Samsun 19 Mayıs Stadı'nda mücadele eden takımlardan biri şampiyonluğa, diğeri düşmemeye oynuyor. Biri kırmızı, diğeri beyaz formayla sahaya çıkmış.
‘‘Şampiyonluğa oynayan hangisi?’’ diye, hayatında ilk defa maça giden bir vatandaşa sorsanız, eminim ki, ‘‘Kırmızı formalı takım’’ yanıtını alırdınız. Futbolun tüm güzelliklerini ortaya koyan, topu ayağına yakıştıran, pozisyona giren, rakibini ezen, kırmızılı futbolculardı. Yani, Samsunsporlular..
Şenol, Celil, Da Silva başta olmak üzere, hepsi yüreklerini ortaya koydular. Hele hele Şenol.. Nasıl savunma yapılacağını, isterdim ki, Fenerbahçe'nin defans oyuncularına anlatsın.. Bir ara, sahada 27 numaralı formadan başkasını göremez oldum. Şenol sahanın her yerinde aslanlar gibi savaşıyor, Celil, meşin yuvarlağa beyniyle hükmediyordu. Sezar'ın hakkını Sezar'a verelim. Samsunspor'un hiçbir oyuncusunun hakkını yemeden, emeklerinin karşılığı olan alkışı onlardan esirgemeyelim.
Ya beyazlar?
Peki ya beyaz formalılar? Kim, kim, kim onlar? Sahada isimleri var, cisimleri yok.. Ne zaman cisimleri olmuş ki, parayı almaya gelince varlar, medyada şov yapmaya gelince de.. Futbol oynamaya kalkışınca, kesinlikle hayır.. Savunmanın ortasında Luciano ile Servet ‘‘şaşkın ördek’’ gibi dolaşıyor. Elini kolunu sallayan, Recep'le karşı karşıya kalıyor. Hadi, Servet'in uzun süre oynamadığından ötürü mazereti var, ya Luciano'ya ne demeli? Demek ki, ‘‘göbekteki faciayı’’Tomas kapatıyormuş. Daum onu, ne hikmetse sağa çekmiş.. Solda İsmail Güldüren, 1.5 yıl sonra ilk resmi maçında son derece tutuk. Selçuk ön liberoda hiç hücuma çıkamadığı gibi, devamlı top eziyor. Takımda sezon başından bu yana doğru dürüst oynayan tek futbolcu olan Ümit Özat ise kulübede oturuyor. Bu adalet mi? Ümit Özat'ın böyle bir Fenerbahçe'de ölüsü oynar. Tuncay ile Aurelio'nun oyunda hiç etkinliği yok. Şansal Büyüka ile ortak bir düşüncemiz var.. İkimiz de, Samandıra'nın ya havası, ya da suyunda bir şey olduğuna kesinlikle eminiz.. Bu adamlar bu hale nasıl geliyor, hayret.. Aurelio'dan, Tuncay'dan filan vazgeçtik, kırk yıllık Hooijdonk'u bile kendimize benzettik.
Sevgili Daum.. Seni seviyor, Almanya'da büyük antrenör olduğunu biliyoruz. Sempatik davranışların, futbola olan tutkun, bizi sana bağlıyor.. Ama, şunu hiçbir zaman unutma.. Futbol, nankörlüğe çok yatkın bir spor dalıdır. Futbolun dünü yoktur, bugün varsan ne ala.. Ne olur, bugününü ve kariyerini tartışılır hale getirme. Bu takımı bir an önce toparla, ne gibi önlemler alacaksan hemen al.. ‘‘Kredi kartın’’ limitini çok aştı, dikkat!