Paylaş
1904 kurumun sıralandığı listede Türkiye’den 75 üniversite yer aldı. İlk 1000’e 11 Türk üniversitesi girdi. ODTÜ, Koç ve Sabancı Üniversiteleri ise ilk 500’e girmeyi başardı.
Bu yıl da dünyanın en iyi yükseköğretim kurumu 8 yıldır olduğu gibi Oxford Üniversitesi oldu. Dünya sıralamasında Oxford’u ABD’den Stanford Üniversitesi ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü izledi. Bu yıl da ilk 10 sırayı İngiltere ve ABD’deki üniversiteler paylaştı.
Turizm ve eğitim bir ülkenin anlatılmasında en önemli unsur...
ABD de, İngiltere de bunu çok iyi yapıyor.
Son yıllarda yükselen ülkeler var.
Örneğin İspanya ve Polonya giderek daha fazla gence evsahipliği yapıyor.
Yani İtalya ve Fransa’nın yerini İspanya ve Polonya almaya başladı.
Oysa iyi üniversitelerimiz var ve yabancı öğrencileri çekebilecek potansiyele de sahibiz...
Ama bu bir anda olmuyor.
Times Higher Education (THE) üniversiteleri 5 alanda, 18 ayrı performans göstergesi üzerinden değerlendirmişti.
Öğretme ve öğrenme ortamı; araştırma ortamı birinci sırada yer alıyor. Araştırma sayısı, buradan sağlanan gelir ve bu araştırmaların kurumun itibarına yaptığı katkı ikinci sırada...
Araştırmaların kalitesi; alıntının etkisi, araştırmanın gücü, araştırmaların mükemmelliği ve araştırmanın etkisi istenen kriterler arasında her zaman önde...
Bahçeşehir Üniversitesi’nin Mütevelli Heyeti’nin Başkanı Enver Yücel’in akademik yıl açılış konuşmasını dinledim.
İlk 300’de olmayı hedef olarak ortaya koyuyor.
Ve diyor ki; “25 yılı geride bırakan üniversitemiz için ilk 500’de olma sözü vermiştik ve bu sözü tuttuk. Bu kazanım bizde bir rehavet yaratmayacak. Daha çok çalışacağız, daha ileriye gitmek için hep üreteceğiz. Sıradaki hedefimiz 50’inci yılımızı kutlarken dünyanın en iyi ilk 300 üniversitesi arasında yer almaktır.”
25 yıl bir eğitim kurumu için çok kritik bir dönemdir.
Dünyada saygın eğitim kurumları ancak 25’inci yıldan sonra atak yapabiliyor ya da kendini kanıtlamaya başlıyor.
O yüzden bundan sonraki 25 yılda Enver Yücel’in başında olduğu üniversiteden daha fazlasını bekliyorum.
İlk 100 hayal olmamalı.
Altına imzamı atıyorum
ENVER Yücel’in konuşmasında önemli bir bölüm de vardı.
Yeni bir programa başlamışlar.
“Co-Teaching” modelini uygulayan üniversitelerin başarılı olduğunu biliyorum.
Bu model dünyanın en iyi 500 üniversitesiyle işbirliğini de sağlıyor.
Bunun için müfredat güncellenmiş, dünyanın önemli üniversitelerindeki dersler, içerikler incelenmiş ve buna göre bir program hazırlanmış.
Enver Yücel anlatıyor; “Hollanda, İrlanda ve Uzakdoğu üniversitelerindeki gelişim dikkat çekiyor. Singapur üniversitelerinde başlayan kendi diplomanı yarat programı, Hollanda üniversitelerinin çift dilli programları, Kanada üniversitelerinin lisans son sınıflarını sektöre uyum ve iş yaşamına hazırlık olarak planlanması dikkatimizden kaçmayan değişimlerdir. ABD üniversiteleri; daha esnek programlar, sektör ile daha iç içe, bulunduğu kent ve bölgeye katma değer yaratan, toplumsal etki faktörünü öne çıkaracak şekilde yeniden şekilleniyor. Son yıllarda, üretilen bilginin insanlık tarihi boyunca üretilenden daha fazla olduğu bir dönemi yaşıyoruz. İş gücünü robotik ve otomasyona, karar verme yetisini algoritmalara devrediyoruz. Bilgi ekonomisi bir adım daha ileriye taşındı. Artık bilgi üretmek ve üretilen bilginin ürüne dönüştürülmesi de üniversitelerin ana faaliyet alanı oldu. Biz Türkiye’nin bu alanlarda çalışması gerektiğine inanan bir üniversiteyiz. Dünyanın daha iyi bir yer olması için çözümler üretmeliyiz.”
Bütün bu önerilerin, fikirlerin altına imzamı atıyorum.
Dünya değişti acaba eğitim
kadrosunu ne kadar farkında
SADECE üniversitelerimiz mi; bence anaokulundan doktora programlarına kadar her detayı gözden geçirmemiz gerekiyor.
Eğitime uzak biri değilim. Hem üniversitelerin danışma kurullarında görevler alıyorum, dersler veriyorum; bazı okulların yönetiminde de bulundum. Şunu görüyorum.
Dünya değişiyor, çocuklarımız, gençlerimiz bu değişime ayak uydururken; bizim sistemimiz, okullarımız, eğitim kadromuz bazen bunun gerisinde kalıyor.
Klasik yöntemler çoktan terkedildi.
Bugün görselliği, işitselliği, uygulamayı, hayal kurmayı teşvik eden modeller uygulanıyor.
Bazen siyasetin de toplumun gerisinde kaldığını görüyor ve düşünüyorum.
Eğitim kurumlarının, kadrolarının da gençlerimizin önünde koşması gerekir.
Doğru staj programı
hayata hazırlar
BİZDE staj nedense hafife alınıyor. Örneğin ben de mesleğe staj yaparak başladım ve hayatımın dönüm noktası olan günlerdendi. Şimdi birçok ülkede lise öğrencilerinin ikinci yarı yıldan itibaren ilgi duyduğu ve okullarının seçtiği yerlerde staj uygulaması yapılıyor. Doğru bir staj programının gençlerde çok olumlu etkiler yaptığını biliyorum. En azından kendimden biliyorum. Gençlerimiz hayata ne kadar hazır olurlarsa; kendi başarıları da, ülkenin başarısı da artar. Ve özgüvenli, kendisiyle barışık gençlerin daha mutlu oldukları da ayrı bir gerçek...
Paylaş