda’ ve ‘Titrer Yüreğim.’
Birol Yayla (Tanbur), Taner Sayacıoğlu (Kanun), Lütfiye Özer (Kemençe) ve Volkan Ertem’in (Viyolonsel) enstrümantalist olarak yer aldığı albümün kayıtları Ada Stüdyo’da gerçekleştirildi.
‘Sevda Yolunda’ adlı plağında Fehmi Tokay’ın ‘Terket beni artık yetişir sende vefa yok’ adlı Hicaz eserinde konuk sanatçı olarak, sanatçının kızı solist Merve Utandı Kalkan’ı görüyoruz.
Münip Utandı, Nevzat Atlığ yönetimindeki Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nun ilk dokuz üyesinden biri oldu. Özgün üslubunu üyeliğinden onur duyduğu bu koroda birlikte olduğu üstatlara borçlu olduğunu söyleyen sanatçı, kendisini Darülelhan (konservatuar) ekolünün içinde konumlandırıyor. Münip Utandı, üslubunu tarif ederken şu sözleri kullanıyor:
“Klasik Türk müziği fazlalıklardan arındıkça çağdaş insana yaklaşır, ruhuna ulaşır. Dinleyiciyi dinginleştiren, nüanslara ve bestecilerin kişiliğine dikkat eden, perdelere sağlam basan, çok çalışılarak hazırlanan icralardan yanayım. Dinleyici şarkıların gölgesinde huzur bulmalı, ruhunun derinliklerine seyahat etmeli.”
Münip Utandı hâlâ İstanbul ve Ankara'da iki konservatuvarda öğretim üyesi olarak görevine ve ‘Hanende’ olarak özel konserlerine devam etmektedir.
Kayıtlarından:
Sık sık başvurma, yeniden okuma ihtiyacı hissedersiniz.
Bunlardan biri Asuman Kafaoğlu–Büke’nin ‘Tablodaki Kadın’ kitabı.
Kapakta bir yazı daha var:
‘Sanat Tarihinin Kitap Tutkunu Kadınları.’
Sunumdan başlamalıyım yazıma:
“Kadınların yüzyıllar boyunca gezmeleri, kendi başlarına maceraya atılmaları, zekâ ve yeteneklerini gösterecek işlerde çalışmaları toplumsal olarak engellendiği içindir ki, dinledikleri ve okudukları hikâyeler için çok önemli olmuştur. Ancak bu şekilde zihinsel yolculuklara çıkabilir, görmedikleri dünya hakkında bilgi edinebilirlerdi. İşte tam da bu yüzden kadın ile kitap arasında çok özel hatta büyük bir bağ olduğunu düşünmeden edemem.
Ressamlar öteden beri kitap okuyanları, özellikle de kitap okuyan kadınları resmetmeyi sevmişler. Her kitabın farklı mimikler ve duruşla okunduğunu izlemek, ayrıca bir düşünme nedeni olmuş ressamlara. Bizler de okuyan kadınların resimlerine baktığımızda, kim oldukları ne oldukları ne okudukları hakkında bilgi edinebiliriz, çünkü okunan metin bir şekilde bedene yansır. Merak, dikkat, heyecan, hüzün ya da sıkıntı izlerini görebiliriz. Okuma üzerine yoğunlaşmak ayrıca bize kitabın yüzyıllar içinde nasıl farklı şekillere büründüğünü de gösterir
Yapılanları anlatırken hiçbir övgü payından söz etmiyordu.
Daha sonra birçok açılışta, toplantıda konuştuk, kültürün birkaç büyük şehre değil, bir ülkeye yayılması gerektiği görüşünü öğrendim.
Bakırköy’deki kütüphanemin açılışına da geldi. Kütüphane politikasını da konuştum.
Kültür Yolu Festivali’nin zenginliğini, kapsama alanının genişliğini gazete haberlerinden okudunuz.
Yıllardır yazdığım, önerdiğim bir genişlemeyi Kültür Yolu Festivali’nde gördüğüm için bu yazımı yazdım.
Büyük kentlerde festivaller yapılır, konserler düzenlenirdi. Peki bu konserlere gelemeyen, sergileri göremeyen, festivale erişemeyen yurttaşlar ne yapacaktı. Koca yaz günü ya da mevsimin başka günlerinde çevreleri içinde kalacaklardı. Hiçbir faaliyetten yararlanamayacaklardı. Bencil bir kültür anlayışı idi.
Yalnız dinleyiciler, sanatçılar için bunun önemini vurgulamıyorum, sanatçılar da her kentte sanata susamış insanlarla buluşacaklar.
Artık günümüzde ulaşım kolaylığına rağmen bir kentten bir kente gitmek gerek ekonomi gerek vakit açısından imkansızlaşıyor.
CD’lerinin adı: “Kırsallardan Ezgiler”
Adnan Saygun (1907-1991) Demet / Keman ve Piyano İçin Süit / Op. 33 (1955)
1 Prelüde............................................. 3.14
2 Horon.............................................. 3.27
3 Ağır Zeybek...................................... 3.30
4 Sepetçioğlu....................................... 4.00
Muammer Sun
Bütün okurlarımdan bir ricam var. Hiç olmazsa bugün bir şiir okuyun. İnanın tek dize bile yaşamınızı değiştirir. Bizim edebiyat tarihimizin yoğun bölümü şiirlerle zenginleşmiştir. Her zaman tekrarlarım, derdimizi, sevincimizi en iyi ifade eden şiirdir. Nicemiz belleğimizde dizeleri yaşatırız.
Edebiyat matinelerinde şairleri kendi sesinden dinlemek için ben ve arkadaşlarım koşardık. Eminönü Halkevi bu mekânların başında gelirdi. Okullarda da şiir günleri, edebiyat matineleri düzenlenirdi. Ben Behçet Necatigil, Attilâ İlhan, Özdemir Asaf ile bu matinelerde tanıştım.
Yıllar sonra da Hürriyet Gösteri’de okurlara şiir kaseti armağan ettik.
Kitaplığınızda mutlaka bir şiir antolojisi bulundurun. Ne yazık ki bu yasal açıdan artık mümkün olmuyor. Telif Kanunu antoloji türünü öldürdü. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu sorunu çözmesini bütün edebiyat severler bekliyor.
ENİS BATUR’DAN 2024 ŞİİR BİLDİRİSİ
PEN Türkiye Yazarlar Derneği, 2024 Şiir Ödülü’ne Enis Batur’u değer gördü. Batur’a ödülü bugün 18.30’da Kırmızı Kedi Pera’da düzenlenecek bir törenle sunulacak. Törende Güven Turan, Oğuz Demiralp, Yalçın Armağan, Haydar Ergülen birer konuşma yapacaklar. Enis Batur’un kaleme aldığı 2024 Şiir Bildirisi şöyle:
“PEN Şiir Ödülü’ne lâyık bulunan şairden, ödül geleneği böyle, bir bildiri kaleme alması bekleniyor.
Düşündüm: Ülkenin bu halinde, Dünyanın şu halinde bir şairin bildirecek nesi kalmış olabilir? Gizlisi saklısı yok: Ahval konusunda safkan karamsarım. Ama bu, beni ‘iş’ime özen ve inatla bakmaktan alıkoymuyor.