Paylaş
İzmir Büyükşehir Belediyesi bir çalışma yaptı ve kendi adına bir yol haritası belirledi.
Çalışmayı satır satır okudum.
Bir ortak akıl belirlenmek isteniyor.
İzmir altı bölgeye ayrılıyor; önce sahipsiz köpeklerin sayısı belirlenecek, ardından da veterinerlik hizmetleri başlayacak.
Genel Sekreter Yardımcısı Prof. Dr. Pınar Okyay var. Okyay, “İzmir’de rakam olarak 200 binden, 500-600 binlere çıkan sahipsiz köpekten bahsediliyor. Söylenen sayıların bilimsel bir temeli bulunmuyor. Oysa planlı yönetimin en önemli çıkış noktası gerçek bilgiye, veriye dayalı olmasıdır” diyor.
Doğru ama...
Sayı ister 200 bin, ister 500 bin olsun; ortada önemli bir sorun olduğu kesin...
Kabul; bu envanter çalışması yapılsın, eylem planı uygulanmaya koyulsun.
Ama bütün bunları yapmak için bir zamana ihtiyaç olacak.
Daha önce de yazdım.
İzmir bu konuda öncü olabilir ve bir model yaratabilir.
Ben Sasalı’da örnek bir barınak yapılmasını önermiştim.
Barınağın Doğal Yaşam Parkı’nın içinde olması şart değil; burada büyük, boş araziler var. Gerekirse ilgili bakanlıklarla konuşulur, yardım da istenir.
Bu arada belediyenin bu projesi de şekillenir.
Ben bu yazıyı yazdıktan sonra birçok iş insanı ve sivil toplum örgütü arayıp böyle bir model olması halinde destek vereceğini söyledi.
İzmir bunu yapabilir ve bütün Türkiye’ye de örnek olabilir. Biliyorum; çözüm bir tek yerde yapılacak barınak değil ama iyi bir uygulama olması açısından neden denenmesin.
Aliağa’ya 300 milyon
dolarlık yatırım
Aliağa, sanayide giderek öne çıkan bir yer haline geliyor. Önce Tüpraş, sonra Petkim, ardından demir çelik yatırımları ve hızla dolan Aliağa Organize Sanayi Bölgesi’yle bir sanayi üssü olmuş durumda.
Mobilyadan sonra enerji, Doğanlar Holding’in girdiği başka bir sektör oldu.
Enerjide iş modelleri “atıkları tekrar ekonomiye kazandırmak” oldu. Atıklardan enerji, ısı, geri dönüşüm malzemesi, düşük karbonlu yakıt üretmeye başladılar. Tüm bunları üretirken de sera gazı emisyonları azaltıldığından “Karbon Sertifikası” elde eden Türkiye’nin en önemli markası oldular.
Biotrend CEO’su Özgür Umut Eroğlu, Biotrend ile Freepoint Eco-Systems arasında yapılan potansiyel ortaklığı için Aliağa’daydı. Ortaklık Türkiye, Balkanlar ve Orta Asya'da yeni projeler geliştirerek yıllık 250 bin ton atık plastiği ileri dönüştürebilecek toplam bir üretim kapasitesine ulaşmayı hedefliyor. Aliağa’daki tesis için 300 milyon dolarlık yatırım yapıldı. İlk etapta tesiste 240 kişi istihdam edilecek.
Eroğlu, “Türkiye'nin ilk plastik ileri dönüşüm tesisi, yıllık 60 bin ton plastik atığı işleyerek sürdürülebilir bir geleceğe katkı sağlayacak. Ekonomik ömrünü tamamlamış plastik atıklar, ileri teknolojilerle işlenerek yeni ürünlere dönüştürülecek ve böylece hem çevre korunacak hem de ekonomiye katkı sağlanacak” diyor.
Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri de bu atık meselesi...
Tesis 2027 ortasında açılacak.
Sürdürülebilirlik departmanı
kavramını çok sevdim
Doğanlar Holding’in Başkanı Davut Doğan ile birkaç ay önce sohbet ediyorduk.
Dedi ki...
“Biz bu yaptıklarımızla Türkiye’de geri dönüşümsel ekonominin en büyük oyuncusuyuz.”
Ve ekledi.
“Yaptığımız iş gereğince kendimizi gezegenimizin sürdürülebilirlik departmanı olarak görüyoruz. Türkiye'de herkes günde 1 kilogram çöp üretiyor. Bu çöpün yüzde 20’si bizim tesislerimiz tarafından işlenerek ülke ekonomisine katkı sağlıyor.”
“Gezegenimizin sürdürülebilirlik departmanı” sözünü çok sevdim. Aslında her birey böyle davranmalı... Çünkü iklim değişikliğiyle dünyanın nereye geldiğini görüyoruz.
Keşke herkes dünyamızın geleceği için birşeyler yapabilse…
Fransız okullarında
dijital mola denenecek
Fransa’daki okullarında bazı kararlar alındı. Önce bir pilot çalışması yapılacak. 200 ortaokul bu hafta "dijital mola" denemelerine başlayacak. Yani okulda, sınıflarda cep telefonları tamamen yasaklanacak. Amaç ekran süresini azaltmak ve siber zorbalıkla mücadele etmek...
Denemenin başarılı olması halinde yasak, Ocak 2025'ten itibaren tüm okullarda uygulanacak.
Paris'in güney banliyölerindeki Claudine Hermann Ortaokulu'nda öğrenciler sabahlarına cep telefonlarını teslim ederek başlıyor.
Okul müdürü Fabien Leroux, “Öğrencilerin gün boyu telefonsuz olmaya alışmasını ve teneffüslerde sürekli telefonlarıyla vakit geçirmek yerine farklı bir şekilde yaşamayı öğrenmelerini istiyoruz” demiş.
Kendi adıma ben dijital molaları çok sık uyguluyorum.
Kendime daha çok zaman kaldığını fark ediyorum.
Dijital bağımlıkla mücadele küçük yaşlarda başlamalı.
Türkiye’de okullarda cep telefonu yasak; en azından takip ettiğim okullarda öyle biliyorum.
Ama bunu hayatın geneline yaymamız gerektiğine de inanıyorum.
9 Eylül’de milli maç heyecanı
Uzun yıllar milli maçlar İzmir ya da İstanbul’da oynanırdı. Atatürk Stadı’nda çok sayıda milli maç izledim. O heyecanı çok iyi bilirim. Yıllar içinde Türkiye’de modern statlar yapıldı; İzmir’in statları da eskidi. Yıllar sonra hem de 9 Eylül günü Göztepe Stadı’nda Türkiye-İzlanda milli maçını izleyeceğiz. Dilerim İzmir yine uğurlu gelir ve maçı da kazanırız. Göztepe stadı harika bir tesis oldu. Ama Atatürk Stadı’nı da yenilememiz gerektiğini hatırlatmak isterim.
Paylaş