Türkiye’de denemeleri yapılan iki aşıdan biri olan Biontech/Pfizer aşısının önümüzdeki ay ruhsat alarak ülkemizde de piyasaya çıkması planlanıyor. Aşı izleme merkezinin başındaki isimlerden biri olan Ankara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı ve Hürriyet Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İsmail Balık, deneme ve izleme süreciyle ilgili merak edilenleri Hürriyet Ankara’ya anlattı. Balık, “Dünyadaki diğer denemelerde olduğu gibi bizim sürecimizde de herhangi bir yan etki gözlenmedi. Önümüzdeki ay aşılamanın ülkemizde de başlamasına hiç bir engel yok, ancak aşı bulundu diye hemen rehavete kapılıp kuralları unutmak büyük yanılgı olur. Aşılama toplumun 60-70’ine uygulanan kadar kendimizi korumalıyız” dedi. Prof Dr. İsmail Balık şöyle devam etti:
YAN ETKİ RAPORLAMADIK
“Dünyayla birlikte biz de Ankara’da Biontech/Pfizer aşısının sürecini gözlemleyerek takip ediyoruz. Biz diğer merkezlere onlar da bize katkı veriyor. Dünyada 40 binin üzerinde deneme yapıldı, Türkiye’de ise 500. Bizim merkezde ise 70 kişiye uygulandı, önemli hiçbir yan etki raporlamadık. Etkili olduğunu gözlüyoruz. Aşının yüzde 90 üzerinde koruyucu özelliği olduğunu düşünerek biz de destekliyoruz.
EN AZ 6 AY KORUYUCU
Koruyucu olduğu anlaşıldı ama ne kadar süreyle koruyucu olacağı takipler sonucunda anlaşılacak. Sağlık Bakanlığı tarafından yapılacak risk derecelendirilmesine göre, aralık ayının ikinci haftasından sonra ilk parti aşılamanın başlatılabileceği tahmin ediliyor. Öncelik grip aşısındaki gibi risk gruplarının olacak. Bugüne kadar yapılan testlere göre bizim öngörümüz en az 6 ay koruma sağlayacağı yönünde.
BULAŞMAYI DA ÖNLEYECEK
Aşılanan kişinin hastalıktan korunacağı ya da hastalığı hafif geçireceği ön görülürken, başkasına bulaşmayı da büyük oranda önlemesini bekliyoruz. Bu nedenle ne kadar fazla aşılama yapılırsa, salgın o kadar çabuk bastırılacaktır. Aşı yapılanların bile kendilerini korumaya salgın sonuna kadar devam etmelerinde yarar var. Herkes aynı anda aşılanamayacağına göre maske, mesafe hijyen kurallarına saygı duymaya devam etmeliyiz.
Koronavirüs salgınının başında fahiş fiyatlarla yaşanan süreci fırsata çevirmeye çalışan işgüzar firmaların taktiği değişti. Maske fırsatçıları, bu sefer de içlerine teknik özellikleri virüsü korumaya yetersiz olan, işlevsiz maskeleri de kattıkları çoklu paket kutularıyla müşterileri tuzağa çekiyor. Çoklu pakette daha uygun fiyat olduğunu düşünen vatandaşlar da uzmanların en sık önerdiği çeşit olan ‘3 katlı cerrahi maske’ etiketiyle satılan bu maskelere rağbet gösteriyor. Ancak paket satın alınıp bir kaç maske kullanıldıktan sonra, kutudaki bazı maskelerin ‘3 katlı cerrahi maske özelliği’ taşımadığı ve virüsü filtreleyen meltblow kumaşından yapılmadığı anlaşılabiliyor. Hürriyet Ankara koruyucu özelliği olmayan maskelerin yarattığı tehlikeyi ve bu durumla karşılaşmamak için yapılacakları uzmanlarına sordu:
KORUYUCULUĞU BİLİNMİYOR
*Ankara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı ve Hürriyet Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İsmail Balık: “3 katlı cerrahi maskede virüsü filtreleyen meltblow kumaş büyük önem taşıyor. Üretim açısında da pahalı bir bölüm. Bende fark ediyorum; maalesef ticari terbiyeye aykırı davranan satıcı firmalar var. Bu önemli kumaşı kullanmaktan kaçıyorlar, ama kullanıyor gibi göstererek satıyorlar. Maskenin teknik özellikleri düştükçe koruyuculuk özelliği de azalıyor. Bunu kullanan insanların da, en güçlü silahı olan maskelerinin koruyuculuk özelliği düşmüş oluyor. Neyden yapıldığı bilinmeyen maskenin koruyuculuğunu da bilemeyiz. Bu nedenle vatandaşımızın da, bu maskeyi satan aracıların da kontrollü davranması, güvenilir noktaları tercih etmesi gerekiyor.
Açık alanların da maske ve mesafe kurallarının yerine getirilmediği zaman risk taşıdığına dikkat çeken Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz, “Sigara dumanı virüs parçacıklarının daha uzağa gitmesine sebebiyet verdiği için kalabalıklarda kesinlikle içilmemelidir. Eğer sigara içen bir kişinin sigara dumanının kokusunu alıyorsanız bu kişiyle aranızdaki fiziki mesafeyi olması gerekenin en az 2 katına çıkarmanız gerekir” dedi. Sigara yasağının virüsün yayılımının hızını kesmeden önemli bir rol oynayacağına dikkat çeken Kayıpmaz şöyle devam etti:
KALABALIKLARDA KESİNLİKLE İÇİLMEMELİ
“Sigara içen insanlar, sigara içtikleri sırada mecburen maskeleri çıkarıyorlar. Benzer durum çay, kahve molalarında ve yemek aralarında da söz konusu oluyor. Bu nedenle yeme, içme ve sigara içme sırasında kişiler arasındaki mesafenin mutlaka korunması gerekiyor. Hele ki sigara dumanı virüs parçacıklarının daha uzağa gitmesine sebebiyet verdiği için kalabalıklarda kesinlikle içilmemelidir.
BÜTÜN TOPLUMUN BEKLENTİ BU YÖNDE
“Mecliste 15 yıldır mücadelesini verdiğimiz bir hayvan hakları kanunu var. Bizim amacımız hayvana şiddetin kabahatler kanunudan çıkıp ceza kanunu kapsamına girmesi ve faillerin hapis cezasıyla yargılanması. Bu kanun çıkmadığı için sicillerine bile işlenmeden basit bir para cezasıyla bu işten sıyrılıyorlar. Toplumda beklenti oluşmuş durumda. Bu kanun bütün Türk halkı tarafından talep ediliyor. Dolayısılya parlamentonun bu sese kulak vermesini temenni ediyoruz.”
KANUNUNDAKİ EKSİKLİĞİ GÖSTERİYOR
KEŞİF çalışmalarına katılan HAYTAP avukatı Eren Değirmenci’nin açıklamaları ise şöyle oldu: Bu köpeklerden üçü buradaki mahalleli tarafından sahiplenilmişti. Bu sebeple sanık hakkında mala zarar vermek suçundan, ayrıca zehirli atıkları parka bıraktığı için çevreye kasten zarar vermek suçundan yargılamaya başlandı. Sanığın bu suçtan ceza alması çok zor görünüyor. Bugün, sanığın bıraktığı zehirli et parçalarının çevreye ne denli zarar verdiğini ölçmek için hakim ve bilirkişilerle birlikte olayın yaşandığı parka gelindi. Bu kişi onlarca hayvanı öldürdü ve eğer bu köpeklerden birkaç tanesi mahalleli tarafından sahiplenilip aşı kartı çıkarılmış olmasa hiçbir ceza almadan kurtulacaktı. Bu da bize ceza kanunundaki eksikliği gösteriyor. “
İTİRAF ETMİŞTİ
6 köpek ile 14 güvercini öldürmekten yargılanan sanık İsmail Koç, önceki duruşmada zehri parka koyduğunu kabul etmişti. 6 Ekim’de görülen davada konuşan sanık Koç, köpeklerin kendisine ve çocuklarına saldırdığını iddia ederek savunmasında: kemik kırıntıları ve et parçalarına fare zehri katarak parkın muhtelif yerlerine attığını ve 6 köpeğin öleceğini düşünmediğini ifade etmişti.
ABD merkezli ilaç firması Pfizer ile Almanya’da Prof. Dr. Uğur Şahin’in kurucusu ve ortağı olduğu Biontech biyoteknoloji firmasının koronavirüs salgını için geliştirdiği aşının gönüllü uygulamalarına dün Ankara’da başlandı. Deneme aşamasında 500’ün üstünde gönüllüye uygulanacak aşının ilk denek adayı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necmettin Ünal oldu. Ünal’ın ardından Ankara Üniversitesi’nden gönüllü hocalara ve sağlık çalışanlarına da aşı yapıldı. Ankara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı ve Hürriyet Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İsmail Balık aşının deneme ve izleme süreciyle ilgili merak edilenleri Hürriyet Ankara’ya anlattı. Balık, “İnşallah bu aşımızı da gerekli denetim ve gözetim çalışmalarının ardından 2 ay içerisinde piyasada göreceğiz” dedi. Herkese aşılama yapılmasının mümkün olmayacağını dikkat çeken Balık, “Öncelik risk grubu ve sağlıkçılar olacaktır. Bu yüzden aşı onaylansa bile en az bir yıl maske, mesafe, hijyen ve kabalıklara girmeme kurallarına uymaya devam etmeliyiz” uyarısı yapı. Prof. Dr. Balık’ın değerlendirmeleri şöyle:
HEDEFE ULAŞMAK ÜZEREYİZ
Aşının etkisini incelemeye bugün başladık ve ilerleyen süreçte de takip edeceğiz. Etkinlik düzeylerini ve oranlarını araştıracağız. Bunların takibini 2 yıl boyunca da devam ettireceğiz. Ama bu aşının piyasa girmesine engel değil. 2 ay içinde Amerika’da ve Avrupa birliği ülkelerinde onay alıp rutin uygulamaya geçeceğini tahmin ediyorum. 2 ay içerisinde onay alma ihtimali çok büyük olasılık olarak gözüküyor.
İLK ETAPTA YETERSİZ OLACAK
Şuan Türkiye’de bu aşının yanında Çin’de üretilmiş bir aşı da deneniyor. Her ikisinin de güvenilirliğiyle ilgili bir sorunla karşılaşılmadı. Bizde başladığımız araştırmada etkinliğin ne kadar uzun süre devam edeceğini göreceğiz. Ancak aşıların piyasaya çıkması ilk etapta tüm dünyaya yetecek kadar aşının çıkması anlamına gelmiyor. İhtiyacın çok altında aşı piyasaya çıkmış olacaktır. Tüm dünyada herkese aynı anda aşı yapılamayacak.
1 YIL DAHA KURALLI YAŞAM
Aşı bu nedenle salgının hemen durmasına katkı vermeyecek gibi görünüyor. En azından bir yıl daha standart korunma tedbirlerine uymaya ihtiyacımız var. Maske, mesafe, el hijyeni ve kabalıklar girmemek önemli. Bu dördüne dikkat etmemiz gerekiyor. Öncelikle risk grubu ve sağlık çalışanları. Otobüs şoförleri, banka çalışanları gibi insanlarla yüz yüz olanlar aşılamada öncelik olmalı.”
22 Mart’ta Ankara genelindeki 8 istasyonda ‘memnun edici’ seviyede olan hava kalitesi 23 Ekim’de yalnızca 3 bölgede ölçüldü.
2 BÖLGE HASSAS 3 BÖLGE ORTA SEVİYE
Ankara’nın 8 farklı noktasında ölçüm yapan istasyonların 23 Ekim’e ait verilerine göre; Bahçelievler ve Siteler bölgesinde hava kirliliği ‘hassas’ olarak ölçüldü ve ‘Hassas gruplar için sağlık etkileri oluşabilir, ‘açık hava sporları bisiklet sürmek ve dışarıda piknik yapmak için iyi bir hava değil’ uyarısı yapıldı. Sincan, Sıhhiye ve Demetevler’de ise kirlilik orta seviye olarak ölçüldü ve ‘hava kirliliğine hassas olan insanlar için orta düzeyde sağlık endişesi oluşabilir’ uyarısı yapıldı.
KEÇİÖREN, KAYAŞ, ÇUBUK RİSK TEŞKİL ETMİYOR
Keçiören, Kayaş ve Çubuk’ta ise hava kalite endeksi günlük ortalama 50 PM10’nun(partikül madde) altında kaldı. 3 bölgede için de; ‘Hava kalitesi memnun edici’ seviyede denilerek, ‘hava kirliliği az riskli veya hiç risk teşkil etmiyor’ bilgisi paylaşıldı.
Koronavirüs pandemisiyle girdiğimiz sonbahar ve kış aylarıyla beraber grip ve zatürre başta olmak üzere diğer enfeksiyon hastalıklarında da artış bekleniyor. İçinde bulunduğumuz günlerde sıkça sorulan soruların başında ise ‘koronavirüsten korunmak için zatürre ve grip aşısı yaptırmalı mıyız?’ geliyor. Uzmanlar ise bu aşıların koronavirüs özelinde kanıtlanmış bir etkisi olmamasına karşın, özellikle risk gruplarına hastalıkların bir arada geçirilmemesi içi yapılmasını öneriyor. Ankara Eczacı Odası (AEO) Başkanı Taner Ercanlı grip ve zaatüre aşılarına yönelik yoğun bir talep olduğunu belirterek, “Elimizdeki aşıların öncelikli olarak risk grubuna ulaşması adına, eczanelerde aşı satılması yerine Bakanlığın belirleyeceği hastane, sağlık ocağı gibi noktalarda aşılama yapılması daha doğru olacaktır” önerisinde bulundu. Ercanlı gerekçesini ise, “Şuanda talebe cevap verecek bir aşı stoklarda yok. Bu yüzden eczacı ve halk karşı karşıya geliyor. Biz kim gerçek risk grubu kim değil bilemeyiz. Eczacının bunu rezerve etme saklama gibi bir lüksü yok” dedi. Ercanlı şöyle devam etti:
15 EKİMDE STOKLARDA
Zatürre ve grip aşılarında inanılmaz birr talep var. Özellikle grip aşılarında oluşan yoğun talebe son bir haftadır (27 Eylül-1 Ekim) talebe cevap veremeyen eczanelerin oldu. Bize gelen bilgi 15 Ekim’de grip aşısı stoklarının artacağı yönünde. Zaatüre aşısıyla ilgili ağustos ve eylül ayında bir sıkıntı oldu. Talep çok yoğundu. Ancak bu hafta çok sayıda aşı piyasaya girmeye başlayınca bu sıkıntı aşıldı.
TERCİH DURUMU YOK
Aşı gelmiş ben ne zaman olacağım’ ‘benim ismimi yazar mısın’ ‘beni unutma’ sözleriyle eczane eczane dolaşarak ismini yazdıran Ankaralılar olduğu duyumu alıyoruz. Eczacıların çoğu sıkıntı yaşamamak için notlar alıyorlar. Ama bunu rezerve etme gibi bir şansı yok. Kronik rahatsızlığı olan reçetesi olan kişilere teslim edecekler. Ama yetersiz gelirse nasıl vereceğiz, nasıl tercih yapacağız. Böyle bir lüksümüz yok.”
BİLİM KURULU BELİRESİN
Halkla eczacı karşı karşıya getirilmemeli. Çünkü burada yanlış bir algı oluşuyor; ‘eczacı da bu var bana vermiyor’ veya ‘tanıdığına saklıyor’ gibi. Bu yüzden diyoruz ki girip aşısı ihtiyaca cevap veremeyecek miktarda olursa bunun halka dağıtımı noktasında Sağlık Bakanlığı yeni bir düzenleme yapsın. Bilim Kurulu’nun değerlendirmelerine göre belirlenen risk grubuna öncelikli olarak bu aşılar uygulansın. Eczane yerine hastane veya sağlık ocağı, aile hekimleri üzerinden yapılması daha doğru olur bu aşıların. Kronik rahatsızlıkar içinde ciddi boyutta olan var. O hastaların öncelik olması lazım
Uzmanlar, havaların soğumasıyla birlikte koronavirüs vakalarında tablonun daha kötüye gitmemesi için bugünlerden önlem alınması gerektiğinin altını çiziyor. Sonbahar ve kış aylarıyla beraber koronavirüsün yanı sıra grip ve zatürre başta olmak üzere diğer enfeksiyon hastalıklarında da artış bekleniyor. İçinde bulunduğumuz günlerde sıkça sorulan soruların başında ise ‘Zatürre ve grip aşısı yaptırmalı mıyız?’, ‘Bu aşılar bizi koronavirüsten korur mu?’ geliyor. Hürriyet Ankara, bu soruları Hürriyet Bilim Kurulu Üyesi ve Ankara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İsmail Balık’a sordu. Balık, koronavirüs başta olmak üzere bütün enfeksiyon hastalıklarına karşı en büyük silahın maske, mesafe ve hijyen olduğunu hatırlatarak, ”Grip ve zatürre aşısını sadece kronik hastaların yaptırması doğru olacaktır. Çünkü bu aşının koronavirüs özelinde kanıtlanmış bir etkisi yok. Ancak diğer hastalıklarla aynı anda geçirilince özellikle riskli grupta çok daha ağır seyretmesine neden olabilir” dedi. Prof. Dr. İsmail Balık havaların soğumaya başladığı Ankara’da, kentliye şu tavsiyeleri yaptı
İŞİN TEMELİ MASKE MESAFE HİJYEN
“Bilimsel veriye dayalı konuşmamız ve hareket etmemiz gerekiyor. Her şeyi sorgulamadan önce asıl korunmanın maske, mesafe ve hijyen ile olduğunu kabul etmeliyiz. Bugünlerde konuya daha da ciddiyetle yaklaşmamız kış aylarında tablonun olumsuzlaşmaması için kesinlikle şart. Koronavirüsten korunarak kış aylarında yaşanabilecek başta grip, zatürre olmak üzere birçok enfeksiyon hastalığından da önemli ölçüde korunmuş olacağız. Koronavirüs, zatürre ve grip ile birlikte geçirildiğinde daha ağır hastalık yapma riski taşıyor.
İKİ AŞIYA DA GEREKSİZ BİR TALEP VAR
Bu nedenle özellikle risk grubundakilerin zatürre ve grip aşısını yaptırmalarında yarar vardır. Ancak gereksiz yere risk grubunda olmayanların bu iki aşıya yoğun talepte bulunmasının bir anlamı yok. Çünkü bu iki aşınının adını taşıdıkları hastalıklara koruma sağlamasına karşın, koronavirüs özelinde bir etkisinin olduğu kanıtlanmış değil. Bu noktada 3 altın kuralımızın yanında (maske, mesafe, hijyen) en büyük destekçimiz bağışlıklık sistemimizi güçlü tutmak olacaktır.